58

38.1K 2.5K 1.8K
                                    

*iyi okumalar. Yeni gay kurgusunu yayınladım. "Soluk" ona da beklerim :) 🖤

Egemen'i hastaneye götürdükten sonra kovulmuştuk. Normalde her şeyi abartmaya meyilli bir tip olduğundan bizi duygu sömürüsüyle yanında süründüreceğini düşünmüştüm. Bu sefer duygu sömürüsünün hedefi ben değildim. İshak'a gıcık olsam bile odadan çıkmadan önce ona acımadan edemedim. Bahçeye indikten sonra arabaya yöneldik.

Arabaya binerken "Biz aksiyonu çekiyoruz yemin ediyorum." dedim.

Yanıma oturduktan sonra alayla güldü. "Senin hobin bu."

"Vuran sensin?"

Kaşları hafifçe çatılırken "Senin yüzünden tedirgin oldum." dedi.

Öpüşürken hiç tedirgin görünmüyordu. Aklıma o görüntüler gelirken yutkunup arabayı çalıştırdım. Dudaklarının etkisini hala hissediyordum.

"Seni nereye bırakayım?"

İçimden 'sana gidelim' desin diye dua ediyordum.

"Düğün evine dönmem gerek." dediğinde "Yapma ya." diye homurdandım.

Evime dönsek ve sabah o yatakta yalnız uyanmasaydım keşke. Arabayı geldiğimiz yola soktuğumda tekrar konuştu.

"Ev sahibiyiz ve Yaver yalnız kaldı."

Saat 11.50 olmuştu. "Düğün bitmiş midir?" dediğimde "Yok bizimkiler sabaha kadar halay çeker." demişti.

Halay için gittiği düşüncesiyle güldüm.

"Herkes eğleniyorsa yokluğun fark edilmez bence?"

Telefonunu kaldırdığında ona doğru döndüm. Cevapsız aramalar Kürtçe kayıtlıydı.

"Kim onlar?"

"Annemle babam."

Kafamı sallarken o telefonu kapattı. Bu yokluğum çoktan farkedilmiş demekti.

"Yusuf amcayla tanıştığımızda çok yumuşak bir adam gibi gelmişti." dedim. Mirza'nın korktuğu adamla uzaktan yakından alakası yoktu.

Yandan ona baktığımda kaşlarını kaldırıp, bana odaklandığını gördüm.

"Yumuşak? Babam?"

Kafamı salladım. Önce derin bir sessizlik oldu. Ardından kahkaha attı. Tekrar hafifçe ona döndüğümde kısılan gözlerini gördüm. O kadar güzel gülüyordu ki güldüğü şeyi bile sorgulamadım. İstemsizce bende güldüm.

"Azak bu kadar kötü analiz yaptığını bilmiyordum."

Sonunda gülmesi biterken söylemişti. Gerçi hala yüzünde küçük bir tebessüm vardı. Benim gülümsemem ise gitmişti.

"Ne alaka amına koyayım? Benim tanıdığım adam öyleydi."

"Görsem inanmam."

Tamam, onun babasıydı sonuçta. Bu yüzden uzatmadım. Düğün evine geldiğimizde arabayı park ettim. Egemen malı gibi anahtarı içerde de bırakmadım. İndiğimizde beni bekledi.

"Ayrı mı girelim?"

Sesim düşerken söylemiştim. Keşke birlikte girseydik.

"Bilmiyorum Azak akışına bırakıp ebemizin sikilmesini mi beklesek?"

Sırıtırken "bana uyar." dedim.

"Gel o zaman."

Yürümeye başladığında arkasından ilerledim. Kabul edeceğini düşünmüyordum. Alaya girdiğimizde bir kaç kişi bize dönüp selam verse de fazla dikkatini çektiğimiz olmamıştı. Yan yana yürüyoruz diye kimse seviştiğimizi anlamazdı zaten. Ben Mirza'dan sonra pinpirik yapmıştım. Göz göze geldiğim Ozan ise ikimizi işaret edip kaşlarını yukarı kaldırmıştı. Çaktırmadan kafamı salladığımda eliyle 'tamam' işareti yaptı. Bakışlarla anlaşıyorduk ve bir o barıştığımızı anlamıştı. Gelin ve damadın yanna giden Mirza'yı takip ettim. İç cebinden çıkardığı tam altını damada takarken, geline de bilezik taktı. Arkalarında hediyeleri görüyordum. Burdaki düğünlerde altın yerine hediye verenler vardı. Garipsesem bile, üstünde düşünmedim. Geri çekildiğinde Yaver'le göz göze geldim. Cebimden bir yüzlük çıkarırken para takmak için buraya ilerlediğini bilsem geride duracağımı düşündüm. Çünkü bizde altın almıştık, ortak şekilde. Tabi şimdi önünden eli bos çekilmek olmazdı. Yaver'i boşverip kıza taktım.

Bir Doğu Meselesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin