Gölge Demirkan, 17 yaşında bir lise öğrencisidir. Yaşadığı yerden ve annesinin yanından ayrıldıktan sonra geçmişinde olduğu kişiyi bir kenara bırakıp yepyeni bir ben yaratmak istesede bu sefer hayallerin içinde yaşadığı yaşamı, hayallerinden daha il...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
August Eve - Know Better Labrinth - Sin
***
Tarih: 4 Kasım 2017 Zaman: 01.30
Simsiyah gökyüzünün altında yürüyen birisi vardı. Gökyüzü onun omuzlarına tutunmuş, sanki tüm ağırlığını bir palto gibi giyinmesini istemişti. O hep bir yükün altındaydı. Olanlar üzerinden günler, aylar, yıllar geçmişti. Ama yükü hep omzunda taşırdı. Ona bu acıyı emanet edip gidenler, kalbinin bekçiliğini yapanlardı. Duygularını paylaştıklarıydı. Güven, onlarla beraber yanmış, külünü bile bırakmamıştı. Başını yavaşça kaldırıp gökyüzüne baktı. O gözleri kapalıyken bile görebilirdi. Gözleri açıkken ise herkesin gördüğünden daha fazlasını görürdü. Bazen gözlerini yerinden çıkarmak isterdi. Ama bunun bir anlamı olmazdı, görmek sadece iki gözün yaptığı bir eylem değildi. Kalbinin tam ortasında her şeyi hisseden bir göz daha vardı. Kalbin gözü, ruhun yankısı. Adımları uçurumun kıyısına yaklaştı. Buraya nasıl geldiği hakkında bir fikri yoktu. Sadece gözlerini kapatmış, kalbini açmıştı. Şimdi bir uçurumun kıyısında, esen rüzgarla birlikte Tanrısına dua etti. Onun tanrısı bunu kabul etmezdi. Bu en büyük günahtı. Ama artık canını teslim etmek için bir dakika bile beklemek istemiyordu bu genç adam. Önünde birkaç adım kalmıştı. Sonra sonsuzluğa karışacaktı. İlk adımı atarken aklından ailesi geçti. Onlar neredeydi? Doğru ya tanrı onları çoktan bu dünyadan kurtarmıştı. Azap tek kişilikti ve bu adam ailesinden geri kalanlarla azap içinde yandı. İkinci adımı attı. Aklına sevdiği kadın geldi. Sahi o neredeydi? O bir yalancıydı. Caniydi. Ama onu çok sevmişti. Tanrı, sevdiği kadını ona ihanet etsin diye yollamıştı belli ki. İnanç kalbinde büyük bir yara açtı. Son adımı boşluğun üzerindeydi. Aklına kendisi geldi. Genç adam şu an olanları, kendisini düşündü. Son böyle bir şey miydi? Onun sonu bir uçurumun dibinde mi bitecekti. Yolu buraya kadar mıydı? Hayat kısa ve acılarla dolu bir yoldu. Ve artık onunkinin son bulma vakti gelmişti. Derin bir nefes aldı. İçi çok rahattı. Artık biraz daha umut için dua etmeyecekti. Anlamıştı ki umut ayaklarının altında, uçurumun dibindeydi. Ve kendisini aşağı bıraktı. Tanrının ona vermediği kanatları, kendisi sırtına çizmişti.