Derler ki zaman herşeyin ilacıdır. Annemin ölüm haberini alalı tam 1 hafta olmuştu. 1 haftadır etrafta pervasızca dolaşıyordum.Etraf dediğim evimin içiydi elbette. Ekin benim için sınıf arkadaşlarımdan notlarımı alıp geliyordu. Onu zorla okula gönderiyordum derslerinden geri kalmaması için. O gider gitmez Bora kapıya geliyordu. Her gün aynı saatte Bora kapıda bitiyordu. Çoğunlukla susuyorduk. Bir kaç değişmeyen kelimemiz dışında. " Ee bugün nasılsın, seni iyi gördüm , sen nasılsın , Ekin'le aranız nasıl , gece seninle mi kalıyor hala?" gibi sorular ve cevaplar değişmiyordu.Bora Ekin'in gelmesine 10-15 dakika kala çıkıyordu evden.Bu sabah yeni bir güne uyandım. Artık toparlanmanın kendine gelmenin zamanıydı. Elbette bir yanım beni suçluyordu. Yas tutmam gerektiği konusunda. Ama artık yeter. Fazla bile sürdü bu kendine acıma seansı. Artık toparlanıp kendine gelme zamanı. Ekin uyandığında çoktan okul için hazırlanmış ve kahvaltıyı hazırlamıştım.Geçen tüm bu süre zaafında yeni kararlar almıştım:
1- Kardeşlerime beni tanıma şansı verecektim.
2- Babamla bir süre daha konuşmayı erteleyecektim.
3- Dedem olacak adamın mirasına dokunmayacaktım.
4- Ekin'e büyük bir teşekkür edecektim.
5-Okula dönüp derslerime kaldığım yerden devam edecek , hiç bişey olmamış gibi mutlu davranacaktım. Çünkü ben buydum. Acizliklerini insanlara belli etmeyen , duvarları olan Lal.
6- Bora'ya bir çözüm bulmalıydım.
Ekin uyanana kadar kafamdan geçen bu 6 maddeyi not defterime yazıp çantama attım. Unutmamak için değil , bana beni hatırlatmak içindi...Kahvaltımızı yaptıktan sonra okula gittik. Beni önemseyen herkes oradaydı. Hepsine tek tek sarıldım.Gerçekten yanlız olmadığımı bilmek harika bir duyguydu.Kardeşlerimin geldiğini gördüğümde bizimkilerin yanından ayrılıp onlara doğru yürümeye başladım. Beni farkettiklerinde ikiside büyük bir şaşkınlıkla yüzüme bakmaya devam ediyorlardı. Ne söyleceğimi tam kestiremiyordum. Onlarda öyle görünüyordu. Bir süre sessizce bakıştıktan sonra cesaretlenip konuşmaya başladım. "Mer..haba.. Şey , biz tanışamamıştık , yani doğru düzgün , Ben Lal." deyip elimi uzattım. Oysa onlar elimi sıkmak yerine bana sarılmayı tercih etti. İkisine de sarılmaya çalışırken baya bir zorlanıyordum.Oldukça iriydiler. "Ona çok benziyorsun Lal." Hangisinin konuştuğunu anlayamamıştım çünkü cidden çok benziyorlardı. Ehh bu iyi bir başlangıç sayılırdı değil mi ? Sarılmamız bittiğinde konuşmadan ayrıldık. Ben hala daha beni izleyen Ekin'in yanına dönerken onlar sınıflarına gidiyorlardı.Evet , bu iyi hissetirmişti. Gerçekten iyi hissetmiştim. Ekin'e yaklaşmak üzereyken telefonum çalmaya başladı.Bakmak için durdum.Arayan kişiyi gördüğümde şaşırmıştım. Uzun zaman olmuştu doğrusu. "Efendim Cenk?" der demez konuşmaya başladı " Lal her nerdeysen çık ve evine git , Bora'nın orda olacağını düşünüyorum. Onun sana ihtiyacı var , lütfen oraya yanlız git.Yanında kimse olmadan beni anladın mı? Yanlız git. Sana ihtiyacı var." deyip telefonu kapattı. İlk defa sesi bu kadar endişeli geliyordu. Sorun neydi? Bora'nın bana ihtiyacı mı vardı yani ? Ben izlemeye devam eden Ekin'e küçük adımlarla yaklaşırken ona ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Ne diyecektim ? "Canım , benim gitmem gerek." dediğimde anlamayan bir ifadeyle yüzüme baktı. "Nasıl yani nereye ?" Sakin gibiydi. En azından öyle görünüyordu. "Şeyy , Bora'yla ilgili bir sorun var , onun yanında olmam lazım." Evet bu cümleyle Ekin'in gerildiğini görebiliyordum.Gerçekten anlındaki damarın atışını görebiliyordum. Her an patlayabilirdi. Haklıydı. Onu sorgulayamazdım. "Bende geliyorum." anında itiraz etmeye hazılandım. Bunu yapacağımı biliyordu. Ege benim konuşmama fırsat vermeden Ekin'i uzaklaştırdı. Bana merak etmemi belirten bir bakış atarken onu uzaklaştırmaya devam ediyordu. Taksiye atlayıp evin önüne geldiiğimde Cenk'in yanılmadığını gördüm. Bora kapının önünde verandada oturuyordu. Kafası önüne eğikti. Yanına yaklaştığımda buram buram alkol kokusu almaya başladım. Kafasını kaldırıp bana baktığında gözlerinin kan çanağına döndüğünü ve resmen dağıldığını gördüm. Elimi kalkması için uzattım. Muhtemelen başı dönüyordu çünkü elimi göremiyordu. Kapıyı açıp yanına geri döndüm.Bu defa elimi uzatmak yerine onun omzunun altına girdim. Ahhh bu kadar ağır olmak zorundamıydı ? Onu salona taşıyana kadar gerçekten yorulmuştum.Salondaki koltuğa uzanması için onu bıraktım. Kapıyı kapatıp yanına döndüğümde bıraktığım gibi oturmaya devam ediyordu. "Bora?" dediğimde yüzüme bakmakla yetindi.Evet onu ilk defa böyle görüyordum. Onu böyle görmeye alışkın değildim ve şu an ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. İçim acımıştı. Onu hala önemsiyordum. Onu dağılmış görmek canımı yakıyordu. Sehpayı çekip önüne oturdum , yüzünü ellerimin arasına aldığımda gözlerimiz buluştu. "Neyin var? Lütfen benimle konuş Bora?" İkinci girişimimde başarısızlıkla sonuçlanırken kafasını göğsüme yatırdı.Bora'dan beklenmeyecek bir hareket daha. Boşa çıkan ellerimle ona sarıldım.Bir yanım Lal , neyin kafasındasın derken diğer yanım hep böyle kalmak istiyordu. Onda garip bişeyler vardı. Bilmiyorum aramızda garip bir bağ vardı.Ama ne olduğunu gerçekten bilmiyordum. Bora kendini geri çekene kadar öyle durduk. Kendini geri çekti. Ellerini saçlarının arasına daldırdı. Gerçekten sarhoş görünüyordu. Ve oldukça masum.Bir anda konuşmaya başladı. " Ne var biliyormusun kızıl? Sıçtım sıvadım.Herşeyin içine. Bu halime bir bak. Dağılmış durumdayım. Neden biliyormusun? Senin yüzünden! Ben sadece.... Sadece. Seni kırmamaya çalışıyordum. Hala senin için bişeyler yapıyorum.Yapmaya çalışıyorum ve her defasında başa dönüyorum.Senden kaçmam aptallıktı. Kendimi Alev'in kollarına atmam , seni Ekin'inn kollarına atmam aptallıktı. Ama başka seçeneğim yokru Lal.Herşeyden kaçabileceğimi sanıyordum.Ne kadar hızlı koşarsan koş , kendinden ve acılarından kaçamıyor ya da saklanamıyorsun.Bende senden kaçamadım .Bizden kaçamadım.Her kaçmaya çalıştığımda sana tosladım. Senin için en iyi olanın benden uzak durmak olduğunu düşündüm. Beni sevmene engel olmak zorundaydım. Daha fazla canın yanacaktı yoksa. Beni kötü hatırlayacağını bile bile , benden nefret edeceğini bile bile bunu yapacak kadar çok sevdim seni.Canını yakarım diye ödüm kopuyor. Seni incitirim diye ödüm kopuyor kızıl. Sen benım kızılımsın. Sen benim masum yanımsın.Senin yokluğunda hiç bişey düzelmiyor kızıl. Hiç bişey yoluna girmiyor.Ve ben senin onu sevişini gördüm. Bu beni sevmiyor oluşundan daha çok acıttı canımı.Her gün evin önünden geçiyorum. O çocuğun ağzını burnunu kırmak istiyorum. Onun canını yakmak. Sırf sana dokunduğu iiçin. Sen benim kendimi güvende hissettiğim yersin . Sen yokken yaşayamıyorum kızıl. Olmuyor. Boğazımda yokluğunda biriken şeyler nefes almamı zorlaştırıyor.Alıp başımı her gittiğimde burda kaldım ben.Seninle ilgili hiç bir şeyden emin olamıyorum ben. Onu sevdiğini biliyorum , peki ben? Bu konuşmayı yapıyor olduğum için ne kadar vicdan azabı çekiyorum biliyormusun? Evde beni bekleyen Alev için , ya da Ekin için? Ama tüm onlar , senin yokluğunun yanında hiç. Seni o kadar çok seviyorum ki. Onunla mutlu olman için vazgeçtim senden.Oysa seni bırakmayacağıma söz vermiştim.Sana karşı o kadar güçsüzüm ki. Neden bunları görmüyorsun kızıl? Ekin' e baktığın gibi bakmadın bana. Ona sarıldığın gibi sarılmadın. Ona gülümsediğin gibi gülümsemedin.Ama seni suçlamıyorum. Çünkü sevdiğin insan canını yakarken onu suçlayamıyorsun.Ben senin avuç içlerini seviyorum. Senin gülüşünü , senin uğraşmalarını , o garip pijamanla evin içinde dolanmanı. Sesini seviyorum . Bana şarkı söylemeni , masumluğunu ,kocaman gözlerini , sinirlenince bana yumruk atmanı. sabahları beni uyandırmanı.Kollarımın arasında uyumanı. Tüm bunları içimde tutmak için o kadar çok çabaladım ki. O kadar uğraştım ki. Artık olmuyor. Sen onu severken olmuyor. İçimde tuttuğum herşey beni paramparça etti.Aldığım nefes bile boğazımı yakarak geçiyor. Şimdiye kadar böyle bişey yaşamamıştım.Sana kadar hiç yaşamamışım ben. Merak etme ama gidiyorum. Seni senden vazgeçecek kadar seviyorum kızıl." Bora tüm bunları söylerken kalbime çöken ağırlıkla dinlemiştim.Söylediği her cümle nefes almamı zorlaştırmıştı. Sessizce koltuktan kalktı. Anlımdan öptü. Biliyordum. Gerçekten gidiyordu. Ve bu son gelişiydi. Artık gelmeyecekti. Bu beni son öpüşüydü. Bir daha Bora olmayacaktı. Bir daha Bora gelmeyecekti. Bu defa gelmemek için gidiyordu. Gitme diyebilecek kadar güçlü olmak istedim. Gitme. Sensiz eksiğim Bora diyebilmeyi istedim. Kapının önünde bir süre bekledi. Arkası dönüktü. İstedim. Gerçekten ona gitme diyebilmeyi istedim. aradan geçen kısacık bir süre sonra Bora kapıdan çıkıp gitti. Bir süre onun gerçekten gittiğini idrak etmeye çalıştım. Gerçekten bidaha gelmeyeceğini , beni sevdiğini , beni kendinden canım yanmasın diye uzaklaştırdığını. Gidemezdi. Benim de söyleyeceklerim vardı. Gitmeyecekti. Ben konuşana kadar gitmeyecekti. Koşarak kapıdan fırladım. Hala daha arabasının içinde oturuyordu. Beni görünce yavaşça arabadan çıktı. Yolun ortasına geldim. Oda tam karşımda durdu. Konuşma sırası bendeydi. "Gitmiyorsun! Hiç bir yere gitmiyorsun! Bunu yapmaktan vazgeç artık! Her defasında gitmekten vazgeç! Her defasında beni yanlız bırakmaktan vazgeç. Kendimi her toparladığımda gelip beni dağıtmaktan vazgeç.Yeter Bora. Yeter. Artık bişeyleri yeniden düzeltmeye gücüm kalmadı.Kendimi tekrar ayağa kaldıracak gücüm kalmadı. Her gün bu lanet dünyaya uyanacak gücüm kalmadı. Ve büyük çoğunluğu senin yüzünden. Canımın ne kadar yandığını biliyormusun?! Tahmin bile edemezsin. O lanet nişana gelip sana mutluluklar dilerken nasıl hissettiğimi bilmiyorsun. İlk öpücüğümü sana verince nasıl hissettiğimi bilmiyorsun. Sen gittikten sonra evden nefret ettim. Gece senin yastığına sarılıp yattığım oldu . Ağlarken yanımda seni aradım. Her defasında canımı yakmana rağmen seni istedim yanımda. Bu duygunun ne olduğunu bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. Git Bora. Nereye gidiyorsan Git. İkimiz için git. Benden neleri aldığını bilmiyorsun! Kendimi senin yüzünden nasıl hissettiğimi bilmiyorsun . O yüzden Git! Defol. Gözlerimin içine bakma. Git. İstediğin bu! En iyi yaptığın da bu! Git! Bir daha gelme." bağıra bağıra söylediklerim bittiğinde boğazımın gerçekten acımaya başladığını farkettim.Biz , birbirimizden vazgeçmiştik. Artık olmayacaktı. Biz yoktuk. Var olmamıştık.Hayatımın bir kaç ayına sığan adamı yoksaymaya çalışırken tüm gücümün tükendiğini hissediyordum. Gerçekten giderken bana sormuyordu. Hiç bir zaman sormamıştı. Bu defa da sormamıştı. Ben göndermiştim. Sinirle gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle sildim. O hala sessizce yüzüme bakıyordu. Arkamı döndüm. Kapıya yaklaşmıştım kafamı sol tarafa çevirdiğimde Ekin'i gördüm. Ne kadar zamandır ordaydı? Söylediklerimi duymuşmuydu ? Arabasına yaslanmıştı. Ben ona bakarken doğruldu. Bana doğru yavaş yavaş yaklaşıyordu. Ona ne söyleyecektim? Az öncenin açıklamasını nasıl yapacaktım? Bir türlü konuşmaya cesaret edemiyordum. "Ona aşıkmısın Lal?" Ekin'in bu soruyu sormasını beklemiyordum.Bora'nın da beklemediği kesindi. Bu soruya ne cevap verebilirdim ki? Cevabını bende bilmiyordum.Ekin bir süre sessizce yüzüme baktı. Sonra arkasını dönüp arabasına bindi. Dakikalar içinde gitmişti. Ve ben sorusuna cevap verememiştim. Ona aşıkmıydım? Aşk bumuydu? Her defasında canımı en çok yakanın o olmasına rağmen bana geri gelmesine müsade etmem miydi? Aşk neydi? Nasıldı? Kalbimin delindiğini hissetmeme neden olan aşk mıydı? Ekin'in basıp gitmesine izin vermeme neden olan şey Bora'ya duyduğum aşk mıydı? Hayatımdan çıkıp gitmek istiyorum. Daha öncede istemiştim . Ama hiç bu kadar yoğunlaşmamıştı. Hayatımdan defolup gitmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL
Romance-Keşke hatırlamasaydım dediğim insanlardan olduğun için bu kadar geç hatırlamış olmamı mazur gör. -Çok karmaşık konuşuyorsun . -Niye anlamıyormusun? -Hayır kızıl beynimi yormak istemiyorum. -Gerizekalı. -Sinirlerimi zıplatıyorsun. Kapıda tam önünde...