#Evgeny Grinko-Dusty Room
#Dolu Kadehi Ters Tut-Neyin Nesi🌟
Elimdeki karton çantayla çiftlikten içeri yürürken ileride ellerini pantolonuna süren Umut'u görmüş ve istemsizce tebessüm etmiştim.
"Hoşgeldin, elindeki ne?" Havaya kaldırıp biraz salladım.
"Senin için kıyafet, üstünü değiştirmek istersin diye düşündüm." Uzattığım karton çantayı aldı ve içine kısa bir bakış atıp yeniden bana baktı.
"Zahmet etmeseydin ya, Çağdaş'a söylemiştim ben."
"Onlarla yolda karşılaştık zaten, ben aldım onun elinden. Alp attı onlara konumu, bulurlar bir şekilde evin yolunu. Biz seninle eve gitmeden önce bir yere uğrayacağız." Kaşlarını kaldırdı.
"Nereye?" Başımı sağa sola salladım söylemeyeceğimi anlaması için. Anlamış olmalı ki, ikinciye sormadan karton çantayı işaret ederek arkasını döndü ve yürümeye başladı. Ona giyinebilmesi için süre tanıyıp olduğum yerde beklemeye başladım.
Sıkılmamak için telefonda oyalanmaya başladığım zaman üzerimde hissettiğim bakışlar beni huzursuz hissetmiş ve başımı telefondan kaldırmama neden olmuştu. Şapkası olmasına rağmen kapüşon takmış adamı görünce ürperdim. Yakasındaki güneş gözlüğünü alıp taktı ve olduğu yerde durmaya devam etti.
"Sen de kimsin?" Diye mırıldandım sessizce ve ona doğru bir adım attım. Beşinci adımı atana kadar kıpırdamamış, sonunda başını yere eğmiş hızlıca yürümeye başlamıştı.
"Dur!" Diye bağırdım kendimi tutamadan. Fakat durmak şöyle dursun hızlanmıştı.
"Seni bugün uzaklaşırken de gördüm, kimsin sen?" Bağırmama rağmen ne durmuş ne de dönüp cevap vermişti. Onun benimle iletişime geçmesini beklemeyi bırakıp koşmaya başladım. İletişime girmeyi bekliyorsam, yakalamam gerektiğini anlamıştım. Resmen kovalamaca oynar gibi koşuşturmaya başladığımızda sonunda aniden durmuş ve beni bileğimden yakaladığı gibi ani bir hareketle yere sermişti. Boylu boyunca yere düşüp iki kez yuvarlandığımda o hala olduğu yerde duruyordu. Sinirle başımı kaldırıp ona baktım.
"Amacın ne senin ya? Sapık mısın nesin? Ya derdini söyle ya da bir daha buralara gelip bizi dikizleme." Kapüşonunu çıkarttı ancak şapkası ve gözlüğü hala üzerindeydi.
"Amacımı öğreneceksin, ama hoşuna gitmeyecek. Bu yüzden öğrenmek için bu denli istekli olma. Çünkü günü geldiğinde öğrenmemiş olmayı dileyeceksin." Omzuma çarpıp yanımdan geçip gittiğinde bana doğru koşan Umut'u gördüm.
Arkamı dönüp baktığım sıra az önce konuştuğum adamın yok olduğunu görmemle yeniden Umut'a baktım.
"Nereye gitti o?"
"Şuradan sağa saptı." Ellerini omuzlarıma koydu ve gözlerimin içine bakmaya çalıştı.
"Sen iyi misin?" Başımla onayladım.
"İyiyim ben. Hadi gel, gidelim. Seni biriyle tanıştırmak istiyorum." Ellerini tuttum ve omzumdan indirdim.
"Mor battaniyene sarınmışken... Hatta hayır, o cam kırıklarını toplamaya çalıştığın günden beri onunla tanışmanı istiyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Işığı✔️
Teen FictionAdam, son dileğini diledi. Son dileği bir ışık olup gökyüzüne ulaştı ve yıldız oldu. Gökyüzündeki yıldız, turuncu saçlı kızın yolunu aydınlattı. Hayat, bir aileye kavuştuğunda hayatına onu mutlu edebilmesi için bir şans daha verdi. Hayat ışığı, bir...