14.Bölüm: BU İMKANSIZ

73 30 37
                                    

Dilan'ın anlatımı ile:

Tepkisizlik bizi mahvediyor ama beklemekten başka şansımız yok, bunu çok iyi biliyoruz. Hepimiz ağladı ağlayacak gibi duruyoruz, çünkü henüz birilerini kaybetmedik ve şimdi o hissi yaşamak istemiyoruz, şu an değil...yarın değil... birilerini kaybetmeye alışmak istemiyoruz.

Ve inanır mısınız? Bu insanları tanımadan önce, gözyaşlarımı hak edecek birini ya da birilerini görmemiştim. Bilmiyorum belki benim gözyaşlarım ya da o insanlar değersiz olduğu içindir. Fakat şimdi; onların kalbi tekrar çalışmazsa, yere çöküp hüngür hüngür ağlamam gerekecek çünkü buna değecek insanlar olduğunu düşünüyorum.

"Lütfen kalkın... lütfen"

Savaş kardeşinin elini tutmuş yalvarıyor... Kuzey ayağıyla stresten ritim tutmuş bir şekilde yere vuruyor ve ritim tutuyor. Esin köşede ve yere çökmüştü. Başı eğik ve elleriyle kulağını tutmuş. Kalp monitörünün çalışmamasından korkuyor büyük ihtimal...Begüm, Ege ve Mira kenarda, Alper duvara yaslanmış bir umut yaşamalarını bekliyor.

"Dağılmıştık...Nefesler soldu ve umutlar bitmişti. Kuzey birden kapıyı sertçe kapatıp çıktı. Savaş...yumruklarıyla duvara vurdu, bir kez daha, bir kez daha. Durdu ve kafasını duvara yasladı. Tekrar kaybetmişti, yıllar sona bulduğu kardeşini tekrar kaybetmişti. Ama bu sefer geri gelmeyecekti...

Ya da biz öyle zannetmiştik.

Ve birden kalp monitöründen ses geldi...Kalpleri tekrar çalışmaya başladı.

"Bu imkansız." Esin olduğu yerden kalkıp onlara baktı. Begüm birden dışarı çıktı ve Kuzey'i çağırdı. Savaş ise gözlerinde ki yaş ile ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Durumları stabil hale geliyor. Nabız, kalp atışları... Her şey normal." Kuzey şaşırmış haliyle onlara bakarken, Esin şaşırarak bakmaya devam ediyordu.

"Dünya'yı çökertecek olan tedavi bulundu mu şimdi?"

Ege'nin ilk mantıklı sorusuyla, hepimiz ona baktık. Ve sonra Esin'e...

"Sadece yapabileceğim şeyi yaptım... Daha fazlasını bilmiyorum. İyileştiler mi onu bile bilmiyorum ve şu an... Kafam çalışmıyor."

"O zaman, şimdilik ikisini de rahat bırakalım. Uyandıkları zaman her şeyi öğreniriz."

Alper dışarı çıktıktan sonra bizde arkasından gittik.

"İSYAN'ın bizi bulması an meselesi, dediğim şeyi yapalım. Buse benim yanımda kalsın. Savaş, Sıla'yı burada tek bırakmaz zaten, o iyileşirse sizinle gelir. Ama cidden hemen toparlanmaları lazım. Yoksa İSYAN'a yem oluruz."

Kuzey planı anlatırken, Ege birden oturduğu sandalyeden düştü.

"Bu sefer benim suçum değildi, sandalye bozuk."

Ege hem sandalyeyi düzeltip, hem söylenmeye devam ediyordu."

"Hemen toparlanırlarsa ne olacak?"

"Üniversite'de biraz okuyacaksınız."

Hepimiz acaba doğru mu duyduk diye Kuzey'e bakarken, o tüm ciddiyetini koruyarak bize bakıyordu... O kadar acı, savaş, hırs ve en sonunda akıllı çocuklar üniversite de.

"Ne? Üniversite mi okuyalım?"

Savaş şokunu yaşarken Alper lafa girdi.

"Bunu daha önceden konuştuk ama... Nasıl olacak ki? İSYAN'ı geçtim, nasıl bir torpil yapacaksın? Çünkü benim Savaş dışında aynı yeri okuduğum kimse yok."

DENEY ALTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin