Gece geç saatlere kadar el ele durmakla kalmamış, gözlerimizi de hiç ayırmamıştık birbirimizden. Ancak gelmesini istemediğim o vakitler tüm hüznüyle geldiğinde, TaeHyung'la yol ayrımında vedalaşmıştım.O yürümüştü ben izlemiştim; asaleti, güzelliği, kusursuzluğu.
Hatta arkasından bir süre de yola bakakalmıştım. Nasıl sökülmüyor, un ufak olmuyordu o taşlar; TaeHyung üzerlerinden geçerken?
Hayal gibiydi ama, Kim TaeHyung benimleydi artık. Sökülmek de, un ufak olmak da benim işimdi artık.
Tüm ağır hissiyatlarımı toplayıp adımlarıma güç verdim ve evime doğru yürümeye koyuldum. Meydandaki şenlik de yeni bitmiş olmalıydı, sokaklardaki insanlar evlerine dağılıyordu.
Kısa süre sonra vardığım büyük eve, babaannemin uyuduğunu düşündüğümden sessizce girdim. Hiç ışık yakmadan ağır ağır adımladım ve merdivenlerden kendi odama çıktım.
Akıl falan kalmamıştı bende belli, odamda Jimin'in kaldığını unutacak kadar sıyırmıştım ve ağzım kulaklarımdaydı.
Aniden girdiğim odada, elinde telefonu, üzerinde aynı kıyafetlerle oturan Jimin'i gördüm. Kendime geldiğim ilk anda bakışları beni bulmuştu.
"YOONGİ!"
Bağırmıştı ve babaannem uyuyordu. Kapıyı hızlı ama sessiz bir biçimde kapatıp yeniden ona döndüm. Üzerime adımlamış, az sonra burnumun dibinde belirmişti.
"Nereye gittin sen?!"
Sessiz olması gerektiğini anlamış gibiydi. Kısa bir an cevap için düşündüm. Meraklı gözleri üzerimdeydi.
"Herkesin içinde beni düşürdüğün durumdan rahatsız olarak bahçelere indim."
İlk anlarda sessiz kalmıştı. Tek kaşımı birçok imayla kaldırarak ekledim. "Başka soru?"
"Yine de beni öylece bırakmamalıydın." dedi. Hahladım.
Sahiden hahladım ve önünden çekilerek pencereye doğru adımladım. Sebep olduklarını o bilmiyor olabilirdi ama ben TaeHyung'un göz yaşlarına bizzat şahitlik yapmıştım. Jimin'e ciddi bir öfke besliyordum.
"O çocuk da mı seninleydi?"
Kısa ve net bir cevap, üzerinde düşünme. "Evet."
"Neden?"
Merakı canımı sıkıyordu, bunun nedeni biraz da ona kızgın olmamdandı. Konuşmak istemediğimden kestirip atarcasına yanıtladım. "Arkadaşım çünkü."
Kapıya adımlamaya başladım. Odasından çıkacak ve dolaylı olarak sohbeti sonlandıracaktım. Düşünüp de mutlu olmam gereken şeyler vardı.
Fakat Jimin aniden önüme geçerek beni durdurdu. Önümde belirişi o kadar aniydi ki, bedenlerimiz hafifçe çarpıştı.
"Konuşalım mı biraz?"
Kaşlarımı belirli belirsiz çattım ve ciddiyetle yanıtladım. "Hayır."
Gitmeye meylettiğimde ellerini göğsüme yerleştirerek beni durdurdu. "Yoongi konuşalım."
"Bak Jimin." Sinirlenmeye yüz tutmuş halimle kesik bir nefes alarak bir adım geri gittim.
"Sana bugün için çok fazla kızgınım, benimle konuşmaman şimdilik senin için en iyisi olur. İyi geceler."
Yine de onu kıramayışıma sinirleniyordum. Kendi kendime kızıp odasından çıktım.
<>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy [TaeGi]
Fanfictionİlkbaharı kıskandıran bir papatyaydı ve her bir zerrem aşıktı her bir zerresine. [CR: Drbyun] [TR: yuungishi] Minik kardeşim @moeura için dgko hediyesi.