30

241 33 6
                                    









Ardından saatlerce gözyaşı döktüm. Titreyerek zemini yumrukladım, haykırışlarım kendimeydi. Kim TaeHyung çok güçsüzdü, yaprakları bükük bir papatyaydı, direnemezdi bu olanlara, acizdi ruhu.

Mahvoldum.

Babaannemin eve geldiğini duyduğumda sadece ona iki çift laf etmek adına ayaklandım. Perişan olmuş bedenim birkaç adımda duraksadı. Sonra ne gördüğümü ne hissettiğimi şaşırdım, dönen başımla tutunacak yer aradım kendime.

Yatağımın yanına yığılıp kaldığımda, ilk ölümümün tarihini kazımaya yemin ettim tenime. Gözlerim bilinçsizce kapanırken artık daha rahat hissediyordum. Daha hafif.

Kendimi yitirmemin ardından sahip çıkamadığım zaman kavramı bana belli belirsiz sesler taşıdı. Güneşin doğuşuna şahit oldum ama ayık değildim. Evimde dönüp duran adımlar duydum. Yine de hiç ilkbahar kokusu yoktu ortalıkta, biri bütün papatyaları toplayıp gitmişti.

Daha çok gömüldüm yastığıma. Sahi ben yatağıma mı yatmıştım? Zemin şimdi neden yumuşaktı?

"Çok güçsüz düşşmüş, ateşi yükseldikçe bunu kullanabilir, ona dikkat edin."

"Ne yaptın oğlum sen?"

Ne yaptım ben?

<>


"YOONGİ HENÜZ İYİLEŞMEDİN DİYORUM!"

Beni odamda tutmaya çalışan Kyungsoo'yu ittirerek dışarı çıktım. Bir yere tıkılacaksam daha güçlü adamlar lazımdı. Ya da belki beni zincirleyebilirlerdi.

Boynumdan.

Hasta olarak yattığım dördüncü gündü bugün. Yataktan dahi çıkamadan ateşle kıvrandığım son geceydi, dün. Bugün daha iyi hissediyordum.

Ya da komple yitirmiştim hislerimi. Bileklerimden verilen serumlarla duruyordum ayakta. Bilmiyordum.

Bildiğim tek şey vardı. Bir kere bile uğramamıştı yanıma. Kasabadan çok ziyaretçim olmuştu, çok ses duymuştum ama hiç o yoktu. Odamı hiç ilkbahar rüzgarları sarmamıştı.

Kırgındım. O kadar kırgındım ki şimdi bu hisle ömrümü verirdim. Bu canın hiç kıymeti kalmadı TaeHyung.

Günler sonra çıktığım sokağın uzun duvarına yaklaştım. Omzumu yaslayarak soluklandım. Hâlâ halsizdim. Ne yapıyordum, nereye gidiyordum bilmiyordum. Mahvolmuştum.

Bir anda hislenip dolan gözlerimle başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Omzumu yasladığım duvardan çektim ve adımlarımı Jin'in evine doğrulttum.

Evimin yakınlarındaki eve varıp kapısını çaldığımda, içeriden çıkan beden şaşkınlıkla duraksamıştı.

"Kyunsoo?"

"Onu atlattım." Gülümseyerek omuz silktim. Gülümsemesi kırık bir adamdım, yüzüm gerildikçe, etime bir şeyler batıyormuş gibi hissediyordum.

"Daha iyileşmedin sen." dedi endişeyle. Kapının önünden içeri girmem için çekilirken azarlamaya başladı. "Yıkılacak gibi duruyorsun Yoongi, niye kalktın yataktan?"

"Dayanamadım." Boş evinin salonundaki geniş koltuğa oturup başımı geriye yasladım. "Dayanamıyorum Jin."

Güçlü kalmam gerektiği hissiyatıyla dişlerimi sıktım. Canım her zerremden çekilip alınıyordu ama ayakta kalmalıydım. "Biraz içmek ister misin?"

Sorusuyla gözlerim onu buldu. Başıma bir şeylerin geldiğini herkesten önce hissetmiş gibiydi. Hafifçe başımı sallayarak eski pozisyonuma döndüm. Kısa süre sonra elinde bir şişe içki ve bir paket sigarayla geri döndü. İkinci turda da iki bardak ve bir çakmakla dönmüştü.

Daisy [TaeGi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin