2

790 63 25
                                    



"Geliyor seninki." Koluma vuran NamJoon sessizce
söylemişti. Sabahtan beri çocuklar için oyun parkı
yapmaya çalıştığımızdan bitap düşmüş bedenimi, Namu'nun gösterdiği tarafa çevirdim. TaeHyung ablalarıyla bu tarafa doğru yürüyordu, onlara baktığımda bakışları beni bulmuştu. Yüzünden eksik olmayan silik gülümsemesine karşılık, güneşe karşı hafifçe gözlerimi kıstım ve gülümseyerek önüme döndüm.

Sabahtan beri çalıştığı için yorgun olan oğlanların hepsi
bana bakıyordu. TaeHyung'a olan hislerimin ciddiyetinin farkında olduklarındandı, yine de tam olarak amaçlarını anlamamıştım.

"So Yeon." dedi Jin. Sesi biraz da yorgunluktan olsa
gerek inler gibi çıkmıştı. Hepimiz güldük. So Yeon,
TaeHyung'un büyük ablasıydı ve kız bir afetti. Kim ailesi ile ilgili bildiğim bir şey varsa, o da hepsinin kusursuz bir güzelliği olduğuydu. Benim gönlümün güzeli sadece
TaeHyung'du tabi.

"Kolay gelsin." TaeHyung'un küçük ablasının sesi
duyulduğunda, yanımıza çoktan gelmiş olduklarını fark
ettim. NamJoon teşekkür etmişti, ben de iyi dileklerini sunan kıza dönmüştüm. Bakışlarımız buluştuğunda teşekkür edercesine başımı sallayarak yanındakine bakındım. TaeHyung'un gözleri üzerimdeydi ve düşüncesi bile içimi kıpır kıpır ediyordu. Kanım canım onu sayıklıyordu, beni izlediği düşüncesi akıl alıcıydı.

"Kızlar." dedi aniden Jongin, aralarındaki TaeHyung'u
unutmadan ekledi. "Ve TaeHyung, suyunuz var mı?"
"Yok ama TaeHyung size getirebilir. Değil mi papatya?"
TaeHyung ablasının güzel gülüşüne karşılık olumlu
anlamda başını salladı ve kısa bir süre sonra yeniden
bana döndü. Benim dışımda herhangi birimize bakmıyor olması hoşuma gidiyordu, ve arada yüzümden bedenime inen bakışları kesinlikle niyetimi bozuyordu.

Jin, So Yeon'a teşekkür ettikten sonra TaeHyung'a
döndü. "Ölmememizi istiyorsan hızlı olmalısın çünkü
sabahtan beri tek damla içmedik."

Şaşırdığı belli olan güzel oğlan başını sallayarak ablaları ile yürümeye başladı. Evleri epey yakındaydı ve az sonra yeniden burada olurdu.

Diğerleri suyun gelmesini beklemek için yere oturduklarında, ben de oturarak hâlâ gözden kaybolmamış olan üçlünün gidişini izledim. Bir an için durduklarında ne olduğunu anlamamıştım. So Yeon yerden aldığı bir papatyayı gülerek TaeHyung'un saçına yerleştirdiğinde ise, gözlerimi kırpmadan bakakalmıştım. Güzellik saçan oğlan ablasının yaptığı şeyden sonra kıkırdamış ve kaçamak bir bakışla bana dönmüştü. Saniyenin dörtte birinde çarpışan bakışlarımız bozulduğu anda, içime unuttuğum nefesi
çektim.

Canıma okuyorsun papatya.

"Ee Yoongi, ne zaman açılacaksın sen bu çiçek
oğlana?"

Sırıtmıştım. "Jin, So Yeon'a açıldığında."

Jin normalde çekingen biri değildi ama o hatundan
herkes çekiniyordu. Dolayısıyla açılması epey zor olacaktı.

"Hadi Jin'in umudu yok kardeşim, sen niye uzatıyorsun? Onun da gönlü var sende."

Söylediği şeylerin ağırlığı ile Jongin'e döndüm.
Kyungsoo'yu kolları arasına almış, az önce dediğini
onaylarcasına başını sallıyordu.

"Nereden çıkardın bende gönlü olduğunu?"

Gülmüşlerdi.

"Nasıl da heyecanlandı." Konuşan NamJoon'a şakayla karışık vurarak yeniden Jongin'e döndüm. Bir cevap bekliyordum.

"Gözlerini üzerinden alamıyor." Dedi "Ve bu üzerindekilerini epey sevmiş gibi bakıyordu."

Yeniden gülüştüklerinde önüme dönmüştüm. Üzerimde
siyah sıfır kol bir tişört vardı. Doğrusu atletimsiydi de bira-.

"Ama abi kaslara bak herifteki, ben TaeHyung olsam ben de bakarım." NamJoon pazularımı sıktığında ona
dönmüştüm. Çocukların hepsi gülüyordu, belli gülmeye yer arıyorlardı.

"Sikicem belanı az kaldı."

"ly ağzı bozuk bunun, iki yıl okudu tabi şehirde, kalmadı
ahlâk falan." Cık cıklayarak elini kolumdan çekti. Ciddi
olmadığını biliyordum ama doğruydu da biraz. Küfür
etmezdik pek bu kasabada, ben arada NamJoon'a
ediyordum.

"Jin." dedim. Jin bana dönünce de ekledim. "Sigara
var mı yanında?"

Yanımızdaki oğlanlar şimdi hep beraber cık cıklamışlardı.Bu kasabada sigara dahi satılmıyordu. Şehre inmemişlerden, sigaradan haberi olmayanlar vardı. Biz Jin ile şehirden alır, lazım oldukça kullanırdık.

Diğerlerine kötü örnek olduğundan çekinerek başını
salladı. Hemen sonra cebinden çıkardığı bir paket ve
içinden bana uzatılmış bir dal.

Teşekkür maksatlı başımı sallayarak önüme döndüm.
Cebimdeki çakmakla elimdeki zehiri tutuşturmadan önce ayağa kalkmıştım. Tertemiz bir kaç bedenin yanında sigara içmek terbiyesizlik olurdu, yavaşça yanlarından uzaklaştım.

Yeri izleyerek ilerleyen bakışlarım, duyduğum adım
sesleriyle yükselmişti. Sigaramı dudaklarımdan ayırırken güneşten rahatsız olan gözlerimi TaeHyung diktim. Önce bana, ardından dudaklarımdan uzaklaşan sigarama bakmıştı. Beni daha önce de içerken görmüştü, sorun etmiyordum.

Sigarama ciddi anlamda tiksiniyormuş gibi bakıyordu.
Bakışlarındaki iğrenen ifadeyi saklamaya çalıştığını fark
etmiştim ama yapamamıştı. Kötü hissederek yolundan
çekildim. Bir papatyayı kirli dumanla rahatsız etmek
istemezdim.

Beklemeden yanımdan geçerek çocuklara su götürdü.
Çoktan su şansımı kaybettiğim için sıkıntıyla sigaramdan bir nefes daha çektim ve bugün son kez görüyor olduğumu düşündüğüm güzel bedene bakındım. Hemen sonra ağaçlık gölge alana doğru yürümeye başlamıştım.

Daisy [TaeGi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin