Günler ayları kovalamış, zamanı tutma isteği uyandırmıştı içimde.Belki oğluma ilerde çok büyük bir özür borçlu olucaktım.Hakkım yoktu onu üzmeye ama ben bencilce davranmıştım.Son günlerde sanki benim ruh halimi hissetmiş gibi daha da hareketlenmişti.
Sekiz aylık olmuştu benim bebeğim..Ve artık etrafımda önemli gördüğüm duygu israfı yaptığım herşeyden ilgimi çekmiş sadece ona odaklanmıştım.Annelik böyle birşeydi heralde..Büyümekti, olgunlaşmaktı.Kafanda büyüttüğün herşeyin söz konusu evladın olunca biranda önemini yitirmesiydi.
Elimi karnıma koyup derin bir iç çektim.Ona yetebilmek istiyordum ..Daha kendisine yetememiş ben, bunu nasıl becereceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu.Çalan zille artık rutin haline gelen durumu kabullenmiş bir ifadeyle ayaklandım.
O gelmişti..
İki aydır her gün bıkmadan işe gitmeden ve işten sonra buraya geliyordu.Başta kabul etmeyip sorun çıkarsamda oldukça kararlı hali artık pes etmeme sebep olmuştu.Kapıyı açıp yüzüne bakmadan direk salona geçtim.Birazdan babamla Emre de gelir o harika sıcak ortamlı akşam yemeklerimizden birini daha yerdik...
"Sana meyve aldım.Kendini ihmal ettiğinin farkında mısın bilmiyorum ama.."derin nefes alıp her zaman ki gibi cümlelerini kafasında tartıp dudaklarını araladı.
"Oğlumuz için biraz daha dikkatli olman gerekiyo."Alaylı bir ifadeyle gülümsedim.Hep yaptığım gibi.."Oğlumu herkesten ve herşeyden daha fazla düşünüyorum zaten ben.Sen merak etme."
Buz gibi sesimle onaylayan bir şekilde başını salladı.Elindeki poşetleri mutfağa bırakıp salona hemen karşımdaki koltuğa çöktü yorgun bedeni..Ruhu yorgundu sanki.Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki bu yorgunluğu birtek ben alabilirmişim gibi..Gülümsedi..
Elâlarına kadar..
Baktım baktım sadece baktım.
"Keşke kızsan bana, bağırsan neden desen.."
Elleriyle artık uzayan, uzaması için mânâ kazanan saçlarını karıştırdı sıkıntıyla."Ama şöyle bakmasan."
O her yanımda olduğunda yüzüme yerleşen buruk gülümsemeyle bakışlarımı camdan görünen manzaraya çevirdim."Aslında birine kırgınlığını haykırmak, onun kalbini kırmak için değil, açtığı yaraları sarması için zaman vermektir.Belki fırsat vermektir."Derin bir nefes çektim içime.
"Ama gördüğün gibi benim sana verebileceğim hiçbir şeyim kalmadı.Daha fazla vicdan azabı çekmene gerek yok.Bende oğlumda iyiyiz."Evet nasıl da iyiyiz değil mi oğlum?Yaralanan ruhumuzu, yok olan umutlarımızı saymazsak..yaşıyoruz sonuçta.
"Vicdan azabı mı?"öfkeyle sesi sertleştiğinde hızla koltuktan kalktı."Ölüyorum ben aylardır görmüyormusun halimi!Evet çok şükür burdasın, yanımdasın.."büyük adımlarla yanıma gelip dizlerinin üzerine çöktü.
"Hakkım yok bunu istemeye farkındayım ama..Sana yalvarırım mutlu olman, bana eskisi gibi badem gözlerin ışıldayarak bakman için ne yapmam gerekiyor söyle bana.!"İşte bazen hayat insanın herşeyin elinde olduğunu zannettiği zamanlarda öyle şeyler çıkarırdı ki karşısına, hiç birşeyin elinde olmadığını farkederdi.
"Keşke yapılabilecek birşeyler olsaydı."
Ağzımdan istemsizce süzülen fısıltıyla dolan gözlerimi kırpıştırdım.İtiraf etmiştim aslında.Onunla olmak, hayallerimde, umutlarımda, üzüntüm de, bol kahkahalı kaygısız günlerimde her zaman varlığını hissetmek, yanıbaşımda deniz konusunu duyumsamak..Aslında ne çok istediğim şeylerdi.Keşke diye fısıldadı iç sesim;"Senden seni almasaydı."
Benden kendini almıştı.
Ben bomboş kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP(Sonbahar Serisi-1)
SpiritualSonbahar bir veda değildi aslında.O bir vuslattı.Topraktan gelen yaprakların yeniden toprağa kavuşması firak olurmuydu hiç.. Düşünene kitap..Görene levha! Sonbahar kadar sarı.. Lavanta kadar pembe.. Ve ıhlamur kadar hoş kokulu bir dünya.. Bir gün zi...