26

255 36 6
                                    










Kasabanın hasat kurutma vakti gelmişti. Kasabalının hasatları arabalara yüklenir, gelenekselleşmiş tepeye çıkarılır ve kilometrelerce uzunluktaki alana, güneşin altına serilirdi. Bir hafta boyunca her gün ayrı bir genç grubu o tepenin yakınında kamp kurar, kasaba hasatına sahip çıkardı.

İlk gidecek grup bizdik. Biz daima kasaba işlerinde ilk olurduk. Genç nüfusun öncüleri olmuştuk.

Bütün arabalar kalkıp, hasatların serildiği haberi döndüğünde arkadaş grubumuz olarak yola çıktık. Jimin'i günlerdir epey yalnız bırakıyordum üstelik birkaç güne şehre dönecekti. TaeHyung ise başta biraz huysuzlanmış fakat sonra gerekli olduğunu bildiğinden kabul etmişti. Bir gece kasabadan uzak kalacaktık.

Ben, Jin, NamJoon, Jongin ve Kyungsoo gidiyorduk.

İkindi vakitlerine kadar anca varmış, yerleşmiş ve kamp kurmuştuk. Sonrasında Jongin ve Kyunsoo yemek hazırlayacaklarını söyleyerek ayrılmışlardı. Jin ve NamJoon gündüz nöbetine kalabileceklerini söylediğinden ben de dereye doğru yol aldım. Onlar gündüz ilgileneceklerdi, gece bendeydi. Zaten evimden veya alışık olduğum yerden uzakta uyuyamama sorunum vardı. Gece etrafa gözkulak olmak zor olmayacaktı.

Birkaç saat boyunca güneşin çekilmeye yüz tuttuğu alanda serin serin yüzerek vakit geçirdim. Suyun içinde keyifle geçirdiğim vakitler artıyorken derenin kıyısına sokuldum ve ıslak bedenimi yüzeye çıkararak getirmeyi unuttuğum havluyla kurulanamadım. Altımdaki islak şortun yerine kuru bir tane giyerek kamp alanımıza doğru ilerlemeye koyuldum. Gelirken getirdiğim paketten bir sigara alıp yakmam ve onu dudaklarımın arasına kıstırırken, kaybolmaya meyilli güneşin altında keyifle yürümem işten bile değildi.

Islak saçlarımdan ıslak gövdeme süzülen damlaları hissediyordum. Tenime çarpan serin akşam havasından da epey hoşlanmıştım. Kamp yerinin olduğu alana vardığımdan görüş alanımdaki ağaçları da geçerek çadırlarımızın olduğu yere vardım.

Akşam yemeği bekliyordum, geldiğim arkadaşlarımla. Fazladan beş beden değil.

Gözlerim önce TaeHyung'la buluştu. Hayretle olduğum yerde kaldım. Hemen ardından Jimin'i ve yanındaki doktorun üzerimdeki bakışlarını fark ettiğimden dudaklarımdaki sigarayı çekerek mırıldandım. Hadi oradan.

Sonrasında hiç tanımadığım, alımlı iki genç kadın görmem, artık iyiden iyiye beni şaşkına çevirmişti. Ben daha ağzımı açıp tek kelime edemeden, parmaklarıma kıstırdığım sigaranın boşa yanışına şahitlik ederken, hiç tanıdık olmayan bir kadın sesi duyuldu. Tanımadığım iki genç kadından küçük olandı.

"Bu kim?"

Bir an için kendime dönüp ben bile soracaktım, bu kim burada ne arıyor.

"Eski insanların taptığı tanrılardan." dedi Jimin. Olaylar daha da tuhaflaşırken boynumdan süzülen bir damladan huylandım ve hafifçe elimle sildim. Sanki ıslak olan tek kısmım orasıymış gibi.

"Uzun süre izleme, güzelliği ölümcüldür." Ortamdaki kızlardan haz etmediği belli olan Jimin kafa buluyor gibiydi. Biri de kalkıp beni bu kadar insanın bakışlarından kurtarmıyordu. Ortada kalmıştım.

NamJoon üzerime bir tişört fırlatana kadar. Hızla gelen kumaşı havada kaparak elimdeki sigarayı dudaklarıma yerleştirdim ve son nefesimi çekerek yere attım. Elimdeki tişörtü giyebileceğim hale getirdikten hemen sonra hızla üzerime geçirerek islak saçlarımı karıştırdım. Birinin bana durumu açıklamasını bekliyordum ama epey sessizlerdi.

"Gel bebeğim buraya." Jimin elindeki havluyla bana uzandığında ona yaklaşarak bekledim. Ayağa kalkarak ıslak saçlarımı sardı ve nazik bir şekilde kurulamaya başladı.

Daisy [TaeGi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin