Yine ben merhaba nasılsınız. Neyse ben sınav haftamdayım ve yb atıyım dedim. Umarım seversin. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar...
Okula gitmek için arabaya bildiğimizden itibaren ne Akasya nede ben konuşmuştuk. Neden sustuğumuzu bilmesemde,sessizlik tam benlikti ve bunu bozacak değildim.
Araba durunca geldiğimizi anladım."Hayal geldik hadi girelim."diyerek arabadan indi. Bense onu bekletmeden indim,birlikte hayatımda gördüğüm -ve böyle giderse sık sık görebileceğim- en büyük binalardan birine girmiştik. Merdivenleri çıkarken Matt bize doğru geliyordu.
"Naber kızlar?"
Bu soru tuhaf hissetmeme yol açmıştı. Çünkü kimse bana 'nasılsın' demezdi. Tuhaftı işte,birinin size bunu sorması iyi yönde şaşırtıcı derecede tuhaf olmayabilir ama bana...
Soru her ne kadar ikimize sorulmuş olsada kendimi iyi hissettirdiği için gerçekten sıcak bir gülümseme gönderdim .
Sadece gülümsemek mi. Bu kadar sevin sonra sadece tebessüm et. Hah.
Hey,beni yargılama susmak benim olayım. Hem sen yeterince konuşuyorsun. İçsesine karşı savaş açan ilk genç kız olmadığımı biliyordum. Okuduğum her kitapta kız içsesiyle bir çatışmada olurdu. Ama benimkinin farklı yönü ona ilk kez,17 yıllık yaşamımda ilk kez karşı geliyordum. Demekki birgün herşey olacaktı. Ve biz bunun önüne geçemeyeceğiz.
Tamam dış dünyaya dönme vakti gelmişti sanırım çünkü Akasya bana ters ters bakıyordu ve korkmaya başlamıştım. "Hayal, diyorumki sen şimdi Matthew ile birlikte müdürün odasına git, bende daha fazla gecikmeden sınıfa. Ne dersin?"
Akasya cevabı belli olan bir soru yöneltmişti. Ama sanki cevabım olumsuz çıkacakmış gibi bakması.. Bu kız çok fazla göz teması kuruyordu. Hemde çok. "Tamam'' dedim.
Matt ile merdivenleri çıkmaya devam ettik. Acaba nekadar zaman öylece durmuştuk? Müdürün odasının yönünü gösteren bir tabela koymuşlar. Gerçekten mi? Yani tamam daha fazla düşünmek yok.
Yeter be düşünmezsen düşünme ben varım.
Yalnız şöyle ki seni de benim düşünmem ile yarattım. Tabii ki düşünmezsem sende olmazsın.
Evet bu doğruydu. Ama ben konuşmayı beceremezdim ki. Kendime bir küfür savurdum ve uzun koridoru incelemeye karar vererek kafamı yerden kaldırdım. Düşünmek ve onu dile getirememek bendim. Tam anlamıyla ben.
Herneyse...
Duvarlar resimlerle doluydu,yetenekli gençler diye geçirdim içimden. Yerdeki parke oldukça açık bir renkti ve bir okulda parkeyi tercih etmeleri ne bileyim işte . Filmlerde hep fayans olmazmıydı. Zemine daha fazla bakmadan gözlerimi kapılara yönlendirdim. Her kapıda bir isim ve tabiki ingilizce olarak görevleri yazılıydı. Matt beni kolumdan nazikçe kavrayınca şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından fırlamıştı. Ama amacının sadece,beni müdürün odasına yönlendirmek olduğunu anlamam fazla sürmedi. Çünkü kapı hemen bir kaç adım karşımdaydı.
Sonunda Bay bilmemne bizi bıraktığında en az yirmi dakika orada kaldığımız gerçeği yüzüme çarptı. Evet şuan yüzüme çarpan bu gerçek değildi tabiki. Kapıyı açıp çıktığımda karşımda duran kadının uzun saçlarıydı. Nasıl oldu bilmesemde dönerken yine çarpmıştı. Ve kadın özür bile dilemeden az önce çıktığım kapıdan içeri girdi.
Matt'in mavi gözleriyle benim şaşkın gözlerim buluşunca onunkiler alay doluydu. Bu beni ürpertmişti. Alayla bakan gözleriyle bakmaya devam ederken"Hadi gidelim"dedi ve yürümeye başladı. Arkasından onu takip ederken yine düşünmeye başlamıştım. Bu sefer soru soruyordum ama. Mesela niye bana öyle bakmıştı? Acaba ortak dersimiz var mıydı? Bu koridor niye bu kadar uzun? Scott okula gelmiş midir ?
Az önce Scott düşüncelerime niye sızmıştı benim?
¤¤¤¤¤
Okul bitmiş,eve gelip duşumuzu almıştık. Akasya ile çizgi film izlerken biranda değişen hayatımı düşünüyordum. Bendim yine ama arkadaşlarım vardı,beni dövecekmiş gibi bakan bir amcam yoktu,her gün burada ne kadar daha kalacağım diye hesap yapmıyorum.
Evet yetimhanede günleri sayardım. Meryem abla ve Adam amca beni almasaydı kısa sürede oradan çıkacaktım. Ama nereye? Babaannem beni yanına almazdı herhalde,amcam olacak o adamın evine adımımı atmazdım. Ama belki bir üniversite yurdunda kalabilirdim. Okuldan çıkınca işe gider para kazanabilirdim. Okuldan mezun olunca iş kurup Newyork'a taşınabilir ya da orada kalmaya devam ederdim.
Ama zaten Newyork'ta sın ve daha lise bitmeden üniversite hayallerine son ver. Artık senin sorumluluğunu alan bir aile var.
Vay canına. İç ses bunları söylemesen hiç farkına varmazdım.
Sağol. Bu günler için varım ben.
Şaka yapıyordum. Elbetteki bu güzel yaşamın farkındayım. Sadece onlar olmasaydı neler olurdu merak etmiştim.
Bir amerikan atasözü derki;fazla merak kediyi öldürür. Anladın?
Evet. Açık sözlü iç sesim anladım bir kez daha haklısın.
"Hayal reklam başladı çevirsene"
Kumandayı elime aldım ve kanalları gezerken Akasya"Dur! Teen wolf mu o?" dedi. Bir geride bulunan kanala geçtim ve birlikte izlemeye başladık. İlk bölümünün olması harika bir tesadüftü. Çünkü bu diziyi izlemek istiyordum ve başını izlemeden diğer bölümü izlersem hevesim kalmazdı.
Kapı çalıyordu ben tam ayaklanmış açacaktım ki evin çalışanlarından biri açtı. Alışacağım. Hepsine. Meryem abla ve Adam amca salona girince Akasya hemen kalktı annesini ve babasını kucakladı. Açıkçası bunu hep yapmak istemiştim. Onlar ayrıldılar ve Meryem abla bana döndü bir anda kollarının arasında kalınca şaşırmıştım. Ama karşılık vererek ona kollarımı sardım. İncecik bedeni vardı ve ona sarılınca gerçekten anne şevkatini almak harika bir duyguydu. Ayrılan taraf ben oldum Adam amcaya gülümsedim ve hep birlikte koltuklara dizildik.
Kapı çalmaya başlayınca Adam amca aklına yeni gelmiş gibi elini aklına vurdu. Osırada salona girenler ise nedense beni mutlu ederken Akasya'yı heyecanlandırdı gibiydi...
Umarım beğenirsiniz internette sorun olduğu ve Sınav haftamda olduğumdan dolayı geciken bölümleri telafi etmeye çalışacağım.
![](https://img.wattpad.com/cover/29698280-288-k674723.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÜN
ChickLit(okumanızı tavsiye etmiyorum çünkü ilk hikayem ve biraz saçma silmek istemiyorum çünkü dediğim gibi ilk hikayemin manevi bir değeri var... ) "Güneşin Samanyolunun etrafında yaptığı hareketi tamamlaması ve bunun dünyaya yansıması bir insan ömrünün y...