Sonbaharın vedasının hüznüme sebep olmadığı sayılı günleri yaşıyordum.Dünyayı pembeye boyayan nergis dolu günler..Bu evin gerçek bir yuvam olduğunu hissettiren karanlık adamın, artık karanlık olmadığı gerçeği etrafta şenlik havası estiriyordu.Yada Aslının dediği gibi günlerdir suratımda eksik olmayan şapşal gülümsemeyle baktığım hayat, bana öyle geliyordu.
Mutluydum..Huzurluydum..Onunla doluydum..
Ve işte her mutlu olduğum diğer zamanlarım gibi soluğu burda almıştım.
"Anne."
Bir bebeğin ilk defa annesinin adını söyleyişi gibi hecelenen kelimemle, heyecanlandı lavantalar.
"Huzurluyum."
Şey demek istemiştim aslında.Sencede fazla mutlu degilmiyim?
"Huzurluyuz."
Kulaklarıma süzülen kelimeyle yüzümdeki tebessüm genişledi ve yerine yerleşti.Yavaşça yanıma çöken bedenle bakışlarım ona döndü.Hiç bana bakmadan sadece toprağa bakıyordu.Annemin toprağına..
"Yirmi iki yıl önce aynı şimdiki gibi huzur doluydum."
Şaşkın harelerim yüzüne taşındığında hiç konuşmak istemedi susmak bilemeyen dilim.Sanki bir yaprak kıpırdasa susacak, ve benden sonsuzluğu vaat eden saniyeler çalacaktı.
"Annem ve babamın gözlerimin önünde öldürülmediği altı yıl boyunca kendimi dünyanın en mutlu insanı zannediyordum."
Dehşetle açılan gözlerim ne dediğini anlamak için kayıtsız bir ifadeyle toprağı izleyen adama taşındı.
Buz gibiydi..Havadan değil sanki yaşadıklarından.Hissizdi, tepkisizdi."Yeni doğan kardeşime birşey yapmasınlar diye onların beni sakladığı yerde, evimizde öldürülüşlerini izledim ben.Durdurmak istedim ama-"
Sesi titrediğinde gözlerime baktı.Çoktan süzülmeye başlayan gözyaşlarım, küçük Hüma'nın küçük Emir'e olan merhametiydi.
"Korktum."
Gözleri tekrar önündeki toprağa taşındı.Sanki ona verdiklerini şimdi başka alemlerde seyrediyordu.
"Kardeşime birşey yaparlar diye korktum.O daha bebekti.Sonra oda görmesin diye gözlerini kapadım.Annemin göğsünden babamın başından süzülen kanı, annemin açık gözleriyle son kez göz göze geldiğimiz ânı görmesin diye gözlerini kapadım."
Dizlerimin üzerine yerleşen başıyla yavaşça saçlarını oksamaya başladım.
Toprağa karışan göz yaşlarım bu sefer saçlarına düşmeye başladığında, acısını omuzlamak istedim o an.Omuzlamak ve çok uzaklara atmak..."Peki şimdi ki annen ya-yani-"tamamlayamadığım cümleyi yarıda kesti.
"Teyzem ve eniştem."
Duraklayan elimle öğrendiğim gerçeklerle her daim şüphe içinde olan iç sesime selam gönderdim.Sen her zaman haklıydın dedim.
Ama haklı olman beni mutlu etmedi.
Hüznü hüznüme sebep oldu."Babaannemin annem ve babamı öldürenlerin bizim peşimize düşmesinler diye bulduğu bir çözüm yoluydu.İkisinin çocuğu olmuyordu ve bizi yetimhaneden almışlar gibi bir süs verdi olaya."
Zihnime çalınan gercekler yarım kalan yapbozun tamamlanmasına sebep olduğunda, Emre'nin dedikleri aklıma geldi.
"Emir Kaplanın çocukluğu yetimhanede geçmiş."
"On yıl boyunca o günden sonra hergün kimsesiz kaldım.Onların bizi korumak için kurdukları plan, benim çocukluğumun katili oldu."
O büyümüştü.İsteyerek değil zorla..Büyümek zorunda kalmıştı.Başka çaresi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP(Sonbahar Serisi-1)
EspiritualSonbahar bir veda değildi aslında.O bir vuslattı.Topraktan gelen yaprakların yeniden toprağa kavuşması firak olurmuydu hiç.. Düşünene kitap..Görene levha! Sonbahar kadar sarı.. Lavanta kadar pembe.. Ve ıhlamur kadar hoş kokulu bir dünya.. Bir gün zi...