17.Bölüm

280 19 6
                                    

Umut’un cümlesinden sonra suratına bakamadım sadece yemeğimle ilgilendim. Moralim tamamen bozulmuştu. Ben Umutta kendimi bu kadar yakın hissederken böyle düşünmesi kalbimi acıttı. Aslında söylediklerinde haklı, onu hiç tanımıyorum ikinci bir ismi olduğunu bile tesadüfen bugün öğrendim. Hakkında hiç bir şey bilmediğim bir kişiyi kendime bu kadar yakın hissetmemde benim aptallığımdı işte…

Yemeği bitirmiştik.

 Umut ‘’Kalkalım istersen.’’ dedi bende hiçbir şey demeden masadan kalkıyordum ki bir kadın seni duyuldu. ‘’Pamir ?’’ Sesin geldiği yöne baktığımda kumral çok güzel bir kadın, hatta fazla güzel bir kadın bize doğru yaklaşıyordu.

Masaya geldiğinde Umut ‘’Gizem, nasılsın ?’’ dedi ve elini uzattı. Derin bir nefes aldım. Tam aralarında sadece resmi bir arkadaşlık olduğuna kendimi inandırıyordum ki kadın ‘’Saçmalama…’’ dedi ve Umuttun uzattığı eli es geçerek boynuna atladı. Kim bu ? Neden olduğunu bilmediğim saçma bir sinirle onları izlerken elimde keskin bir acı hissetim. Elime baktığımda tırnaklarımın avucuma geçtiğini gördüm. Ne zaman oldu ben neden bu kadar sinirlendim hiçbir fikrim yoktu sadece olmuştu işte…

Elimin acısını es geçerek önüme döndüm ve Umutun kulağına bir şeyler fısıldayan tanımadığım kadını görmemle elimdeki acı arttı. Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki Umut ‘’ Naz? ‘’ diye bana seslendi. Onlara döndüğümde kız elini Umuttun omzuna atmış ve yapmacık olduğu belli olan bir gülümsemeyle ‘’ Naz mı ? Hadi canım ‘’ Dedi.

Şaşırmıştı ama neyi kast etiğini ve neden bu kadar şaşırdığı kafamı kurcalamıştı. Umut hemen kendini toparlayarak ‘’ Gizim’’ dedi uyarıcı bir sesle ve devam etti ‘’Sizi tanıştırayım. Naz bu Gizem eski bir arkadaşım Gizem buda Naz… Bir hastamın yakını’’ Dedi.

 Hasta yakını?  evet beni tanımlarken tam olarak bu iki cümleyi söyledi. O şımarık kızın kim olduğu Umutun bende ki değeri ya da zaman, mekân kavramlarımı yitirmiştim. Biraz daha burada kalırsam bir atak yaşayabilirim. Kız bir şeyler anlatıyordu ama onu dinlemiyordum. Arkadaşım bile dememişti, demek bu kadar uzak görüyor beni. İçim acımıştı kendime deli gibi yakın hissettiğim adam için bir hiç olmak içimi acıtmıştı. Anladım saatlerdir bu gerçek sinirlendiriyor beni bu acı ama çokça gerçek olan şey kanatıyor elerimi, beklide kalbimi… Kalbim deli gibi atıyordu ve nefeslerim sıklaşmıştı işte korktuğum oldu, atak geçiriyorum. Ama dayanmalı ve buradan uzaklaşmalıyım. Etrafıma baktığımda oradan uzaklaştığımı anladım , şükür ki bu halimi görmemişlerdi. Umutla beraber yürüdüğüm yolda zorlanarak ve derin nefeslerle tekrar yürüyorum odaya geldim de ayakkabılarımı çıkardım ve hemen çantamdan ilaçlarımı alarak içtim. Üzerimi bile değiştirmeden yatağa uzandım.


Sabah elimin acısıyla uyandım… Sızlıyor, acıyordu ama hayal kırıklığım ya da aptalımım verdiği acının yanında bir hiçti. Şuan hissetiğim şey o kadar saçma ki ne olduğunu bile bilmiyorum ama sadece kızgın, kırgın ve yorgun hissediyorum.

Yataktan kalktım duvardaki saate baktığımda saat öğlen olmuştu. Bu gün Ömer amca kliniğe gidecekti of geç kalmıştım işte. Hemen telefona sarıldım telefona baktığımda hadiii be dedim kim beni 34 defa arasın ki? Kalbim yine saçmalayarak, deli gibi Umut’un olmasını istiyordu. Ama neden arasın ki ben sadece bir hastasının yakınıyım. Cevapsız çağrılara tıkladığım da dördünün Melek teyzeden otuzunun ise Tuva’dan olduğunu gördüm. Hıh yine Naz Yılmaz yine hayal kırıklığı. Sinirle ve hiç bir şeyi kimin beni merak ettiğini , neden aradıklarını düşünmeden , Tuva ve Melek teyzeye geri dönmeden banyoya girdim. Uzun ve rahatlatıcı bir banyodan sonra odaya tekrar geri döndüm. Banyoda uzunca bir süre yaptığım şeyin tam bir saçmalık olduğunu, Tuva ve Melek teyzeye geri dönmek kadar kafayı üşütmüş olamadığımı kendime açıklayıp ikna ettikten sonra Melek teyzeyi aradım. 3. çalışta açtı ‘’Kızım neredesin sen? öldük meraktan.’’ Dedi.

Acının SonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin