chapter 20 : and I've hurt myself by hurting you

650 138 123
                                    

Yapamayacağım hiç bir şey yok,
sadece bir şans daha kazanmak için,
Gözlerinin içine bakmak için,
Ve karşılık verdiğini görmek için.
Seni suçladığım için özür dilerim,
yapamadığım her şey için de,
Ve kendimi incittim,
Seni inciterek.

~•°•~•°••°•~•°•~

Hepimiz ne kadar gururlu, ne kadar kinci insanlardık, değil mi? Bunu bir tek ben düşünüyor olamam. Annenizle veya herhangi bir arkadaşınızla kavga ettiğinizde ne kadar sinirli hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Ve o sinirle kalp kırıcı şeyler söylediğinizi..
Ama daha sonra onların başına kötü bir şey geldiğinde ve siz onları kaybetmek korkusu ile burun buruna geldiğinizde size ne yapmış olursa olsun onu unutuyor ve iyi olması için onlara dua ediyorsunuz.
Hatta dua ederken bir daha onu üzmeyeceğiniz hakkında da bir söz veriyorsunuz.
İşte burdan çıkarmamız gereken şu.

Sevdiğiniz birine bir şey olduğunda olan biten her şeyi saniyeler içinde unutabiliyor ve içinizdeki her şeyi en derininize görmüyordunuz.
Ne tuhaf değil mi? O zaman neden az sonra ölecekmişiz gibi yaşamıyorduk? Böylelikle kimsenin kalbini kırmaz, sevdiklerimizle geçireceğimiz vakti ertelemezdik. Böyle yaşasak daha mutlu olmaz mıydık?
Gururumuz olmasaydı.. belki..

Her şeyin sorumlusu bu kelimeydi, değil mi?
Gurur.
Olmasa olmuyor, olunca da sevginin önüne geçip bizi mutsuzluğa sürüklüyordu.

Jungkook ile benim arama da girdiği gibi.
Jungkook, beni Namjoon ile o evin önünde görüp yanlış anladığında, gelip bana bunu sormadı. Çünkü gururu buna izin vermedi. Onu aldattığımı düşünürken nasıl bana gelip işin ne olduğunu sorabilirdi? Biraz hak veriyordum ona. Çünkü bende o pastanenin önünde onu Rose ile gördüğümde, onların sevgili olduğunu düşünmüştüm. Yakasına yapışıp hesap sormuş muydum? Hayır.
Ama ikimizin arasındaki tek fark, gerçekten aldatanın o olduğuydu. Ben haksız çıkmamıştım. Ama keşke çıksaydım..

Üzerinde yattığım rahatsız hastane yatağında biraz doğrularak etrafıma bakındım. En son hatırladığım şey Taehyung ve Jimin'in konuşmasıydı. Sonrası ise karanlık.
Sanırım bayılmıştım ve şu kolumdaki serum ise bunu tasdikliyordu. Kafamı yukarı çevirip nerdeyse bitmek üzere olan seruma baktıktan sonra hiç düşünmeden şeffaf kabloya tutarak onu kolumdan söktüm. Sonra da bacaklarımı aşağıya sarkıtarak yavaşça ayağı kalktım. Yatağın kenarına tutunarak ilerlerken başım dönüyor ve biraz durduktan sonra tekrar yürümeye devam ediyordum. Çünkü aklımda sadece onun adı çınlıyordu.

Jungkook.

Zar zor kapıya ulaştığımda başımı duvara yaslayıp kafamın yerine gelmesini bekledim. Bir anda kalktığım için tansiyonum düşmüş olmalıydı. Derin nefesler alarak bir-iki dakika öylece bekledim. Sonrasında olduğum yerde dikleşip kapıyı hafifçe araladım. Koridorun fazla ışığı gözlerimi kamaştırdığında onları kısarak koridora doğru ilk adımımı atıp durdum. Başımı sağa çevirip koridordaki insanlara baktığımda bana tanıdık olan kimseyi görmedim. Daha sonra diğer tarafa baktığımda da aynı şey olmuştu. Nerdeydi bunlar?

Kapıyı kapatarak iki farklı yönden sağ tarafı seçerek yürümeye başladım. Bir yandan da odaların kapılarında yazılanlara bakarak ameliyathaneyi arıyordum. Biraz daha ilerledikten sonra arkamdan gelen tanıdık bir sesin adımı seslenmesiyle yürümeyi kesip başımı omzumun üzerinden arkaya çevirdim. Bu Jin'di.

mistake Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin