"Hyung lütfen elimi tut."
Yanımda korkudan ağlayacak kıvama gelen küçüğe baktım. Yüzünü küçük elleriyle kapatmaya çalışıyor ama bir yandan da merak edip etrafa bakıyordu.
"Ne o, korkuyor musun?"
"Hayır." Ellerini yüzünden çekerek içinde olduğumuz karanlık tünele kısa bir bakış atmıştı. Korktuğunu adım gibi biliyordum.
"O zaman elini tutmama gerek yok"
Kimin korku tüneline bineceğini kararlaştırmak için taş-kağıt-makas oynamıştık ve kaybeden Felix olmuştu. Ama o tek gidemeyeceğini söylediğinde Jeongin ve Hyunjin benim onunla gitmem için baskı yapmışlardı. Bahaneleri de ev arkadaşı olmamızdı.
Jisung da onlara uyunca daha fazla dayanamayarak kabul etmiştim. Ama Felix gerçekten çok korkuyordu, öyle ki henüz 2 dakika olmasına rağmen tiz çığlıkları kulağımı kanatacak durumdaydı. O kalın sesin bu kadar incelebilmesini de anlamıyordum ya, neyse.
Yeniden onlardan birini duyduğumda yüzündeki ellerinden birini çekerek tuttum. Korkudan sıkıyordu elimi, aptal çocuk.
"Teşekkür ederim." Titreyen sesi ağlayacağını gösterirken dudaklarım aralanmıştı. "Ağlayacak kadar korkuyorsan binmeseydin Felix."
Sulanmış gözlerini sildi ve dizimin üzerindeki elimize baktı. Parmaklarımız birbirine geçmişti. "İlk kez. İlk kez bir isteğimi yaparak elimi tuttun. Bu beni duygulandırdı."
Bu sefer kendimi tutamayarak gülmüştüm. O buna da şaşırmıştı. Kendi kendine bir şeyler fısıldamaya başlamıştı. Felix gerçekten duygusal ve kırılgan bir çocuktu. Bunca zaman onu incitmekten çekinmemiştim, ama şimdi onu üzecek her şeyi yok etmek istiyordum.
Sonunda saçma şey bittiğinde önce kendim inmiş daha sonra ise Felix'e yardım etmiştim. Felix titreyen bacakları ile gülerek bizi bekleyenlerin yanına giderken ben arkadan ilerliyordum. Ellerinde dondurmalar vardı.
"Size ödül olarak dondurma aldık."
"Changbin hyung onu sevmez."
Felix kendi dondurmasını bana uzatırken batan güneşin aydınlattığı yüzüne hayran kalmıştım. Hafiften gülümseyerek elindekini alırken benimkini ona uzatmıştım.
Gülme seslerini duyuyordum ama umrumda değildi. O benim nasıl dondurma sevdiğimi bile bilirken, ben onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum.
Felix dışardan bir şey yiyemediğini ama dondurma için bir istisna yaptığını söylemişti. Dondurmayı çok seviyor olmalıydı.
Dondurmamızı yiyerek yürürken birden dondurmamın içine kırmızı bir kafa girmişti. Ben dahil kimse kahkahalarını tutamazken Felix sızlanıyordu.
Onu çevirerek taktığı sırt çantasından peçete aldım ve dondurmaya bulanmış yüzünü silmeye başladım. O ise gözlerini bana kenetlemişti.
Eğer böyle bir dondurma çeşidi olsa şüphesiz her gün yerdim.
Nasıl olduğunu anlamamıştım ama Jisung sanırım Felix'e çelme takmıştı. İşim bitince peçeteyi iki adım ötemizdeki çöp kutusuna fırlatarak dondurmamı yaladım. Sanki tadı daha tatlı olmuştu.
Aslında Felix'e iyi davranmak sandığım kadar kötü değildi. Onunla anlaşmak, eğlenceli aktiviteler yapmak bana iyi bile geliyordu.
"Hız trenine binelim!"
"Gondola binelim!"
"Atlı karıncaya binelim!"
Hepimiz Felix'e baktığınızda burnunu kırıştırarak etrafa bakmaya başlamıştı. İtiraf etmek gerekirse sevimliydi. Bugün üzerinde ayrı bir tatlılık vardı. Ya da ben yeni fark ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...