Jimin ile beraber, sadece film izleyerek, bir şeyler yiyerek, eskilerden konuşarak ve şakayla karışık kavga ederek geçirdiğim dördüncü günün öğle saatleriydi. Duş almıştım ve üzerimi giyiyordum, artık eve gitme vaktim gelmişti. Babaannemi daha fazla yalnız bırakamayacağım bir gerçekken, TaeHyung'u dün gece rüyamda görmüş olmam da dönüşümde büyük bir etkendi.Giyindiğim sırada kimsenin odama dalmayacağından emin olmak için kilitlediğim kapımı açtım. Her gece istisnasız kapıyı kilitleyip yatmıştım çünkü her boş anında kasıklarıma göz dikmeyi takıntı haline getirmiş, inatçı bir arkadaşım vardı.
Kapının anahtarı çevrildiği gibi içeri dalan Jimin yüzünden şaşkınlıkla gözlerimi irilttim.
"Anahtar deliğinden bakıyordum." dedi. "Dolabının önünde giyinmen kötü oldu bir şey göremedim."
"Sana inanamıyorum."
Ben hâlâ kapının önünde şaşkınlıkla dikiliyorken o içeri girmiş ve katlanması gereken kıyafetlerimi katlamaya başlamıştı. "Eninde sonunda göreceğim dedim onu."
Bazen cidden işi ilerletiyordu ama hoş sonuçları olmazdı ki. "Çıplaktım Jimin."
Kıkırdamıştı. Ona doğru adımlayarak önündeki kıyafetlerimi kaptım ve katlamadan çantama basmaya koyuldum.
"Onu görmeye çalışırken başka şeyler görmemden mi korkuyorsun?"
Hiç bir şeyden çekinmeyişine göz devirmiştim. O bunu görmemişti muhtemelen, az sonra tepkisizlik tribime kızmaya başlayacaktı.
"O zaman-." Sesi gittikçe yaklaşırken ellerini belime doladı ve önümde beliriverdi. "Sen göster, ikimiz de rahatlayalım."
Kaşlarımı çatarak onu kendimden ayırmak için hamle yapacağım sırada bana sarılarak güldü. "Şaka yapıyorum gerizekâlı. Şimdilik daha fazla çabalamayacağım rahat ol."
"Tamam." diyerek onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. "Otobüse yetişmem lazım çekil kenara."
Tırnaklarını bir anda tenime sertçe batırarak geriye çekildi. Acıyla inlediğim sırada memnuniyetle sırıtıyordu. Üzerimde en etkili silahı tırnaklarıydı çünkü uzun ve keskindiler.
Ona hiçbir şey söylemeyerek toparlanmaya devam ettim. Kısa süre sonra hazırdım, bana hediye aldığı siyah şapkayı da başıma takarak çantamı elime aldım. Gideceğimi anladığında oturmaya başladığı yerden kalktı ve benimle beraber dış kapıya yürümeye başladı.
Çıkmadan önce ona dönmüştüm. Sessiz duruyordu, üzülmüş müydü ki?
"Gelsene buraya." Çağrıma kulak vererek kısa adımlarla yanıma geldi. Gözleri dolmuştu, deli miydi neydi?
"Ne oldu şimdi?" Sorarken ellerimi bedenine doladığımda, dolu gözlerine tezat bir biçimde gülerek bana sokuldu.
"Burada olmana alıştım, seni özleyeceğim."
Bir elimi saçlarına atarak onları karıştırdım. "Sen kasabaya gelirsin artık, hem Jin'i de görürsün."
"Bugün yarın gelebilirim." dedi. Bedenimden geriye çekilerek gülümsedi ve, şapkamı çıkarıp saçlarımı düzelttikten sonra yeniden taktı. "Kendine iyi bak, yakında görüşürüz."
Yanağıma masum bir öpücük bıraktığında ona göz kırparak kapıyı açtım. "Gelmeni bekleriz artık."
<>
Çoktan özlediğim kasabanın içine girmiş evime doğru adımlıyordum. Yeşil kokusuna karışmış çiçek kokuları huzur vericiyken, tanıdık simalar görmek de hoşuma gidiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy [TaeGi]
Hayran Kurguİlkbaharı kıskandıran bir papatyaydı ve her bir zerrem aşıktı her bir zerresine. [CR: Drbyun] [TR: yuungishi] Minik kardeşim @moeura için dgko hediyesi.