Kulağa hoş gelen, sevgi dolu bir kıkırdama zihnim tarafından algılandığında, güneşin tam olarak yüzüme vuran ışıklarının da farkına varmıştım. Yine de göz kapaklarımı aralamaktan acizdim ve uykuya yeniden dalmaya çok yakındım."Uyurken onu kuzulara benzetiyorum." dedi babaannem, böylelikle az önce kıkırdayanın da o olduğunu anlamıştım. "Saçları kıvır kıvır duruyor, sahiden de güzel bir kuzu gibi değil mi?"
İkinci kıkırdama daha yakınımdan geldiğinde, onun sahibi hakkında çok yoğun düşüncelere kapıldım zira içim bir hoş olmuştu.
"Çok masum uyuyor. Bebek gibi biraz."
"Kuzu gibi işte." Babaannem gülüşünü kısmen yenilemişti fakat gittikçe azalan ses, bana onun odadan çıktığını fark ettirmişti. Ben uyanmadan önce de bir takım sesler duymuştum, kahvaltı falan hazırlıyor olmalılardı.
Uyanmış fakat ayılamamışken, aslında gözlerimi aralamak da istiyordum ama yorgundum. Uzun bir süre bu rahatsız edici kanepede dönüp durmuştum. Uyumam epey zor olmuştu.
"Güzel bir kuzu gibi." Odada TaeHyung'un sesi hafif bir tonlamayla duyulduğunda, bana epey yakınlaşmış olduğunu anladım. Çok kısa süre sonra saçlarımda hissettiğim zarif dokunuş, her sabah uyandığımda hissetmek isteyeceğim cinstendi. Saçlarımın arasına kıvrılan parmakları onları kendine yumuşakça doladı ve kısmen okşadı. Bu dokunuş çok sevgi doluydu, dokunmaya kıyılamayan küçük bir bebek gibi narin seviliyordum.
"Hadi uyandır da, kahvaltıya gelin." Odanın yakınlarından duyulan babaannemin sesinden sonra, TaeHyung telaşla ama canımı yakmayacak bir yumuşaklıkla elini saçlarımdan çekti. Bu benim için ciddi bir hüzündü, biraz daha dokunuşunu hissetmek istiyordum. Hatta onu bileğinden yakalayıp kendime doğru çekmek ve düştüğü anda da kucaklamak. Bu hayali ilerletebilirdim, kusursuzdu, ne yazık ki sabah sabah böyle hayallerle hormonâl dengemi yıpratmaya gerek yoktu.
TaeHyung beni uyandırmak için birkaç hamle yapıp adımı seslendiğinde, sanki yeni uyanıyormuşum gibi gözlerimi aralamış ve bana sabah sabah cenneti sunan yüzünde gezinmiştim.
Gülümsüyordu da hani, böyle aklımı kaybedecekmişim gibiydi ama sanki onu kaybedersem bu gülümsemeyi anlamlandıramam diye, engel de oluyor gibiydi.
Yani kısmen küçüklüğümde aptal aptal bulutlara değmek istememe eş değer bir yumuşaklığı vardı gülümsemesinin ve bahse varım TaeHyung'un esmer teni, küçükken hayal ettiğim pamuk şeker bulutlarından da yumuşaktı.
Utanmadan, evladını uyandırmış da onun güzelliğine, bunu ben yaptım dercesine göğüs kabartan anne gibi bakınıyor, sevgi dolu ifadesini hiç eksiltmiyordu.
"Bana yalan söyledin." derken de gülümsüyordu. Bu tuhaftı.
Uyandığımda kuracağım ilk cümleler olduğu için epey boğuk çıkacak sesime masum bir hava da katmaya çalıştım. "Ne yalanı söylemişim?"
Bedenimde ve yattığım yerde göz gezdirmişti. "Fazladan yatağınız olduğu hakkında bir yalan söyledin ve kanepede uyuyorsun."
Bu sefer gülümseyen taraf ben olmuştum. "Evet onu söyledim."
Bakışları bakışlarımı buldu ve gülen ifademde çok başka duygularla gezinmesinden hemen sonra gülümsemem yavaşça soldu.
Yukarıdan bana öyle güzel bakıyordu ki, az önce ne düşündüğümü unutmuştum. O da bir şeyleri unutmuş gibiydi.
Bir süre takılı kaldık. Dile dökülecek çok şey vardı belki de. Bir günaydınla başlayıp, gün seninle aydın diyerek devam etmek ve daha nice güzel sevgi dolu cümleler kurmak gibi.
![](https://img.wattpad.com/cover/249316914-288-k48414.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy [TaeGi]
Fanfictionİlkbaharı kıskandıran bir papatyaydı ve her bir zerrem aşıktı her bir zerresine. [CR: Drbyun] [TR: yuungishi] Minik kardeşim @moeura için dgko hediyesi.