Bölüm 14

25.8K 1K 63
                                    


Yaman, bir yandan şirketle ilgili işlerini telefon ve mail yolu ile halletmeye çalışırken, odanın dört duvarına sığamayarak kendini havuz kenarına atmıştı.

Resepsiyonda çalışan Murat iki saat içinde gelmiş ve ona ihtiyacı olan giysilerle birlikte bir de deniz şortu getirerek, ''Antalya da bir otelde kaldığınıza göre buna da ihtiyacınızın olabileceğini düşündüm efendim. Umarım abartmamışımdır. '' derken ağzı kulaklarına varana dek gülümsüyordu.

''İyi düşünmüşsün Murat. Teşekkür ederim. Bu fikrini değerlendireceğim, emin ol.'' demiş ve ona yüklü bir bahşiş vererek göndermişti. Saatlerdir çıplak dolaştığı odada, kapı çaldığı için beline sardığı havluyu fırlatıp atarak alışveriş çantasındakiler göz gezdirdi ve Murat'ın zevkinden memnun olduktan sonra ilk eline gelen siyah boxer'ı üzerine geçirdi.

Çıplaklığın memnuniyeti ve özgürlük hissinin yanı sıra, giydikten sonra hissettiği rahatlamayla,

''Yaşasın medeniyet.'' diyerek Murat geldiği için ara verdiği mail ekranına geri döndü.

Saatler geçiyor ancak aklında ki Avukat ne zaman arayacak düşüncesi bir türlü azalmıyordu. Kadın ona size dönerim demişti ama resmi prosedürlerin bir günde dönebilecek kadar hızlı ilerlemeyeceğini çok iyi biliyordu. Buna rağmen onu arama ve ne olduğunu sorma fikrine direnmekte zorlanıyordu.

Fazlasıyla kafayı takmıştı bu duruma. En sonunda duvarlar da üzerine gelmeye başladığında, oturup tek başına şişelerce içki içmek yerine, havuza inmeye ve biraz ortamın tadını çıkarmayı denemeye karar vermişti. İçkiye boğulma alternatifini son iki gündür denemişti ve pek faydasını göremediği açıktı.

Havuz kenarı oldukça güzeldi. Kendisine bulduğu gölge bir yere yerleşerek giydiği deniz şortunun üzerine geçirdiği tişörtü çıkartarak şezlonga yaslandı ve etrafa daha dikkatlice bakmaya başladı.

Neredeyse herkesin yanında birileri vardı. Ya eşi, ya çocuğu yada belki sevgilisi vardı. Kendisi gibi tek olanı henüz görmemişti. Çalan telefonla dalmak üzere olduğu düşüncelerden sıyrıldı ve belki avukattır diyerek elini hızla telefona götürdü.

Ekranda Okan'ın ismi görünce sevindi. Çoktandır görüşmemişlerdi. Simgenin başına sardığı şeyden sonra onu tamamen unutmuştu.

*Ben de diyordum hayatımda ne eksik.

-Ha ha ha. Nasıl telefon açılması gerektiğini biliyorsun ama yemezler. Neredesin oğlum? Dönmedin mi hala Antalya'dan?

*Hala buradayım ve görünüşe göre bir kaç gün daha kalmak zorundayım.

-Hayırdır. Kötü bir şey yok değil mi?

*Kötü bir şey var aslında ama kötü demeye dilim varmıyor.

-O ne demek öyle? Bir şey ya iyidir yada kötü. Teyzenlere kötü bir şey olmadı umarım.

*Yoo.. Onlar iyi. Nişan da güzel geçti. Ben bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Çok garip bir şey oldu.

-Çatlatmasana insanı! Ne oldu direk söyle işte..

*Oğlumla tanıştım!

-Ne?!! Ne oğlu?

*Oğlum işte. İsmi Kıvanç.

-Doğru düzgün anlatsana sen şunu.

*Normal bir şey gibi anlatılsa keşke.. Simge bebeği aldırmamış. Oğlum varmış benim.

-Yok artık.. Kaç sene önceydi bu olay. En az beş, belki altı yaşındadır o çocuk şimdi. Ne halt etmeye saklamış çocuğu senden. İnanamıyorum ya.. Duyduğum en saçma şey bu şu an..

*Benim şaşırdığım kadar şaşıramazsın inan. Daha garip olanı, çocuğum olduğunu bilmeden konuştum ben o çocukla. Çok sevimli bir çocuktu, arabama binmek istedi. Babası gibi araba meraklısı velet.

-Sen bu çocuğu ne çabuk kabullendin ya.. Babası gibi filan demeler..

*Kabullenmeyip ne yapacağım. Onun varlığını öğrendiğim andan beri tek saniye onları düşünmeden geçen zamanım olmadı ki hiç.

-Simge seni fena kandırmış. Yıllarca nasıl saklayabilmiş ki bunu?

*Bilmiyorum Okan, seni baba olma derdinden kurtardım diyor. Ve burada gerçekten iyi bir hayatı var. Kendi işini kurmuş, düşünebiliyor musun. Bir parti organizasyon şirketinin ortağı.

-Onun gibi biri için gerçekten büyük ilerleme. Babasının harçlıklarıyla yaşayan biriydi en son ve tek derdi kendini sana yamamaktı.

*Değişmiş, eski haline hiç benzemiyor. Gerçi hala çok güzel, belki çok daha fazlası. Yaş almak ona daha farklı bir hava katmış.

-Sen hala ondan hoşlanıyor musun? Tüm bunlara rağmen üstelik?

*Ona karşı olan tutkuma söz geçiremiyorum. Mantıklı hareket edebilseydim en başta bu hamilelik oyununa düşmezdim zaten.

-Sadece tutku değil gibi.. Çok daha farklısın ona karşı..

*Ona karşı zaafım vardı hep..

-Yıllar zaafını değiştirmemiş anlaşılan.

*Neyse, daha fazla ondan konuşmayalım.  Zaaflarımdan bahsetmek istemiyorum şu an. Daha büyük bir sorunum var. Çocuğun nüfusuma geçmesi işlemini tamamlamalı ve ne yapacağıma karar vermeliyim. Bir kaç gün daha burada kalmam gerekiyor. En kötüsüyse içimde sürekli çocuğu görme isteği var. Nerde çıkıyor bu his anlam veremiyorum. Şimdi bile içimden gidip çocuğa, çok istediğin için seni arabamla gezdirmeye geldim demek geliyor.

-Başın gerçekten belada dostum.

*Biliyorum. Hem de çok büyük belada.


***************************************************

Yarım kaldı ama paylaşmadan duramadım. Devam edeceğim..


Yaman'ın hisleri konusunda ne düşünüyorsunuz? Duygularını anlayabilecek mi dersiniz










Tutkunun BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin