3.AYIN ETRAFINDAKİ KIZILLIK

273 36 56
                                    

Kurguyla ilgili her haber için instagramdan takip edebilirsiniz
İnstagram- carmenella.13




"Eğer ölmem gerekiyorsa sevgilim,hayatını tadarak ölmek yaşamımın en güzel kısmı."

Bazen nefes alamazdım. Bazen hissedemezdim. Bazense o kadar çok hissederdim ki,sanki biri kalbimi avuçlarının arasına hapsetmiş ve boğuyor gibi olurdu. Ama o benim ellerime bir cinnet bıraktığından beri ilk kez anlayamıyordum. Belki de saatlerdir salonda oturmuş ve sadece düşünmeye anlamaya çalışıyordum.Sadece kuruntu yaptığıma kendimi inandırmak basitti. Belki de hayatımda bir kez olsun basit olanı yapmalıydım.

Tamay'ın odasından gelen alarm sesiyle düşüncelerim dağıldı.Saat 10:00'dı dört saattir burada oturmuş paranoyaklık yapıyordum.Kalkıp kahvaltı hazırlayabilirdim düşünmek iyi gelmiyordu. Ama önce lavaboya gitmeli ve üzerimi değiştirmeliydim. Masanın üzerine koyduğum papatyayı alıp oturduğum yerden kalktım.Lavabo Tamay'ın odasının tam karşısındaydı işlerimi halledip çıktığımda o da hazırlanmıştı.

"Günaydın Tusem." Çok az uyumuştu. Ona yardım etmeliydim artık iş bulmalıydım belki de üniversiteye bir yıl ara verebilirdim.

"Günaydın abla."

"Aden kalkmamış daha bir saate hazır olursanız beraber çıkarız." Onu sadece kafamla onaylayıp odama geçtim. Aden yastığa sarılmış yüz üstü bir şekilde uyuyordu. Kafasını yastığa gömmüş koyu kahve saçları tüm yüzünü örtmüştü. Onu uyandırmadan önce hazırlanmalıydım. Havalar soğumaya başlamıştı,sonbahar ayına girmiştik. Dolabımdan kırmızı bir kazakla siyah dar pantolonumu alıp giyindim. Deri siyah çantamı da aldığımda hazırdım. Aynadan kendime baktığımda iyi göründüğüme karar verip Aden'e doğru yaklaştım.

"Aden hadi kalk." Garip mırıltılar çıkarıp yastığa daha çok sarıldı. Omzundan dürtüp "Aden geç kalıyoruz." dediğimde gözlerini açmayı başarmıştı. Kalktığından emin olunca mutfağa geçtim. Tamay kahvaltılıkları masaya yerleştirmiş,kahve hazırlıyordu.

"Bugün gece çalışıyor musun ?" diye sordum masaya yerleşirken.

"Hayır sadece kafedeyim. Kırmızı çok yakışmış." Sadece tebessüm ettim.

Bazı zamanlar ablamla aramızda uçurumlar olduğunu düşünürdüm. Belki de vardı,çok farklıydık. O duygularını saklayamayan biriyken ben asla belli etmezdim. Dışımız ne kadar benziyorsa içimiz o kadar farklıydı.

"Günaydın !" Galiba bu evde ki tek neşeli insan Aden'di. "Günaydın Aden'cim." Aden'in bakışlarını üzerimde hissetmemle ona döndüm. O sırada ablamda masaya yerleşmiş kahvaltısını ediyordu.

"Durgunsun kar tanem." Bunu demesiyle ablamda beni incelemeye başlamıştı.

"Pek uyuyamadım ondandır." Hiç desen şuna daha doğru olurdu.

"Öyle olsun."  Bu sonra konuşacağız demekti ama ona ne anlatabilirdim ki ? Belki de Alaz'la konuşmalıydım. Evden çıkmış olmalıydı.

Neredeyse yarım saat sonra evden çıkmaya hazırdık. Onun evde olmadığını bilsemde içeriden ses gelip gelmediğini anlamaya çalışıyordum.

"Ayza!" Bu adı asla kullanmak istemiyordum. Dedem vermişti onunla ilgili hiçbir şeyi kabul etmezdim.Bilerek ablamı duymamazlıktan geldim. İç çekmişti.

"Tusem hanım daldığınız yerden çıkarsanız artık gitmeliyiz."  Ablama nasıl baktığımı bilmiyordum ama bana o ismi kullandığı için özür diler gibi bakıyordu. Zihin çok tehlikeli bir hapishaneydi ve o isim beni karanlığa itiyordu. On dakika sonra kafenin olduğu sokağın başında ablamla yollarımız ayrılmıştı. Aden'le durakta oturmuş bekliyorduk.

"Galiba bu akşam Çınar'la buluşacağız." Kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım. Sadece bir aydır konuşuyorlardı sonuçta, benim aksime Aden'in bunu dert ettiği yoktu.

"Buluşmak için erken değil mi? Yani yeterince tanıdın mı?"

"Endişelenme biliyorsun gerçekten bir şeyler hissetmesem konuşmazdım bile." Biliyordum hatta görüyordum Çınar'dan çok hoşlanıyordu. "Onu tanıyorum hem bence."

Birini tanımak tam olarak neydi? Zamanla mı bir insanı tanırdık yoksa küçücük anlarla mı? Bazen yıllar geçirdiğimiz insanın ağzından çıkan tek kelime onu hiç tanımadığımızı düşünmemize yeterdi.

"Yine daldın. Bugün neyin var?" Daha ben bile emin değilken bunları sana anlatamazdım.

"Otobüsün geldi. Hadi git. Akşam geldiğinde konuşuruz.Kendine dikkat et." Aden otobüse binmeden önce bana sarılmış ve söz vermişti en az bana olan sevgisi kadar dikkatli olacaktı. Onunla aramızda dostluktan hatta kardeşlikten daha güçlü bir bağ olduğuna inanıyordum. Aden gittikten sonra Tamay'ın dönüş saatine kadar sahile gidip bir bankta oturmuştum. Son bir kaç gündür yaşananları düşünmüştüm. Aklımdan geçenler gerçek olamazdı hepsinin saçmalıktan ibaret olduğunu kabullendiğimde eve dönmüştüm. Saat neredeyse 20:00'a gelmişti. Akşam yemeğini hazırlamış televizyonu karıştırıyordum.Aden bir saat kadar önce mesaj atmış ve Çınar'ın yanında olduğunu söylemişti. Bu gecede bizde kalacağı için eve dönmesini bekliyordum. Bildirim sesiyle telefonu alıp gelen mesaja baktım.

Tamay- Bir işim çıktı sen yemeği ye bekleme. Çok gecikmem.

Harika yine yalnız kalmıştım. Bu duruma alışmış olsam da bazen şikayetlenmeden  yapamıyordum. Kendimi aç hissetmiyordum. Masayı toplamak için kalktığım sırada çıkan haberle tekrar oturmuş ve televizyonun sesini açmıştım,bu gerçek olamazdı. Kalp atışlarım hızlanmıştı.

"İki gündür kendisinden haber alınamayan T.U. nun akşam saatlerinde cesedi bulundu..."

Ekranın sağ köşesinde ki fotoğrafa baktığımda artık nefes almakta zorlanıyordum.Bu o kızdı onun o gece buraya getirdiği kız.Gelen bildirim sesiyle telefona baktım.

Aden- Ne olduğuna inanamıcaksın. Piyanist bey Çınar'ın arkadaşıymış o burada.

Artık nefes alamıyordum.

Ben kar küresine sıkışmış kardan bir kadındım. Küre çatlamıştı,kırıldığında eriyip yok olacaktım.


Uzun bir aradan sonra yazmaya devam etme kararı aldım. Bu bölümün bir geçiş bölümü olduğunu belirtmeliyim.Umarım beğenirsiniz.

Piyanist-XIII-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin