10.Bölüm: Kan

255 45 2
                                    

Titreyen ellerimi ağzımı kapatan ele götürdüm, adamın ağzımdaki elini geriye çekmeye çalıştım lakin elini daha da sıkarak çenemi kavradı. Canımı yakmıyordu ama titrememin artmasına neden olmaya başlamıştı. Sol elimde duran duvar suratın telefonundan çıkan ışık yere doğru bakarken bir şey göremediğimi fark ettim ve ışığı yukarı doğru kaldırıp adamın arkasında duran aynaya çevirdim. Adamın başında kırmızı bir saç bandajı vardı, bandajın üzerinden sarkan siyah saçları oldukça serseri bir görünüm katmış görünüyordu. Sanki yüzünü saklamak için başına örttüğü sweetinin şapkası ve kot ceketiyle de gerçekten bir sokak serserisi olduğunu düşünmeye başlamıştım. Gözlerimi kirli sakallarından biraz daha yukarı çıkararak turkuazı andıran mavi gözlerinde sabitledim. Yüzümün her detayına şaşkınlık ve kızgınlığın birbirine karışmış olduğu bir ifadeyle bakarken, derin ve sesli bir nefes aldım. Nefessiz kaldığımı anladığı an elini ağzımdan çekti ama bende uzaklaşmadı. On beş saniye kadar derin nefes alarak kendimi hızla toparladım ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başlamamla elleri yine ağzımın üzerini kapattı. Sanem bu adam o akşam ki sarhoşlardan biri olmasın kızım. Sonuçta o akşam Doruk hariç hepsi oldukça leş görünüyorlardı. Şu an giyimi düzgün olduğundan tanımıyor olabilirsin diyeceğim de sen beş adamın beşinin de yüzünü ezberleyecek kadar korkusuz değildin o akşam. Hayır bu adam o akşam ki sarhoşlardan değildi. Onlardan olsaydı biraz da olsa hatırlardım. Ayrıca korkusuz olmasam da gayet cesur sayılırdım o akşam. Boyun eğip Dorukla gidebilirdim ama ben yine de kaçmak için çabaladım. Tamam öldüresiye dayak yemiş olabilirim hatta bilincimi bile kaybetmiş olabilirim ama en azından boyun eğmedim ve bunun için kendimle gurur duyuyorum. Karşımdaki adamın dudaklarından çıkan şşş sesiyle ağzımdaki elini ısırdım ve kasıklarına sertçe vurdum. Bağırıp öne eğildiği an boşluktan istifade mutfağa koştum hızlı adımlarımdan dolayı yerdeki sıvıya basarak yine yere yapışt- hayır yere yapışmadım yer bu kadar sıcak olamaz. Ben bir bedenin üzerine düştüm, ıslak bir bedenin. Bu ıslaklığın nedeninin su olmasını o kadar çok isterdim ki ama su kırmızı olmadı öyle değil mi? Sol elimde tuttuğum telefonu altımdaki bedene çevirdiğim an korkuyla bedenin üstünden kalktım. Bu beden ona aitti. Duvar surat'a. Kana bulanmış bedenine boş boş bakarken bir anda dudaklarımın arasından bir hıçkırık koptu ve gözlerimden akan yaşlarda hıçkırıklara eşlik etti.

"YİĞİT! Yiğit duyuyor musun beni?" Kanın nereden geldiğini anlamaya çalışıyordum sol kolunu kaldırıp kontrol ettim aynısını sağ koluna da yaptım yara yoktu. Başında da her hangi bir yara izi bulunmuyordu.

"Yiğit ses ver hadi. Bu kan nerenden geliyor?"

"Duvar surat kalksana!" evin içinde yankılanan adım seslerinin yaklaştığını hissettim ve duvar suratı dürtmeye başladım. "Lanet olsun duvar surat kalksana, yalvarırım kalk çok korkuyorum." Mutfağın kapısında beliren adamı görmemle hızla ayağa kalktım ve duvar suratın üzerinden atlayarak balkonun kapısını açmayı denedim ama yine kilitliydi. Ben bu geri zekalı adama seninle kalacağım dedim değil mi? Dedim, ne diye hala kapıları kilitli tutuyor. Kapıyı arkamda bırakıp tezgahın üzerinde duran bıçak setinden en büyük olanını sağ elime aldım.

"Yaklaşma bencillik anıtı! Ye- yemin ediyorum parçalarım seni." Elimdeki bıçağa dikkatlice bakarken dudaklarımdan dökülen kelimeler bittiğinde tüm evin içinde duyulabilecek desibelde kahkaha attı. Gözlerini duvar suratın üzerine çevirerek üzerinden atladı.

"Yaklaşma dedim sana!" bir adım geriye gittim. "Kimsin sen? Duvar suratı neden vurdun?"

"Kimi vurdum?"

"Duva- Yiğit'i."

" Vurduğumu nereden çıkardın güzellik?"

"Lanet olası silah sesini duyamayacak kadar aptal mı görünüyorum?" derken ses tonum oldukça yüksek çıktı. Titreyen elimin arasında duran bıçak ellerimle birlikte titrerken sol elimdeki telefonu masaya bıraktım ve bıçağı iki elimle kavradım. Mutfakta oluşan loş hava benim hıçkırıklarımla karışırken bıçağı havaya kaldırdım ve adama doğru tuttum. Bir elini öne uzatıp durmamı işaret etti ve ne zaman çıkarttığını bilmediğim telefonunu kulağına götürdü.

DUVAR SURAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin