"Ben hala anlamadım, siz şimdi nesiniz?"
Jisung, Jeongin'in kafasına vurduğunda aklıma Hyunjin'le olan ilişkisini anlamayıp sorduğum zaman gelmişti. Dejavu yaşıyor gibiydik. Elimdeki çilekli sütü içerek geriye yaslandım. Tadı çok güzeldi, Jisung benim için yapmıştı.
"Bilmiyorum, sınıftaki konuşmanın üzerinden iki gün geçti. Bana kötü davranmıyor, aksine fazla iyi. Ama ağzından 'sevgiliyiz' gibi bir cümle çıkmadığı için emin olamıyorum. Bana duyguları olduğunu söylemiş olsa bile konu Changbin hyung olunca gerçekten emin olamıyorum."
Bana hak vermiş olacaklar ki susup bir süre birbirlerine baktılar. Ne düşündüklerini merak etmiştim. İkisi de aynı anda sırıtınca bir plan yaptıklarını anlayarak bardağımı yatağın yanındaki masaya bıraktım.
"Aynı şeyi mi düşünüyoruz Jisung?"
"Sende mi Minho'yu düşünüyorsun? Jeongin sen benim sevgilime mi yürüyorsun?"
Kahkaha atarak kafamı geriye attım. Çok şapşallardı, ama onları çok seviyordum. Beni her zaman eğlendiriyorlardı.
"Tamam, durun." Diyerek ayırdım birbirine vuran ikiliyi. Sık sık kavga etseler de birbirlerini sevdikleri biliyordum. Ana yemekten sonra tatlı yemek gibiydi ilişkileri. Önce canım, cicim sonra ise hakaretler. Alışıldıktı yani.
"Bence sizi bir odaya kapatalım. Bu sayede konuşursunuz ve sorunu çözersiniz." Jeongin'in hevesini kırmak istemiyordum ama biz zaten aynı evde yaşıyorduk ve tüm gün beraberdik. Jisung bunu anlamış gibi dile getirmişti.
"Salak, onlar aynı evde yaşıyorlar. Konuşmaktan daha ötesini bile yaparlar, hatta yapıyorlar."
"Anlattığıma pişman etmeyin." Onlar kahkalarla gülerken oflayarak yataktan kalktım va boş bardakları tepsiye koyarak mutfağa gittim.
Odamda oturuyorduk çünkü Changbin hyung ve Minho salonda oturuyordu. Hep birlikte de oturabilirdik ama konuşacak özel şeylerimiz vardı.
"Felix konuşmanız bittiyse Sincabımı yanıma gönder, çok özledim onu."
Minho hyunga yüzümü buruşturduktan sonra merdivenlere yöneldim. Ama sonra durdum ve sırıtarak ona döndüm. "Jisung'u sana asla vermeyeceğim. Ona yeni birini bulacağım."
Beni dövmek için ayağa kalkarken hızla odaya girdim. Bu ikiliyi korkutarak yerinde sıçratmıştı. Kısa ve hızlı bir şekilde olayı anlattığımda güldüler ve bana yardım etmeyeceklerini söylediler. Ben saklanacak bir yer ararken kapı açılmış ve Minho hyung kapıda görünmüştü.
Yüzündeki pis sırıtma beni korkuturken bir adım geriye gittim. Jeongin ve Jisung'un kıkırdama sesleri kulağıma geliyordu. Hainler sizi.
"Ne demiştin Felix, tekrar etmek ister misin?"
"Çok yakışıklısın hyung, gözümü senden alamıyorum."
O gülüp saçlarını karıştırırken arkamdan üzerime zıplayan Jisung'la yere yapışmıştım. Göğsüm yere çarparken acıyla inledim ve onu üzerimden atmaya çalıştım.
Niye kimse yardım etmiyor ya, kıskanç bir sevgiliyle nasıl baş edeyim ben?
"Sen benim sevgilime yakışıklı mı dedin? Çillerini kopartırım senin, kırmızı saçlarını keserim."
Saçımı çektiğinde çığlık atarak onu ittim ve hızla ayağa kalktım. Jeongin'in bana attığı yastığı alarak karnına oturdum ve Jisung'un suratına bastırdım. Etraftaki kahkaha sesleri artarken farklı bir ses işittim.
"Felix, ne yapıyorsunuz?"
Changbin hyung beni Jisung'un üzerinden alırken Minho hyung Jeongin'e sarılmış hala gülüyordu. Kendimi tutamayıp bende güldüğümde Jisung önce bana gözlerini kısarak bakmış ardından gülümseyerek kollarını açmıştı. Koşarak kollarına atlamamla beni yere fırlatması bir olmuştu.
***
Jeongin'in Anlatımından;"Hyunjin günlerdir arıyor, mesaj atıyor. Ne yapacağım? Onu özlediğimi inkar etmiyorum, çok özledim. Ama gerçekten çok kırdı beni."
"Sana ne yapman gerektiğini söyleyemeyiz, kalbinin sesini dinle. Yaptığı güzel değildi fakat eğer gerçekten pişman olduğunu düşünüyorsan affet gitsin. En fazla ne kaybedersin ki?"
Felix'e anladığımı belirterek kafamı salladım, o sırada Jisung konuşmaya başlamıştı. "Affet çünkü onu sevdiğini biliyoruz. Minho onun çok pişman olduğunu da söyledi, telefonla konuşurken ağlamış bir keresinde. Yazık değil mi?"
Ağladığından haberim yoktu. İçimde büyüyen ve beni sıkan hisle onlara teşekkür ederek görüntülü konuşmayı sonlandırdık. Onu affetmek istiyordum, yanımda olmasını ona doya doya sarılmak istiyordum. Ama ettiğim onca laftan sonra da bunu yapacak cesaretim yoktu.
Çalan zille kimin geldiğini merak ederek kapıya yürüdüm. Karşımda gözleri kızarmış ve saçları eskisi gibi uzun olmayan Hyunjin görmeyi beklemiyordum. Saçlarını kestirmiş ve siyaha boyatmıştı. Bunalıma girip girmediğini düşünürken zar zor çıkan sesini duydum.
"Lütfen, affet beni. Sensiz yapamıyorum Jeongin, özür dilerim."
Ağlamaklı çıkan sesi gözlerimi doldurmaya yetmişti, hıçkırarak kollarımı boynuna doladım. Birkaç gündür konuşmuyorduk ve o okula bile gelmiyordu. Ona olan özlemim ağır basarken kollarımı biraz daha sıklaştırdım. O da yüzünü boynuma gömmüş kokumu içine çekiyordu.
"Bir daha yapma tamam mı?"
Geri çekilirken sorduğum sorum karşısında saçlarımı öpmüş ve ellerimi sıkıca tutmuştu. "Söz veriyorum bir daha olmayacak, söz veriyorum."
Onu içeri çektikten sonra mutfağa geçerek ona su getirmiştim. Çünkü iyi görünmüyordu. Verdiğim suyun yarısını içerek bardağı kenardaki sehpaya koymuştu.
"İyi görünmüyorsun, neyin var?"
Gülümseyerek yanağımı okşadı. Onu hissetmeyi, dokunuşlarını, bakışlarını o kadar çok özlemiştim ki. "Artık iyiyim, yanımdasın."
Gülümseyerek kucağındaki elini tuttum ve boştaki elimi saçlarına çıkardım. "Çok yakışmış ama neden kestirdin? Uzun saçlarınla oynamayı seviyordum."
"Beni affetmeyeceğini düşündüm, bu yüzden kestim. Eğer sen oynamayacaksan ne önemi vardı ki?"
Hyunjin'in eski sarı ve uzun saçlarını ne kadar çok sevdiğini biliyordum. Sürekli onlarla övünür ve dokunmamın hoşuna gittiğini söylerdi. Saçlarına kıyamazdı o ama benim yüzümden kesmişti.
"Özür dilerim." Diyerek boynuna sarıldım. Ağladığımı görmemesi içindi, ama o anlamıştı. Beni göğsüne çekerken saçlarımı okşamaya devam etmişti.
"Özür dilemesi gereken benim Jeongin, seni çok kırdım."
Gece boyu konuşmuştuk ve herşeyi tatlıya bağladığımızda ise birlikte sarılarak uyumuştuk. Ona verdiğim kıyafetlerin içinde o kadar güzel duruyordu ki dayanamayıp üzerine atlamış ve her yerini öpmüştüm. O ise sürekli beni bırakmayacağı ile ilgili sözler verip durmuştu.
Bazen aşk herşeyin önüne geçebiliyordu. Gurur falan dinlemiyor ve seni dünyanın en aptal insanına çevirebiliyordu. Yinede mutluydum, sevdiğim insanın kollarında olmaktan son derece mutluydum. Aptal gururum beni ondan uzaklaştıracaksa, gurursuz olmayı tercih ederdim.
________________
Hyunjin'i süründürecektim ama kıyamadım.
Wattpad bakıma gireceği için kitaplar silinebilir diyorlar, birgünlüğüne yayımdan kaldırayım mı sizce?
Oy verin lütfen~
Umarım beğenirsiniz!
•Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...