Alper'in anlatımı ile:
Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrimin olmamasından bıktım. Aklıma hiçbir şey gelmiyor, kafam çalışmıyor, kendimi iyi hissetmiyorum, doğru düşünemiyorum, bir işe adapte olamıyorum.
Ranzanın üstünde oturmuş bekliyordum. Tam olarak neyi beklediğimi bilmiyorum ama bekliyorum. Herkes uyuyor, benim gözüm de zerre uyku yok.
Gözümü kapatıp başımı eğdiğim de lavabodan gelen öksürme sesi ile tekrar başımı kaldırdım.
Hemen ranzanın üstünden atlayıp lavaboya koştuğum da sesin Buse'den geldiğini anladım.
"Buse, kapıyı açar mısın?" Ses gelmedi. Bilerek cevap vermediğini biliyorum.
Birkaç kez daha tıklattım. "Açmazsan kırarım." Bunu der demez birden kapıyı açtı ve omzuma çarpıp aynaya doğru gitti.
Elini evyenin üstüne koyduğunda titrediğini gördüm. Normal bir titreme değildi, yaşına göre gereğinden çok fazla titriyordu.
"Lavabo da ne yaptın?" Kızarmış gözlerinin altından, yutkunarak bana baktı.
"Hiçbir şey."
"Son kez soruyorum."
"Yapmadığım bir şey hakk-" dediği an kot ceketinin altına sakladığı hap kutusunu alıp birden ayağa kalktım.
"Bağımlı mı oldun sen!?" Elimde ki kutuyu sallayıp ona baktım ama o çok ruhsuz bakıyordu. Her an düşüp bayılacakmış gibi.
"Alper ver şunu. Sinir etme adamı."
"Evet sen çoktan bağımlı olmuşsun."
"Alper... ver... şunu."
"Hayır." Koluyla ilacı almak için uzandığı sırada kendimi geri çektim.
"O ilaçlara ihtiyacım var, sandığından daha çok ihtiyacım var. Şuan karşında ayakta durabiliyorsam o ilaçlar sayesinde durabiliyorum."
"Öyle mi sanıyorsun? Gözlerinin altı morarmaya başlamış, elinin titrediğini saklamaya çalışıyorsun ama onu da görüyorum. Ve tahmin edeyim, sürekli kriz geçiriyorsun, baş ağrıların asla kesilmiyor. Baş ağrılarını o hapların keseceğini sanıyorsun ama asıl başının ağrıma sebebinin o haplar olduğunu tahmin edemiyorsun." Şaşırmış gibi bana baktı. "Bunları yaşadım, nasıl bir durumda olduğunu en iyi ben anlarım ve sana erkenden kardeşin olarak söylüyorum, buna bulaşma. Asla bulaşma çünkü benim yaşadığım şeyleri yaşamanı istemiyorum. Benim için değerlisin ve ben değer verdiğim insanları kaybetmek istemem."
"Alper... Değer verdiğimiz şeyleri kaybedebiliyoruz. Dünya acımıyor, hiçbirimize. Ne zaman, nasıl öleceğimiz belli değil ve ben artık hayatı yaşamak istiyorum. Kendi isteklerime göre..."
"Her istediğimizi yapamıyoruz. Şuan o istediğim şeyi yapmak için nelerden vazgeçmezdim... Hatta her şeyimi de verebilirdim."
Gözleri dolmuş bir şekilde bana bakarken, ben konuşmaya devam ettim. "Yapmamız gereken bir şey var, silmemiz gereken İSYAN boku var. Önce bunu düşün. Kendini daha fazla yorma." Tam kapıdan çıktığım sırada, diğer kapı birden açıldı ve elinde ağır makinalı silah olan, yaklaşık 15 kişi odaya girdi.
Buse sarhoş adımlarla arkamda beklerken diğerleri de birden ayağa kalktı.
"Selam, hanımlar beyler. Umarım rahat etmenizi sağlayabilmişizdir."
"Siz gebermeden olmaz." Savaş eli göğsünde, hafif uykulu gözlerle onlara bakıyordu.
"İmkansızları konuşmayı seviyorsunuz." Derin bir nefes alıp bu sefer bakışını Kuzey'e çevirdi. "Deneye girmeye hazır mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY ALTI
AksiyonFarklı yerlerde yaşayan 5 genç; sahte bir haberle, acımazsız düşmanların eline düşer. Bu gençler geldiğinde DENEY ALTI başlayacaktır. Gençlerin duygusunu ellerinden almaya çalışan bu düşmanlar, daha önceki deneyler gibi olmadığını anlarlar. Deneyler...