Ne yaşarsan, ne kadar çok yaşarsan yaşa.
Zaman götürür onları acımasızca, uzağa.
Unuttum sanırsın zaman götürünce onları.
Bilmez misin? Zaman değildir unutmanın ilacı.Yara bu elbet bir gün kabuk bağlar.
Taşıyamaz bazen gözlerdeki bulutlar.
Birkaç damla gözyaşı ve birkaç teselli sözcüğü.
Bağlamaz kalplerdeki, paslı mührü.
Koşarsın çocukça kırlarda,
Koklarsın her çiçeği dalında.
Kıyamazsın koparmaya.
Çocuk masumluğuyla.
Her bir çiçeği kokladığın da,
Unuttukların gelir aklına.
Parçalanır kalbin
Masumluğunla bir cammışcasına.**Emira'nın ağzından...
Hallederim dediğim hiç bir şeyi halledemedim. Ama o gecelerin her birinden sağ çıktım bu sabahlara.
İşte sırf bu yüzden hayatımda yapmak istediğim, ve yapamadığım durumlar vardı.
Böyle bi fırsat karşıma çıkmışken geri tepmek istemiyordum.
Emira kimdi???
Kimi zaman cesareti ile dünyaya kafa tutan bir deli, bazen ise küçük bir çocuktan bile daha korkak ve kırılgan biri.
Yağız Boran Zehir denilen karakter yoksunu kişiyi anlatırken içimde bugüne kadar hiç hissetmediğim yabancısı olduğum bir öfke ile yanıp kavruluyordum.
Sonrasında ise dört bir yanımı hüzün kaplıyor beni çepeçevre sarıyordu. Ne demişti Yağız kadın ticareti...
Bu işe zorlanan kandırılan masum yürekler. O kadınların yaşadığını kimse yaşamak istemezdi. Ama buna ses çıkartmaktan korkarlar ve engel olamazlardı.
Bir çok kişinin de bunları yaşamasına engel olmak için, bazı kişilerin bizlerin dur demesi gerekliydi.
Masum ve kurtarılmayı bekleyen insanların çaresizliğini yüreğimin en ortasında hissederken, bu insanlara arkamı dönüp rahatça hayatıma devam edemezdim.
Fakat hayatımı tamamen değişime sokacaktı bu olay farkındaydım.
Zehirin yanına girdiğimde kimsesiz görünmek zorundaydım. Beni merak eden ne bir arkadaşım, ne de bir ailem olmamalıydı.
Sevdiğim insanları tehlikeye asla atamazdım. Belki yapacağım şeyler çok büyük yıkımlara ve acılara sebep olacak ama hayatta kalmaları benim için daha önemli olduğundan bunu göz ardı etmek zorunda kalacağımı biliyordum.
Düşünmeyi bırakarak konuştuğumda sesim kararlı çıksın diye boğazımı temizleyerek söze başladım.
"Anlattıklarınızdan sonra bazı şeyler netliğe kavuştu fakat, kendime göre endişelerim var."
Asel ince ve tatlı ses tonuyla hemen beni cevaplamıştı.
"Bu işe girerken aklında tek bir soru işareti bile kalmamalı. Ondan dolayı söyle bize ne düşünüyorsan."
Masanın etrafındaki herkesten de onaylayıcı sesler çıkmıştı.
"Ben bu anlattıklarınız dan sonra arkamı dönüp gidemem sizleyim" derken.
Umay'ın bağıran sesi ile anlık olarak korkup yerimden sıçrayarak sözümü tamamlayamamıştım.
"Ya kendi hayatını nasıl hiçe sayıyorsun sen çıldıracağım."
Umay dolu gözlerle Emiraya bakarken sesi çaresiz bir hal aldı.
"Beni dinle gerekirse görmüyor numarası yaparım ama ben girerim o adamın yanına. Sana zarar gelmesin gelmemeli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Hükümdarı
AcciónYetişkin içerik vardır. *** Görmediğim için kimse benim ajan olduğumu düşünmezdi. İşte adamın umudu olan kelimeler tam olarak buydu. Bolca düşmanlar, bolca aksiyon görmeyen bir kızdan ajan olurmuydu. Gelin hep birlikte okuyalım