((Hatırlatma : Bir önceki bölümün son cümleleri
Bitti mi sahiden? Kurtuldum mu zincirlerimden? Artık Ertan olmayacak mıydı hayatımda?
Benim de gözlerimdeki damlaları azat etme zamanım gelmişti. Yatağa kendimi atıp hıçkıra hıçkıra ağladım.))
...
Bir gün daha geçmişti ve ben hayatım elimden kayıp giderken izlemek ile
yetiniyordum. Çok yalnızdım. Ne bir arkadaşım ne de ailem vardı. Annemin bu dünyadan ayrılması ile başlamıştı yalnızlığım aslında. Tam 13 yıl olmuştu.Keşke yanımda olsaydın anne, sana şuan hiçbir zaman olmadığı kadar ihtiyacım var. Annem öldükten sonra babam, sanki suçlusu benmişim gibi uzak durdu hep benden. Tekrar evlendikten sonra daha da uzaklaştı, yılda birkaç kez aramak ile yetindi. Yeni eşi de varlığımdan pek hoşlanmazdı. Onunda çocukları vardı. En azından o çocuklar, benden şanslılardı. Bir aileleri vardı. Akşam yemeklerini tek başına yemek zorunda değillerdi. Ya da başlarına bir şey geldiğinde tek başına mücadele etmek zorunda kalmazlardı. Bazı şeylerin boşluğu hiçbir zaman dolmuyor.
Ertan'ı da tamamen kaybetmem ile birlikte kendimi uzay boşluğunda gibi
hissediyordum. Havada asılı kalmış bir beden. Midem bulanıyor, başım
zonkluyordu.Yarın final projemin son günüydü. Eğer teslim edemezsem yarım dönem okulu uzatacaktım. Tam burslular için sıkıntılı bir durumdu. Uzattığım her dönem için ücret ödemem gerekiyordu üniversiteye. Ödeyecek kadar param yoktu ama umurumda değildi. Sanırım yine ağır bir depresyona giriyordum ve bu sefer Ertan da yanımda yoktu.
Şu telefon aşırı sinirimi bozmaya başladı. Birisi inatla arıyordu. İsteksizce baktım. Arayan Melis'ti. İki aydır doğru dürüst konuşmadığım, sözde en yakın arkadaşım. Çok yakın görünürdü dışarıdan ama samimiyetsizdi. Ertan tanıştırmıştı bizi. Onun çocukluk arkadaşıymış. Aralarından su sızmazdı. Ertan ile ayrılınca onunla da iletişimim bozulmuştu. Aslında tam olarak hayatımdaki herkesle.
"Efendim, Melis"
"Marina .Neredesin be kızım 8. arayışım bu. Neden açmıyorsun? "
"Uyuyordum, duymamışım. Ne oldu?"
"Ne uykusu bu saatlerdir? Okula da gelmedin bugün hoca seni sordu." Yarın projeyi teslim etmezse, kalır benim dersimden'' dedi. Bitirdin mi projeyi?"
"Hayır. Duruyor öyle. Yarıya bile gelemedim."
"Nee! Hemen geliyorum."
"Gerek yok. Hallederim ben. Alo, Melis. Sesim geliyor mu? "
Telefonu kapatmıştı bile. Hiçbir zaman dinlemezdi karşıdaki ne diyor ne istiyor bir önemi yoktu onun için. Kendisi ne isterse o olurdu. Ertan kendime bir şey yapmamdan korktuğu için onu gönderiyordu. Buna adım kadar emindim. Burada ne olursa aynen kapıdan çıkar çıkmaz Ertan'a anlatacağını biliyorum.
Zor da olsa yataktan çıktım. Yüzümü soğuk su ile yıkadım. Pencereyi açıp odayı havalandırdım. Biraz iyi geldi, bulantımı ve ağrımı dindirdi. Dolabı açtım ama içindekilerin kokusunu alınca tekrar bulantım başladı. Hemen geri kapattım. Ve beklenen misafir gelmişti.
"Bu ne hal şekerim? Süzülmüşsün resmen." dedi yüzünde her zamanki sahte gülümsemesi ile.
Ne güzel moral vermişti. Üzüldüğünde başını yaslayabileceğin tam aranılan dosttu(!)
"Sadece biraz kırgınlık var üzerimde."
"Yok yok sende başka bir şey var. Ertan'da sabah iyi değildi. Ne oldu size kuzum kavga mı ettiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİNA
Mystery / ThrillerAmansız bir hastalığa yakalandığınızda size uzanan her eli çaresizce tutar mısınız? Peki, bu hastalığın tek bir çaresi varsa onun ne olduğunun önemi var mıdır? Marina, çok küçük yaşta annesini kanserden kaybetmiş ve babası ile iletişimi zayıf olan...