Jimin koluma girmişti, bahçelere gidiyorum diye çıktığım yolları beraber geri dönüyorduk. Dönüyorduk dönüyorduk da ben her attığımız adımda, bir o kadar geride kalıyormuşum gibi hissediyordum. TaeHyung'un gözlerime değip çekip gittiği o yol ayrımında, tam orada kalmışım gibiydi.
Koşardım peşinden, kolundan tutar kendime çevirirdim narin bedenini. Gözlerine baka baka açıklardım her şeyi de, ne olarak yapardım tüm bunları? Neyi oluyordum ben onun da, gözlerine bakıp göğüs kabartıyor, o sadece arkadaşım, ben seni seviyorum diye açıklama yapıyordum?
"Pek mutlu olmadın sanırım gelmeme?"
İlgisiz bıraktığım bedene doğru bakışlarımı eğdim. Ciddiydi ifadesi, yanlış anlaşılmak istemezdim.
"Zor günler atlatıyorum Jimin, belki de onlar beni atlatıyorlar, iyi ki geldin."
Koluma girmiş halini bozarak, bavulunu taşıdığım elimin üzerini, eklemlerimi basitçe okşayıp geri çekildi. "Hazır olduğunda anlatırsın, buradayım bir süre."
Dudaklarımı birbirine bastırarak yürümeye devam ettim. Epey yakınlarında olduğumuz eve adım attıkça, babaannemin Jimin'in ısınmasını dilemeye başlamıştım.
Gerçi babaannem sevgi doluydu, Jimin ise sevilesiydi. Anlaşırlardı diye düşünüyordum, güzel vakit geçirebilirlerdi.
"Baştan anlaşalım ben böyle kasabalılar gibi giyinmem."
Şımarık tavrına göz devirdim. "Hepsi senden güzel giyiniyor."
Hahlamıştı. "Vücut ölçülerimden ya da ten rengimden haberin yok da mı giydiğim dekolteli kıyafetlerin ne kadar kusursuz durduğunu görmüyorsun?"
"Hayır bu özgüven neden anlamıyorum mesela." İstemsizce gülmüştüm. Ona çirkinsin dersem benimle saatlerce tartışırdı. Eğer bunu ciddi dersem, oturur ağlardı. Deliydi çünkü.
"Ben görüp görebileceğin en güzel insanım Min Yoongi. Sen de bunun farkındasın."
O tane tane açıklıyorken elimdeki bavulu yere bırakarak duraksadım. Cebimden yeni bir sigara çıkararak hızlıca yakmış ve onu dudaklarıma yükseltirken, diğer elimle bavulu yeniden almıştım. Jimin'nin bakışlarının yüzümde dikkat kesildiğini hissettiğimde, sigaramdan tek nefes çekerek gözlerimi kıstım.
"Ben de görüp görebildiğin en yakışıklı erkeğim sanırım."
Sol bileğini sağ eliyle kavrayarak oradaki bilekliklerinde parmaklarını gezdirdi ve önüne döndü. Ne zaman söyleyecek bir şey bulamasa elleri böyle birbirini bulurdu.
Sesli bir şekilde gülerek yürümeye başlamış bedenine yaklaştım ve yüzüne doğru eğildim. Amacım onu rahatsız etmekti, ediyordum da.
Beni ittirdi. "Jae-beom senden daha yakışıklıymış çekil şuradan."
Kısa bir an kalakaldım. Dudaklarımın ucuna kadar yükselen küfürleri durdurabilecek miydim emin değildim. "Jimin ben senin-.."
Keskin çıkan sesimle hızla bana dönmüştü. Susturmuştum kendimi ama kasabanın yeni tanıştığı doktoru hakkında yaptığı yorum hakikaten şu anda sinirimi bozacak az şeydendi.
"Ne oldu?" Bozulan moduma bakarak sordu. Onu cevapsız bırakarak yürümeye koyuldum. Peşime düşüp kolumu çekiştirdi. Sadece sigarama odaklandım ve onu duymuyormuşum gibi davrandım. TaeHyung'a yapışıp kalmış o şerefsiz evladı Jae-beom hakkında kafa yormamak da zordu.
"Yoongi sen daha yakışıklısın bebeğim küsmez misin hemen."
Sinirden şekil değiştiriyordum farkında değildi. Koluma yine asıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy [TaeGi]
Fanfictionİlkbaharı kıskandıran bir papatyaydı ve her bir zerrem aşıktı her bir zerresine. [CR: Drbyun] [TR: yuungishi] Minik kardeşim @moeura için dgko hediyesi.