Bölüm 60 ♥️

21.1K 738 69
                                    



Hayat dediğimiz şey, yaptığımız seçimler sonucunda yaşadıklarımızdır denir hep.

Hangi ailede, hangi ülkede, hangi zamanda doğacağımızı seçemememizin haricinde, aklımız ermeye ve kararlar vermeye başladığımız noktada çoğu şey bizim kontrolümüzde aslında. Kaza veya hastalık dediğimiz yine kontrolümüz dışı başımıza gelenleri ayrı bir çerçevede tutarsak, sabah uyandığımız andan gece uyuyana dek geçen sürede, ne yapacağımıza hep kendimiz karar veriyoruz. Hatta uyuyup uyumayacağımıza bile kendimiz karar veriyoruz. Yediğimiz yemekten içtiğimiz suya kadar kendi isteklerimizle hareket ediyoruz aslında.

Çoğu insan hayatıyla ilgili özgür iradesinin olmadığına inanır. Ona sunulan bir hayat vardır ve onu yaşamak zorundadır. Her sabah okula yada işe gitmek, yaşı geldiğinde evlenip çocuk sahibi olmak, onları yetiştirmek için yaşamak zorunda olduğu hayata, kısıtlamalara razı olmak zorunda hisseder. Aslında ne acıdır ki çoğu zaman da öyledir zaten.

Doğduğun anda yazılmış gibidir sanki her şey. Sen sadece o an oradasındır ve rolünde ne yazıyorsa ona uymak, onu yaşamak zorundasındır. Diğer türlüsünü yapmak aklından geçtiğinde ve bunu dile getirdiğin anda tepki çeker ve azarlanırsın. Belki küçümsenir, belki şiddetle bastırılırsın. Belki de sana sunulan o hayattan farklı bir hayata sahip olabileceğin aklının ucuna dahi gelmez. Hadi geldi diyelim. Bunu yapmak için yeterince güçlü olmadığına inanırsın. İnandırılırsın. Seni yetiştiren aile, toplum, kendi hayatını yaşamak istediğine hep şiddetle karşı çıkar. Biraz güçlüysen ve hayallerin yeterince sağlamsa, tüm o karşı çıkışlara rağmen kendi hayatın için o çok büyük adımı atar ve sınırları çizilen, rolünün biçildiği o senaryodan kurtulup kendi hikayeni yazmaya başlarsın.

Bu hikaye her zaman doğru başlamayabilir ama başladığı anda tüm kontrolün sende olduğunu bilmenin korkutucu ama bir o kadar güçlü özgürlüğünü tattığında her şey çok başkadır artık.

Simge için kendi hikayesini yazmaya başlamak istemesi çoğu insana göre olağan dışıydı. Varlıklı bir ailenin tek kızıydı. Zenginlik içinde büyümüştü. Hizmetlilerin her işi yaptığı bir evde, ağzında gümüş kaşıkla doğmuş diye tabir edilen sınıftandı. Babası, kendi babasından kalma ve kendisinden oğluna kalacak olan şirketi büyütmeyi kafasına koymuş, hırslı bir adamdı. Annesi ise evlendiği kocasına iki çocuk vermiş olmanın tatminiyle yetinen, hayatının sadece bir eş ve anne olmakla tamamlandığını düşünen, babasının tam tersi hırsları olmayan bir kadındı. Aslında belki de böyle olması Simge ve abisi için çok daha iyi olmuştu. Babaları tarafından sürekli kontrol altında tutularak geçirdikleri çocuklukları, annelerinin yumuşak davranışları ile biraz olsun dengeleniyordu. Okul hayatındaki başarısızlığı babasının gözüne çok fazla batıyor ve sürekli azarlanıyordu. Abisinin sessiz ve uyumlu yapısının yanında Simge biraz daha uçarı ve hayal dünyası geniş bir çocuktu. Ders dinlerken birden kendini başka bir dünyada, bir şeylerin peşinde koşarken bulurdu. Öğretmeninin adını defalarca seslenmesiyle oturduğu sıraya geri döner ve az sonra işiteceği azara hazırlardı kendini. En sonunda tüm ikazlara rağmen düzelmediğinde, rehber öğretmeninin yönlendirmesiyle bir psikiyatriste gitmişler, dikkat eksikliği tanısı konmuş ve babasının onunla ilgili hayallerinin üzeri koca bir çarpı işareti ile çizilmişti.

Simge öğrenme güçlü çekiyordu. Anlatılanları dinlemekte ve anlamakta zorlanıyor, zorlandıkça geriliyor, gerildikçe hırçınlaşıyordu. Ailesinin okuduğu okullara yaptığı bağışlar, özel tutulan öğretmenlerle liseyi zar zor bitirdiğinde babası artık tamam demişti. Simge babası için en büyük hayal kırıklığı olduğunu düşünerek büyümüştü. Hissettiği utanç taşıyamayacağı kadar çoktu. Ona borçlu hissederek büyürken babasının tüm ilgisinin abisinin üzerinde olması, onun üzerine titremesi içini kemiren büyük bir yaraydı. Sıklıkla kanayan bu yarayı iyileştirmek için delicesine bir arayıştaydı hep. Annesiyle kafa kafaya verip özel kurslara yönlenmişti. Dekorasyon, çiçekçilik, resim, seramik ve daha pek çok kursa gitmiş, üniversite mezunu olamayan birinin eksikliğini başka şeylerle kapatmaya çalışmıştı. Amacının aksine tüm aldığı bu kurslar onun dikkat eksikliğini yönetmesine yardımcı olmuş, eskisi kadar hırçın bir insan olmasını engellemişti. Arkadaş edinmekte zorlandığı dönemlerini aşmış ve kolayca kurduğu diyaloglarla kendini ifade eden ve çevresinde sevilen biri olmuştu. Yaşı büyüyüp fiziksel gelişimi tamamladığında çekici bir genç kadın olmuş, bulundukları cemiyette adından sıkça söz ettiren biri haline gelmişti. Babasının gözündeyse aynı yerde kalmış, ne yaparsa yapsın değiştirememişti. Kusurlu çocuk tanımından sıyrılmak için yapabileceği bir şey olmadığına karar verdiğinde, hayatın ona sunduklarını itiraz etmeksizin yaşamaya başlamış, geleceği çok fazla düşünmeden hareket eder olmuştu.
Bir gün babası bir pazar kahvaltısından sonra abisinin evleneceğini açıkladığında abisi dahil herkes şok olmuştu. Babasının şirketi büyütmek ve daha fazla para kazanmak için yaptığı anlaşmalardan biriydi abisinin evliliği. Tıpkı abisi gibi sakin ve çalışmaktan başka bir şey bilmeyen biri olan Emel'in eve gelin gelmesiyle kendini iyice dışlanmış hissetmeye başlamıştı Simge. Babası sanki o kızıymış gibi davranıyor, sürekli onun işte yaptıklarını övüp duruyordu. Yıllar öncesine geri dönmüştü sanki Simge. Bir türlü kendine yer bulamadığı ailede fazlalıkmış gibi geliyor, ortadan kaybolsa kimsenin onu aramaya tenezzül etmeyeceğini düşünüyordu.
Bir pazar günü yine bir kahvaltı sonrası babası bu kez onun evleneceğini açıklamıştı herkese. Simge hayatında ilk kez babası için bir şey yapabilecek olduğunu düşünerek sevinçle karşılamıştı babasının söylediği emrivakiyi. Sonunda onun sırası gelmişti ve babasının onunla gurur duyacağı bir evlilik yapmak için heveslenmişti. Öyle heyecanlıydı ki Evleneceğim adam kim diye sormak aklına bile gelmemişti. Nasılsa cemiyetten birinin oğlu olurdu. Tanıdığı biri olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. Bir kaç gün sonra evleneceği adam tanışmak için yemeğe geldiğinde Simge hayatında ilk kez bayıldı. Adam kapıdan içeri girene kadar kalbi sevinç ve merakla karışık hızlı hızlı atarken adamın içeri girmesiyle az önceki kalp atışları bambaşka bir ritme dönmüş ve Simge elinde koca bir çiçek buketiyle kendisine gülümseyerek bakan babası yaşındaki adamı gördükten bir kaç saniye sonra kendini kaybedip yere yığılmıştı.

Hayatı için kontrolü ele alması gereken an tam olarak o anlamıştı. Hayatında ne istediğini, daha doğrusu ne istemediğini biliyordu. Kontrolü ele almak zorunda kalmış olmak çok zor olmuştu. Pek çok hata yapmıştı. Hesapsızca kararlar vermiş, çırpınıp durmuş, tam dibe vurdum dediği anda kendi için olmasa bile karnındaki bebek için yeniden yükselmek zorunda olduğuna karar vermişti. Hiçbir şey yapmadan hayatın ona sunduklarını kabul etmek istemediğine karar verdiği andan sonra yaptıkları için zaman zaman pişman olsa da yeniden aynı yollardan geçmek zorunda kalsam yine aynı kararları verirdim diye düşünürdü. Sahip olduklarına şükrediyordu.

Bir ailesi yoktu belki ama taptığı bir oğlu vardı. Hiç bir halt olmaz bu kızdan diyen babasına rağmen kendi kurduğu başarılı bir işi vardı. Onu kendi ailesinden çok sahiplenen bir arkadaşı vardı. Ve yıllar sonra yeniden hayatına giren ve onunla olan tüm geçmişine rağmen onunla olmaktan kendini alamadığı adam vardı.

Ceylan ve Aslan'la karşılaştıkları o gün Ceylanın ona söyledikleri ile aklı karışmıştı. Bir kaç saat önce bu adam benim kocam olacak diye parmağındaki yüzüğe hayranlıkla bakıp hayaller kurarken, birden tüm o hayaller birer sis bulutu gibi dağılıvermişti.

Aslan onu kolundan tutmuş, Yaman'ın karşısında tek olmadığını göstermeye çalışıyor, Yamansa oğlunun elinden tutmuş, yanına gelmesi için onu bekliyordu.

Yaşadıklarından öğrendiği bir şey varsa eğer, sahip olduğu için şükrettiği şeylere sıkı sıkıya sarılması gerektiğiydi.

Oğlunun elinden tutup gelmesi için onu bekleyen adam, geçmişinde ona yapmış olduğu şeylere rağmen şu an ona başka bir hayat yaşatması hatta geçmişte hayalini kurduğu hayatı yaşaması için ona kollarını açan adamdı. Çocuklarına baba olmak ve ona eş olmak için olan her şeyi ve sahip olduğu her şeyini geride bırakmak için hareket geçen adamdı. Geçmişi değil, geleceğiyle onun karşında duran adamdı. Oğlunun baba demekten keyif aldığı, yüzünü güldüren adamdı. İkisi de hatalar yapmıştı ama geçmişi geride bırakmazsa ileriye bakamayacağı çok açıktı. Yaman ne kadar kötülük yapmış olursa olsun onu şu anıyla değerlendirmek zorundaydı. geçmişi ile değerlendirilecek bir diğer kişi zaten kendisiydi. Terazinin dengesi ne onu ne Yamanı gösteriyordu. Yaman bebeği aldırdı diye parti verecek kadar kötü bir adamsa, Simge de oğlunu babasız bırakacak kadar kötü bir kadındı. Yaman onu hamile kaldığı için ofisinden kovacak kadar kötü bir adamsa, Simge ona tuzak kuracak kadar kötü bir kadın olduğu içindi. Kısaca bu hikayede tüm yaşananın suçunu yüklenecek tek bir kişi yoktu. İkisi de hatalı, ikisi de suçluydu. Şimdi yıllar sonra bir araya gelmiş ve mutluluğu yakalamışlarsa bunu bırakmak aptallık olurdu.

" Seni gördüğüme çok sevindim." dedi Simge Aslanın kolundan tutan elinin üzerine elini koyarak. "Ceylanla senin mutlu bir aileye sahip olduğunuzu görmek gerçekten harika. Yani kim derdi ki Aslan Saruhan evlenip harika bir baba olacak diye? Öyle değil mi? Ama artık şimdi sıra benim sıram. Mutlu olmak için zamanında çok uğraştım biliyorsun. Neler yaptığımı, neleri göze aldığım düşünülünce bunu fazlasıyla hak ettim. Yamanla kötü bir geçmişimiz var, kabul ediyorum ama biz her şeyi geride bıraktık ve birlikte olmak istediğimize karar verdik. Bunu hem oğlumuz içim, hem kendimiz için yapıyoruz. Sen ve Ceylan gerçekten önemsediğim insanlarsınız. Kalbimde yeriniz hep başka olacak. Benim Yamanla olma isteğime saygı duyacağınızı düşünüyorum. O yüzden şimdi oğlumla nişanlımın yanına gideceğim. "

Yaman Simgenin yaptığı konuşmanın tamamını duyamasa da Aslanın yüzünün aldığı şekilde Simgenin kendisine geleceğini tahmin edebiliyordu. Yüzündeki sırıtışla oğluna döndü ve elini sıkarak, "annen bizi seçti." Dediğinde Kıvanç söylemek istediği şeyi anlamayarak ona saf saf baktığında. " Bundan sonra hep birlikte olacağız. Harika öyle değil mi?" Diyerek oğlunu kucağına aldı ve kendilerine doğru yürüyen Simge yaklaştığı anda elini uzatarak tutması için bekledi. Elleri birleştiğinde artık onları kimsenin ayıramayacağını çok iyi biliyordu. Aslan ve Ceylanı şaşkın bakışları altında geride bırakarak oğullarını havuzda eğlendirmek için artık sıradanları olan hayata doğru ilerlediler..

Tutkunun BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin