Multimedya :Max Botton
Bölümü geciktirdiğim için özür dilerim fakat okul başladı yani sıklıkla yazamıyorum fakat elimden geldiğince yazacağım. Zaten uzaklaşmak için yazıyorum ve zamanı buldukça yazacağım söz.
Bölüm @canhavliyle'nin. Umarım seversiniz iyi okumalar...
Bölümü yazmaya başladığımda Avril Lavigne - Smile dinliyordum sizde dinleyin bence.Oy ve yorumlarınız benim için önemli lütfen fikirlerinizi belirtebilir misiniz?
-
Uyandığımda yataktaydım. Üzerimde hala dün giydiğim elbise vardı. Doğruldum ve ardından elbisemi değiştim. Bu kez gri eşofman altı ve üzerime ona uygun bir uzun kollu tişört giydim.
Odadan çıktığımda orman evi sessizdi. Mutfağa gidip kendime su doldurdum. İki büyük yudum aldıktan sonra banyoya ilerledim bu sefer. Yüzümü yıkadım ardından dişlerimi fırçalıyıp saçlarımı dağınık bir şekilde topuz yaptım. Fazla ses yapmamaya özen gösteriyorum bu arada.
"Hayal uyandın mı, tatlım? " ses Meryem ablaya aitti. Sanırım odamdaydı. Bende oraya ilerledim.
Akasya ile birlikte yattığım yatağın yanında duruyorlardı." Bu akşam yola çıkıyoruz tatlım şehre yani evimize dönüyoruz. "Meryem abla tatlı sesiyle beni bilgilendirdi ve sessiz olmamızı söyledikten sonra odadan ayrıldı. Akasya yatağa girip uzanınca bende yanına kıvrıldım.
Bana Anıl ile flört etmeye başladıklarını söylediğinde şaşırmıştım. Ne var? O kadar birbirlerine karşı ilgililer, hoşlandıkları da belli uzatmaya gerek yok bence.
Tamam hayatımda sevgilim olmadı ya da birine karşı o tür duygular beslememiştim ama okuduğum kitaplar, izlediğim filmler... Hepsi olmasada çoğu bu konuda bana yardımcı olmuştur.
İç ses bencede yani. Haklısın.
Ona "Umarım en yakın zamanda sevginizi dile getirirsiniz." diye kendi çapımda umut verdim.
Gülümseyerek yetindi ardından kollarını bana doladı. Hızlı hareketi karşısında şaşırmamak elde değildi. Ancak zaman kaybı yaşamadan ona karşılık vererek sarıldım. Ayrıldığımızda bir süre yatakta uzalı kaldık daha sonra acıktığımıza karar verdik ve mutfağa girdik. Saat kaç bilmiyorum fakat hala uyanmamışlar.
--
Orman evinden çıktık ve hep birlikte-ben,Scott, Anıl, Akasya, Dee, Max, Matt, Meryem abla- uzun ve kalın ağaçlara doğru yol aldık.
Bir süre sonra at sesleri yükselmeye başladı. İlerledikçe artan sesin yanına dört tane at görüş açımıza girdi.
İki kahverengi attan birine Anıl ile Akasya binerken diğerine Meryem abla ve Matt bindi. Ben onları izlerken Max, Dee 'yi kibarca beyaz olan ata doğru ilerlletti ve o ikiside beyaz ata bindi. Ben ve Scott siyah ve beyaz renkli ata diktik bakışlarımızı.
"Şey... ben daha önce binmedim önce yani bana nasıl biteceğini öğretebilir misin önce? "
Niye bu kadar fazla 'önce' kelimesi kullandım? Sanki birileri karnımda tepiniyor gibi. Peki niye gülümsemek zorunda hissediyorum?
Başını onaylarcasına hafifçe salladı ve ata bindi yavaş yavaş. Bana nasıl basacağımı falan söyledi dediklerini yaparken kendimi yerde bulmam bir oldu ve üzerimde o tanıdık kokunun sahibi. Dün gece uykuya dalmadan hemen önce bu huzur veren koku burnuma ulaşmıştı ve sahibi Scott'tı.
Ah!
Bana saatler gibi gelen saniyelerin ardından üzerimden kalktı ve benide kaldırdı . Bu kez kazasız belasız ata bindik ve diğerlerinin gittiği yöne doğru onların aksine daha yavaş ilerledik.
Yavaş gitme sebebimiz ne idi bilmiyor fakat önemsemiyorum da. "Hayal biraz hızlanacağız kollarını sıkıca düşmeyeceğin bir şeye sarmanı öneririm." adım bu kadar güzel söylenilebiliyor muydu?
İçses ne oluyor? Aniden at koşmaya başladığında oturduğumuz o şeye parmaklarımı sardım fakat yüzüme çarpan rüzgar gözlerimi açmama engel olduğundan kollarımı Scott'a sardım kaslı gövdesi kollarım arasındaydı. Bu durumu düşünmek yerine başımı sağa çevirdim ve sırtına sağ yanağımı yasladım. Gözlerimi yavaşça açtım ve etraftaki zar zor seçilebilen ağaçları izlemeye başladım.
Atlara bindiğimiz yerin etrafı uzun ağaçlarla dolu iken burası daha çok yol gibiydi. Sanırım zamanla oluşan bu doğal yolun kenarları çim ile döşenmişti. Pek seçemiyorum fakat yeşil renk bunu gösteriyor.
Başımı geriye çektim fakat kollarım hala sıkıca sarılıydı. Yüzüme çarpan rüzgar zamanla kuvvetini azalttı ve durduğumuzu anladım. Geldiğimiz yer baya güzeldi diğer üç at buradaydı yani diğerleri de gelmişti. Attan inip ilerlemeye başlayan Scott tek kelime bile etmemişti.
Ne oldu ki?
Ne bileyim ben.! Neyse.
--
Akasya falan görüş açıma girince sevindim. Bir kaç dakikadır yürüyorduk ve Scott konuşmadığı için bende gerek duymuyordum.Bu kezde kışın etkisi ile soğuktan dökülen yapraklar ve köklerde olan buzlanma dan mavi gözlerimi aldım ve Matt in mavişlerine çevirdim. İzlendiğini hissetmiş olacakki bana döndüğünde gülümsedim oda bana. Gözlerimi etrafta dolaştırmaya başladım.
Mattin sarı saçları varken Max tam tersine kahve tonlarında saçlara sahipti, boyları neredeyse aynıydı Matt bir kaç santim uzun olabilirdi. Max'in saçları gibi gözleri de kahverengiydi. Kişilikleri benziyordu en azından. Yani öz kardeş olduklarını kanıtlayan tek şey karakterleriydi.
Öte yandan Dee ve Scott'ta benzemiyorlardı. Scott'ın gözleri kahverenginin arada koyulaşan bir tonuna sahip yani bazen o sıcacık bakışları siyaha benziyordu. İç sesçiğim biz ona direk koyu kahverengi desek.?
Neyse.
Scott'ın aksine Dee mavi gözlü, kızıl ve kıvırcık saçlara sahip.
Aynı dizilerdeki gibi olmuştu yani birbirlerine hiç benzemeyen iki çift kardeş tanımıştım. Tuhaf.
Öyleydi, tuhaf bir hayatım var. Ama dizilerin aksine tanıdığım bu benzemeyen kardeşler aile üyelerinin kopyaları gibiydi. Scott gözlerinin rengini kimden aldı bilmesem de babasını andırıyordu , Dee tıpkı annesi ve babasının özelliklerini taşıyordu babaları mavi gözlüydü anneleri ise kıvırcık, kızıl saçlıydı.
Matt tıpkı annesinin gibi sarışınken Max babası gibi esmerdi. Onların fiziksel özelliklerini Akasya sayesinde öğrenmiştim.
Böyle boş boş etrafı izlemeye devam ederken Anıl'ın , annesi Meryem abla ile konuşan Akasya'yı izlediğini gördüm. Gülümsedim. Hoşlanıyorlardı hemde çok daha fazlası olabilirdi aralarında.
--
Scott ata bindiğinde bende bana öğrettiği gibi arkasına yerleştim-bu kez düşmemiştik - . Hepimiz hızla oradan ayrıldık akşama geliyordu saat. Fakat biz yağmur yağıncaya kadar yere oturup sohbet etmiştik. Bence gayet güzel ve eğlenceli geçmişti. Scott hala bana tek kelime etmemişti. Merak etsemde sormadım.
Orman evine gelip hazırlandık ve düzenleyip oradan ayrıldık. Uzun bir yolculuktan sonra eve gelmiştik. Gece oluyordu uyumak istiyorum fakat uyuyamıyorum. Yatakta sağa sola dönerken şarkı dinlemeye karar verdim ve telefondan Smile Avril Lavigne 'yi açtım. Avril' in sesi kulaklığımdan bana ulaşırken düşünmeye başladım :Scott Black. Aklıma gelen ilk isim niye oydu? O sıcak,çikolatalı bir meyve gibi içimi ısıtırken gülümsetiyordu. Kahverengi gözlerini tasvirlemeye çalışma sebebim neydi?
---
Why I smile? Diyor kısaca Hayal.Bu soruları siz cevaplamaya ne dersiniz sevgili okurlarım. Yavaşça ilerlemeye başladım lütfen bana yardım edin. Her türlü yardımı kabul ediyorum. Yazım hatalarını belirtebilir, beni şunu şöyle yazsaydın daha anlaşılır olurdu gibi düzeltmeler yapan bilgileri kastediyorum. Sizlerden ricam oy veya yorum dışında bu yani amatör bir yazarım ve yazar demek doğru değil bence sonuçta gerçekten ilgi gösteren insanlara karşı saygısızlık olarak görülebilir-bence-. Geciktiği için tekrar özür dilerim . Sizi seviyorummm. :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÜN
Chick-Lit(okumanızı tavsiye etmiyorum çünkü ilk hikayem ve biraz saçma silmek istemiyorum çünkü dediğim gibi ilk hikayemin manevi bir değeri var... ) "Güneşin Samanyolunun etrafında yaptığı hareketi tamamlaması ve bunun dünyaya yansıması bir insan ömrünün y...