"Şş.. Merve.. Uyudun mu?"
"Uhm.. ne oldu?"
"Ben uyuyamıyorum bir türlü.. Çıkıp sahilde biraz yürüyüş yapacağım.."
"Niye uyumadın ki? Konuşmak ister misin?"
"Yok canım, sen uyumana devam et. Sadece Kıvancın sesini duyarsan bak diye dedim. Korkmasın ben yokum diye."
"Tamam canım, bakarım. Sen fazla uzaklaşma ama saat gece yarısını geçti. Çok ıssızdır sahil şimdi. Ben de mi gelsem yoksa?"
"Sen de gelirsen Kıvanç tek kalır. Hem ben biraz yalnız kalıp düşünmek istiyorum. Çok yoğun, dolu dolu bir gündü. Biraz kendimi dinlemeye, bugünü sindirmeye ihtiyacım var."
"Su akar yolunu bulur. Takma her şeyi kafana çok fazla. Bence gayet güzel bir gündü. Korktuğun gibi olmadı değil mi? Neyse çenem düşüyor yine.. hadi sen git ama merak ettirme beni okey? Yanına da bir sopa alar. Ne olur ne olmaz."
"Tamam anne."
"Annen olsam bu saatte gitmene hayatta izin vermezdim! Dikkat et diyorum sadece. Ne var yani anaç bir yapım varsa."
"Ay takılıyorum ben anaç arkadaşıma. Alınma hemen. Tamam çok uzaklaşmam ve çok geç kalmam. Hadi uyu sen."
"Sopayı unutma."
* * * * * *
Üstüne aldığı hırkanın kollarını giyerken, gecenin karanlığına adım atmış ve pansiyonun patika yolunda çıkıp, sahile giden ana yola doğru yavaş yavaş yürümeye başlamıştı. Bir kaç adım atmıştı ki biraz ötede boyu yaklaşık bir metre kadar, hafif yamuk bir dal parçası gördüğünde, arkadaşı Mervenin yanına sopa al deyişini hatırladı ve gülümsedi.
Madem önüme çıktı, demek bunu almalıyım dedi ve eğilerek onu olası kötülüklere karşı koruyacak sopasını eline aldı. Bir kaç kez elinde salladıktan sonra avuç içine tam oturan sopası ile yavaş yavaş yürümeye devam etti. Kıvanç görse onu hemen elinden alırdı. Kendine kılıç yapar ve yol boyu sağa sola vurup dururdu diye düşündü ve yine gülümsedi kendi kendine.
''Canım oğlum...'' diye mırıldandı karanlık ve sessiz geceye doğru.
Babası ile bugün ne çok vakit geçirmiş ne çok şey yapmıştı. Birlikte önce havuzda oynamış, yemek yedikten sonra bu kez deniz kenarında oyunlarına devam etmişlerdi. Halaları da onlarla birlikte tüm bu eğlencelere katılmış ve oğlu belkide hayatındaki en güzel günlerinden birini yaşamıştı.
Yaman amca diye babasına seslendikçe, Yaman gözlerinde değişik bir bakışla ona bakmış, sonra Kıvanç ne istiyorsa onu yapmaya devam etmişti.
Aralarındaki bu sözsüz iletişimin içerdiği anlamları az çok tahmin edebiliyordu. Ona kızıyordu. Verdiği sözü tutmak için sabrediyordu ve Kıvanç için Yaman amcası olarak kalmaya devam ediyordu.
Simgenin anlamadığı şey, nasıl oluyor da ben asla baba olmak istemiyorum, ben baba olmaktan anlamam diyen adamın bu kadar kolayca onu sahiplenmesi ve ona babalık yapıyor olması daha doğrusu yapmaya çalışıyor olmasıydı.
Kız kardeşlerinin yaklaşımı da beklemediği kadar olumluydu. Kıvançla ilgilenmedikleri, onunla oynamadıkları her an onunla sohbet ederek, onun rahatlatmaya çalışmışlar, sıcak ve samimi bir ortam kurabilmek için ellerinden geleni yapmışlardı.
Yemekleri birlikte hazırlamışlar, masa toplamışlar ve hatta bulaşıklara bile yardım etmişlerdi.
Sanki zaten hep bir aileymişler gibiydi bugün tüm yapılanlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutkunun Bedeli
RomanceSimge, tutkuyla bağlı olduğu Yaman'ı evliliğe ikna etmek için akıl almaz bir plan yapar. Ondan gizli doğum kontrol ilacı almayı bırakır ve gerisi doğanın kendi akışına bırakır. Planın en önemli kısmı gerçekleşir ve hamile kalır. Mutlulukla kendini...