Ağacın önüne önce beni oturtmuş ardından karşımda kalacak şekilde o da oturmuştu. Ben henüz ne yaptığını anlamazken bedenime biraz daha sokuldu ve az sonra yapacağı şeyde reddedilmemeyi garantilemek adına, en güzel bakışlarını sundu. "Sana biraz masaj yapacağım, sonra da istersen uyuruz."Uyuruz.
Günah çıkarmaya çalışıyormuş gibi hissediyordum. Ama şöyle bir sıkıntımız vardı ki, TaeHyung değil günah çıkarmak, benim ruhumu da çıkarsa sesim çıkmazdı. Bir şey söylemeden başımı ağaca yasladım ve gözlerimi kapattım. Söyleyecek durumda da değildim. Kısa bir süre sonra sıcak parmakları şakaklarıma yerleşti. Düzgün oturabilmek adına bedenime sokulmuş bedeni ve kokusunu çok rahat alabileceğim kadar yakınımda oluşu kıvrandırıcıydı. Nefesinin tenime çarpışına tanık olduğumda, titreyen göz kapaklarımın arkasından rüzgân olmasını diledim. Az sonra binlerce parçaya dönüşecek ve tüm acılarımla TaeHyung'un saçlarına karışacaktım.
Kibar ve ağırdan alınan hamlelerle tenime ovalimsi dokunuşlar bırakarak, ciddi anlamda iyi hissetmeme neden oluyordu. Kırgın ve kızgındım ama yumuşuyordum, hatta çoktan emrine girmiştim. Belki de beni benden iyi tanıyordu, bir dokunuşuna tav olacağımı biliyordu.
Dakikalar birbirini kovalarken onu daha fazla yormamam gerektiğini fark ettim ve tenime dokunuşunu sabaha kadar hissetmek istesem de gözlerimi araladım.
"Bu kadar yeterli, teşekkür ederim."
Memnun bir gülümseme vardı yüzünde, yine de tam net değildi çünkü kasabanın ışıkları ağaçlara vursa da her şeyi belirgin olarak aydınlatmıyordu.
Yanıma gelerek benim gibi sırtını ağaca yasladı. Ağaç geçen seferkine oranla küçük olduğundan, vücudunun yarısı vücuduma yapışık duruyordu. Sesli bir iç çekerek gözlerimi kapattım. Hemen sonra yüzümde zarif parmaklarını hissettim. Beni ustaca yönlendirerek, başımı omzuna yasladı. Ne yapacağımı bilemeyecek kadar şaşkındım. Çekinmeden kalbime oynuyordu, kokusu buram buram burnuma doluyor, baharı yeniden getiriyordu. Kim TaeHyung kalbimi kırdığı yerde çiçekler açtırıyordu. Papatyalar çok tehlikeliydi.
Beni ilk defa bu kadar kendine yaklaştırdığı için bir şeyleri yapacak cesareti bularak yüzümü boynuna doğru biraz daha taşıdım. Başım daha rahat bir biçimde yerleşmişken, dudaklarım kısa bir an boynuna değerek geri sektiler ve o an en hassas noktamdan kurşun yemiş kadar uzaklaştım benliğimden. Ruhum titredi. Ruh nasıl titrerdi, bir papatyaya aşık olmayan kim bilebilirdi ki?
Alev alan ellerim, onları da bedenine dolamak istedim. Onu kendime çekmek ve kendimi de ona itmek. Ruhum gibi geceyi de titretirdim ben, biliyordum. Yine de haddimi aşmadım. Ellerimdeki narin bir papatyaydı. Kırsa da beni, ona rüzgâr vursun dahi istemezdim.
Aniden yüzüme kaldırdığı eliyle çenemi hafifçe kavramış ve okşamıştı. Yumuşak dokunuşları altında evcilleşip, kollarında adeta yavru bir köpeğe dönmeye meylettim. Şu andan sonrası yoktu, benliğimi Kim TaeHyung yönetmekteydi.
O elini yüzümden indirmişken, soğuk bir rüzgar bedenlerimizi yalayıp geçtiğinde üşüdüğünü fark ettim. Sonra da bana doğru daha çok meylettiğini. İlk defa bana bu kadar yaklaşan oğlanın cesaretini kırmayarak ona izin verdim. Kendini kötü hissetmesin diye, bana her sokuluşunda ben de ona sokuldum. Ve biz sonunda koyun koyunaydık. Dudaklarıma teninin ısısı vurabiliyorken, ellerim üstünkörü beline sarılmıştı. Onun elleri ise bendeydi. İkimizde konuşmuyorduk ama iki arkadaştan çok öteye gitmiştik. Nefes alıyorduk şimdi tek bedenken, buraya yürüme niyetim olan manevi nefeslerdendi bu. Akciğerinizi değil, kalbinizi doldurup sarsıyordu. Zamanı durdurup ölmek istiyordunuz.
![](https://img.wattpad.com/cover/249316914-288-k48414.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy [TaeGi]
Fanfictionİlkbaharı kıskandıran bir papatyaydı ve her bir zerrem aşıktı her bir zerresine. [CR: Drbyun] [TR: yuungishi] Minik kardeşim @moeura için dgko hediyesi.