Johanna, kürkünün içine biraz daha sokulurken at arabasından indi ve birkaç ıssız sokakta yürüdü. Bu gün hava yağmurlu olduğu için yerler çamurluydu ve bu da topuklu ayakkabılarına karşı bir savaş demekti. Sürekli ya eteği ıslanıyor ya ayağı burkuluyordu. Bir kaç homurdanmadan sonra bir süre önce kapatılmış olan fırını bulan Johanna, içeriye girdi ve kapı önünde topuklarını çırptı. İçeride izbandut gibi iki adam ve siyah bir bavul onu bekliyordu.
"Geciktiniz." dedi, ağzında puro olan.
"Üst üste kardeşlerimi kaybettim, iyi hissetmiyorum." diye geçiştirdi Johanna'da.
"Bu sizin moralinizi yerine getirir." diyen adam, elindeki deri bavulu masaya koyduğu gibi açtı ve dolarlar Johanna'nın gözlerini boyadı. "Tıpkı anlaştığımız gibi." Johanna ellerini dolarların üzerinde gezdirirken adam da "Kraliyete bağlılığınızı ispatladınız." dedi. "Bir sonraki emre dek bir yerlerde sessiz kalın ve dikkat çekmeyin."
Onlar dışarıya çıktığında ise bavulun kapağını kapatan Johanna, onu kaldırmayı denedi ancak bu beli için biraz fazla inciticiydi ve kapının gıcırtısını duyunca da "Gitmeden önce belki de bu hanımefendiye yardım etmek istersiniz." dedi.
Karanlıkta ki ses "Bu hanımefendi kendine uygun olmayan bir yerde." dedi ve Johanna telaşla ardına dönüp eteğinin altından çıkardığı silahını gölgeye doğrulttu.
Işığa doğru gelen adamın da elindeki silah ona doğrulmuştu.
"Hayır." dedi, Johanna. "Sen öldün. Kendi gözlerimle gördüm. Sen öldün."
Uzamış sakalları ardındaki yüz ifadesinin ne olduğu anlaşılmayan, ancak kendine özgü manidar bakışlarıyla tanınan Mehemmet "O zaman sizi bir hayalet tutuklayacak." dedi.
"Hayır, bunu yapmayacaksın."
"Neden? Bir hanımefendi olduğunuz için mi?"
"Johanna olduğum için."
"O masum yeşil gözlerle bakmayınız Johanna Karmindot Hanım! Kardeşiniz Jason gibi bu neferi de kandıramayacaksınız."
"Ben hiç kimseyi kandırmadım!"
"Jason kendini haça hizmet eden kutsal bir cennetlik sanıyordu ve kardeşi de olmak üzere bir paşayı herhangi bir karşılık almadan öldürdü. Bakın ne diyeceğim? Jason onurlu bir adamdı. Şahsen kendisine davasına olan bağlılığı için saygı duydum. Ancak siz onu gizliden gizliye yönlendirirken bir nevi satranç tahtasında vezir oldunuz ve kardeşinizi de piyonmuş gibi öne sürdünüz. Paradan ise ona hiç bahsetmediniz. Çünkü onun yakalanacağını biliyordunuz ve James'da giderse para da konak da miras da size kalacaktı. Jason bir katil olabilir, ancak onursuz olan sizsiniz."
"Hiç bir şey bilmiyorsun." Johanna ağlamaya başlamıştı ve bir serçe gibi titriyordu. "Bana onurdan bahsetme! Ölümü bir yalan olan senin hikâyen! Ben ise bir kadınım ve bu dünya da bir erkekten daha büyük bir korumaya ihtiyacım var."
"Para mı? Hayır, sizin namusa ihtiyacınız var. Siz ise onu kardeş kanıyla kirlettiniz. Üstelik harp hiledir. Eğer ölmeseydim, şimdi James ölecekti."
"Hayır, hayır, hayır! Bu rüya olmalı. Böyle olmamalıydı."
"İndiriniz silahınızı Johanna hanımefendi, hadi indiriniz silahınızı. Kardeşiniz Jason'ın hatasına düşmeyin de indirin hadi."
Yanaklarını silen Johanna bir süre ayaklarının ucuna bakıp düşündü ve bu sefer daha da acınası bir ifadeyle başını kaldırıp "Beni idam mı edecekler?" diye sordu.
Mehemmet ise onun yardım et bakışlarından çok kendisine doğrulan namluya odaklanmıştı. Ancak gerçek her zaman beklenmedik yerlerden çıkardı. Mehemmet'te buna gaflet edip tekrar ve biraz da sertçe "İndirin silahınızı dedim Johanna."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mektuplar Mevzular Merhumlar
Gizem / Gerilimممم 09 /04 /2020 #gizem #WattpadMysteryTR Batılı bir aileye yurt olmuş gizemli bir konak, Ve çok yakınında gerçekleşen diplomatik bir cinayet... Yazar görünümlü gizli bir Türk nefer, Ve ondan da gizli, suskun bir katil... Peki, siz bu hikâyede kimin...