32/43

65 8 4
                                    

Düşünebilme yetisine sahip olmak kimi zaman bir lütuf değil, bir lanettir.

Gerçekten anlatmaya ihtiyacın olan şeyleri söylemek genelde imkansızdır ve yazmak, bir süre sonra yeterli gelmemeye başlayan bir kaçış yoludur.

İnsan bazen sırf sessizlikten korktuğu için konuşur ve bazen de söyleyecek çok şeyi olduğu için susar.

Ben de susuyordum. Z, dakikalardır, "partiye gitmediğim için" bana söylenirken kendimi savunmak için hiçbir girişimde bulunmaksızın susuyordum.

"O akşam seni saatlerce bekledim," dedi sertçe, "ve sen yine gelmedin. Bir kez daha bu papatyalar senin çekmecende değil, benim ellerimde soldular."

Stresten yolup kanattığım parmaklarıma bakarak onu dinlemeye devam ettim. Bu defa yaralarımı sarmadı. Aramıza bıraktığı papatya demetini aldığımda elimdeki kan ait oldukları yerden koparıldıkları için ölen papatyalara bulaştı.

"Özür dilerim."

"Özür istemiyorum," dedi kelimelerin üstüne basa basa, "neden söz verdiğin halde gelmediğini açıklamanı istiyorum."

Ona doğruyu söylemem halinde olay çıkarmasından endişeleniyordum. Benim yüzümden kavga etmesi riskine giremezdim.

"Beni sevmiyorlar," dedim, sesim boğuk çıkmıştı, "gelirsem bir tatsızlık çıkar diye korktum."

"Ama ben seni seviyorum," dedi bıçak kadar keskin bir sesle, "ve senin hakkında ne hissettiği önemli olan tek kişi de benim."

Tıpkı bir heykel gibi donup kaldım. Öfkeden çıldırmış Z bilmiyordu ama ilk defa biri bana beni sevdiğini söylüyordu. Gözlerimin dolmasına ve yaşların pat pat yanaklarıma dökülmesine engel olamadım.

Onun gözlerindeki deli bakışa tezat oluşturan bir gülümseme oluştu dudaklarımda. "Teşekkür ederim," diye fısıldadım, minnetle.

Bakışlarındaki yangının harı biraz olsun azalsa da ateşi tamamen söndürmeye niyeti yoktu. Öncekine nazaran daha yumuşak çıkan sesiyle konuşmayı sürdürdü:

"Sana ağlama diyorum, ağlıyorsun. Susma diyorum, susuyorsun. Benden kaçma diyorum, kaçıyorsun," derin bir soluk verdikten sonra devam etti, "sen benim sözümü hiç dinlemeyecek misin?"

İçinde bulunduğumuz ortamın kasvetli havasını umursamadan kıkırdadım ve "Dinleyeceğim," dedim, birden canlanmıştım sanki, "teşekkür ederim."

Kaşları iyice çatıldı ve bir şey söylemek için ağzını açtı ancak konuşmasına izin vermeden ona sarıldım. Bir anlık tereddütün ardından kollarını sıkıca bedenime sardı. Kokularımız birbirine karışana dek ayrılmadık.

"Ben seninle ne yapacağım," diye serzenişte bulundu, bu defa tatlı bir tınıyla.

"Bilmiyorum," diye itiraf ettim, "ama bir daha papatyalar hiç ellerinde solmayacak. Söz."

KISIR DÖNGÜ • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin