6.MATEM

205 35 57
                                    

İnstagram- carmenella.13





"Aylı gecelerde seslendim sana; sen üzgün olduğun zamanlar ben ağladım burada ve sen uykulara dalınca ben tatlı rüyalar üfledim uykularına."
                                                                                                                                                       -Knut HAMSUN





Birinin acısı nasıl bir başkasının canını bu kadar yakabilirdi? Onu küçük bir çocuk gibi sevip her şeyin geçtiğini söylemek istiyordum. Çünkü görüyordum geçmemişti, buna ihtiyacı vardı.

"Ben, özür dilerim." Her şey için Alaz.

"Neden?" Cidden soruyor muydu. Ona baktım, ciddiydi.

"Buraya bu şekilde girmemeliydim." Bana bakıp sırıttı. Buna anlam verememiştim. Bana doğru yürümeye başladı. Tam önümde durduğunda boy farkından dolayı kafamı hafifçe kaldırıp ona baktım. Önce elimdeki gazete parçasını alıp yere bıraktı. İki elinide havaya kaldırdı sanki kardan bir kadınmışım her an eriyip yok olacakmışım gibi bir kibarlıkla göz yaşlarımı sildi.

"Eğer ben istemeseydim sen bu odanın önünden bile geçemezdin."  Ona ne dediğini anlamamış gibi baktım. "Yapma Ayza." İrkildim ikinci adımı nereden biliyordu?

"Kimin üzerini değiştirmesi bu kadar uzun sürer ki? Merakına yenik düşeceğini biliyordum." Yüzümü geri çekecekken beni daha sıkı tuttu. "Ayza'nın anlamını biliyor musun?" Biliyordum.

"Ay gibi güzel yüzlü." Dedim. Sırıtıp alnını alnıma yasladı.

"Seni görse güzelliğinden utanırdı ay."

O an anladım iki gün önce arabada olduğu gibi davranıyordu. Ne zaman onunla ilgili bir şey öğrensem beni bu şekilde manipüle ediyordu. Bir daha tutmasına izin vermeden geri çekildim.

"Kimsin sen?" Cevap verecekmiş gibi durmuyordu öylece bana bakmaya devam etti. "Neden bunları öğrenmemi istedin Alaz?" Artık sesim istemsiz bir şekilde yüksek çıkıyordu. Yoksa o kızla ilgili düşündüklerim de mi doğruydu? Odadan hızlıca çıktım ne istediği amaçları umurumda değildi. Sadece buradan gitmek istiyordum.

Koridoru neredeyse koşarak geçip botlarımı giydim. Kapıyı açtığımda bana seslenmişti.

"Ayza." Koridorun sonunda odanın kapısının önündeydi. "Şimdi git ama geri gel." Bunu neden istediğini bilmiyordum. Zaten gelecektim bunu o da biliyordu. Merdivenleri hızlıca inip binadan çıktım.

Adımı belki de Aden söylemişti. Montumu evde unutmuştum. Soğuğu hissetmemem normal miydi? Sokak bomboştu,zaten kalabalık bir yerde oturmuyorduk. Önce sahile gitmeyi düşündüm ama sorularımı cevaplayacak tek insandan uzaklaşmak istemiyordum. Orada ne kadar durduğumu biliyordum ama kafamı toplayıp sakinleştikten sonra geri dönmeye karar verdim.

Merdivenleri çıkarken telefonumun  çaldığını duydum montumun cebindeydi. Kapıyı kapatmamıştı, içeriye girip telefonumu aldım. Tamay arıyordu. Telefonun çalmasının bitmesini bekledim onunla şu an konuşamazdım. Derste olduğumla ilgili bir mesaj çekip montumun cebine geri koydum.

Koridora doğru döndüm odanın kapısı açıktı ,piyano ve tam karşısında Yakut'a ait tablo gözüküyordu. Karanlıktaydılar,sanki yerleri orası gibi aydınlık yasakmış gibi. Üç adım sonra salon kapısının önündeydim. İçeriye girdim ,oradaydı. Sağ tarafta ki koltuklara oturmuş bir şeyler içiyordu. Biraz daha yakınlaşıp bakınca bunun viski olduğunu anladım. Saate baktım,12:29.

"İçmek için çok erken değil mi?" Zaten orada olduğumu biliyordu,irkilmemişti bile. Bardakta kalan son yudumu da içip masaya koydu.

"Dikilip etrafı izlemeyi seviyorsun. Artık eminim." Derin bir nefes alıp karşısında ki koltuğa oturdum.

"Neden bunları öğrenmemi istedin?"  Diye sordum.Direkt konuya girmek istemiştim.

"Annen ve baban nasıl öldü?" Ona bön bön bakmaya başladım.

"Sorularıma cevap vereceğini düşündüğüm için geri geldim sense bana cevabını bildiğin sorular soruyorsun." Şimdi o da bana bir boşluğa bakar gibi bakıyordu.

"Ben biliyorum ama sen bilmiyorsun."  Ne yapmaya çalışıyordu?

"Saçmalıyorsun artık. Trafik kazası geçirdiler. Arabaları bir kamyonun altında kaldı." Sesimi yükseltmiştim canımı yakmasına izin vermeyecektim.

"Evet ama kaza değildi." Onun duygusuz bakan gözlerine karşı benim gözlerimden bir çok duygu geçtiğine emindim. Onu susturmalıydım bu yalanları duymak, gerçekse de bilmek istemiyordum.

Hiçbir şey söylemeden koltuktan kalkıp hızlıca kapının önüne geldim. Montumu alıp giyerken bana yetişmişti. Tam kapıyı açacakken kolumdan tutup geri çekti.

"Çekil. Gitmek istiyorum." Beni duymamış gibi üzerime gelmişti.

"Yakut 6 Haziran 1999'da öldü. Ben altı yaşındayken." Anne demiyordu. O kadar çok mu öfke duyuyordu?

" Bilun ve Levent Akan 6 Haziran 2005'te öldü. Sen altı yaşındayken." Annem ve babam.

Tam çıkmak için kapıya yönelmiştim ki bana sarıldı. Birazdan söyleyeceği şeyin beni düşürmesine izin vermiyordu.

"Bu bir kaza değildi Ayza. Levent Akan bilerek arabayı o kamyonun üzerine sürdü. Bu bir intihardı. Baban anneni de yanında sürükledi."

Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. İçim içinden çıkana kadar ağladım. Kalbim çok hızlı atıyordu bir an sonraysa attığını hissetmiyordum.

Ben onun kollarında yorulup gözlerimi kapatana kadar beni sımsıkı tuttu. Ve çark bizim için dönmeye başladı.





UMARIM BEĞENİRSİNİZ.YILDIZ VERMEYİ UNUTMAYIN.

Piyanist-XIII-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin