Sanki saniye dakika olmuştu.Dakika saat..Saatler gün..Günler ay..
Sanki bir asır olmuştu.
Onsuz geçirdiği üç gün yirmi saat onyedi dakika.
Yoktu!Ihlamur kokusunu miras bırakıp sanki hiç yaşamamış gibi kaybolmuştu.Bakmadığı delik aramadığı hiç bir yer kalmamıştı.Ama o yoktu.Nefesi daralıyor, ona birşey olmuş olma ihtimali bile yüreğinin sıkışmasına sebep oluyordu.
Özlemeyi haketmediğini bile bile iliklerine kadar sancı çekiyordu.
"Emir Bey bahsettiğiniz yerde de Hüma hanımla alakalı hiç bir iz yok."
Daha fazla konuşmasına tahammül edemiyormuş gibi henüz cümlesini tamamlayan adam atılan güçlü yumrukla sarsıldı."Üç gün Adem!Koskoca üç gün!Lanet olası varlığınız ne boka yarıyor."Elindeki adamı yere atıp kasırga gibi sert adımlarla depoda gezinmeye başladı.
"Benim karım üç gündür kayıp."
Sıkıntıyla saçlarını karıştırdığında aklına gelen küçük ellerle sarsıldı güçlü bedeni.Saçlarında gezinmeyi sevdiği küçük eller ona saçlarını kökünden kesmeyi emrediyordu.Onsuz herşey anlamsızdı çünkü.Herşey onunla anlamlıydı.O gitmişti.
Bilerek istereyek kaybolmuştu hayatından.Bunu biliyordu ama kabul etmek istemiyordu.
Elleriyle saldığı gökyüzünde, şimdi özgürce kanat çırpıyordu."Seni bulucam badem göz."
Küf kokan depodan çıkıp karanlık geceyi aydınlatan yıldızlara baktı.Aldığı nefes bile onu hatırlatıyorken, ya nefes aldığı yerde onunla beraber nefes alırdı.Yada nefes almazdı.Alamazdı.
"Saydığımız yıldızlar üzerine yemin ederim seni bulucam."
***********
6 AY Sonra
"Elif Abla canım sadece sarma istemişti.Mantı neden yaptın?"
Ağzıma doldurdugum mantıların arasından zoraki konuşmaya çalıştığımda iki genç kadın halime bakıp gülmemek için dudaklarını büzüştürdü."Burdan hiçte memnun değilmiş gibi durmuyorsun."Elife nazaran lafını hiç bir zaman esirgemeyen Zehrayla yüzümü buruşturdum.
"Ne yapayım benim canım sarma istemişti.Oğlumun kide mantı istemiş."Tatlı stemimle ikiside neşeli kahkahalarla mutfağı doldurduğunda hiç umursamadan daha boşalmayan ağzıma sarma attım."Ooo neşeniz bol olsun hanımlar."
Mutfağa giren yaşlı kadınla yüzüm sevinçle aydınlandığında hafifçe tebessüm ettim.Bu minnet duyulası kadına daha fazla şey yapmam gerekiyordu aslında ama..Bir ufak tebessüm dışında herşeyimi benden çalanlar bana acılı bir tebessümü çok görmemişlerdi neyseki.
Aklıma gelen anılarla yüzüm yine herzaman ki donuk haline döndüğünde yavaşça ayaklandım oturduğum sandalyeden.Tam tamına altı ay..Onu görmeyeli deniz kokusunu duymayalı koskaca altı ay..Geçsede günler geçememişti.
O geceden sonra Aras beni kimsenin aklına gelmeyeceğini iddia ettiği Bursadaki teyzesine getirmişti.O kadar iyi bir insandıki Yasemin teyze, bana ilk başlarda Neriman teyzeyi anımsatmış sürekli güven problemi yaşamıştım.Ama o sevgisiyle, karşılıksız merhametiyle aşmıştı benim buzdan duvarlarımı.Emre ve Aslı'yla bir kez konuşmuş ve güvende olduğumu söylemiştim.O kadar çok yıkılmışlardıki gidişimle suçlarının olmadığı bir ceza çektiriyordum ikisinede.Hayatımda geri kalan tek iki insan, küçük Hüma yıllarıma döndürmüştü beni.Başa dönmüştüm aslında.Zaten onlar vardı.Birtek onlar kalmıştı.Onları o kadar çok özlemiştim ki bazen Zehra'nın deli dolu hallerinde durup Aslı'yı seyrediyordum.Oysaki ne kadar isterdim böyle zamanlarımda yanımda olmalarını.Aslı kesin sürekli endişe içinde olur, beni ayağa bile kaldırmazdı.Emre ise sürekli canımın yanıp yanmadığını sorar iyiyim telkinlerimi dinlemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP(Sonbahar Serisi-1)
SpiritualSonbahar bir veda değildi aslında.O bir vuslattı.Topraktan gelen yaprakların yeniden toprağa kavuşması firak olurmuydu hiç.. Düşünene kitap..Görene levha! Sonbahar kadar sarı.. Lavanta kadar pembe.. Ve ıhlamur kadar hoş kokulu bir dünya.. Bir gün zi...