((Hatırlatma : Önceki bölümün son cümleleri
Bende kafamı televizyona çevirip izlemeye başladım. Haberlerde kırmızı spor bir arabayı sudan çıkarıyorlardı. Ekranın altında,
Alkollü genç kız, aracın kontrolünü kaybedip savrularak suya düştü. yazıyordu.
Tam o sırada arabayı yakın çekim gösterirken ekranın sağ üst köşesinde bahsi geçen kızın fotoğrafı belirdi. Sürahi elimden kayıp giderken ağzımdan tek bir kelime çıkmıştı."Melis?"))
...
Melis'in fotoğrafını televizyonda görür görmez olduğum yere yığıldım. Kaybolduğum o gün yattığım yatakta yine serum bağlanmış olarak uyandım. Aras başucumda çaresizce bekliyordu. Kendime gelmeye çalışırken gözümün önünden tek bir sahne geçiyordu. Melis'in suya düşen kırmızı arabası. Hemen yanına gitmeliydim, belki yaşıyordu ya da son bir kez görebilirdim arkadaşımı.
Koluma bağlanmış olan serumu çıkarmaya çalışırken Aras bunu engellemek için elimi tuttu. Bir yandan da beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Yüzüne ifadesizce bakarak, "Aras, Melis ö-ö..." diye kekeleyerek ağlamaya başladım. O da bana sarılarak teselli etmeye çalışıyordu. Birazdan kendime geldim ancak konuşacak gücüm yoktu.
Ağlamamı duymuş olacak ki annesi geldi odaya. Serumu kontrol etti. Nasıl olduğumu sorup yiyecek bir şeyler getireceğini söyledi. Kapıdan çıkmaya yakın bana dönerek, başın sağ olsun kızım, çok üzgünüm, dedi. Üzgün ve yorgun bir surat ifadesi ile öylece yüzüne baktım. Biraz sonra Aras'a dönerek beni Melis'e götürmesini istedim. Şuan iyi bir fikir olmadığını dinlenmem gerektiğini söyledi.
Yerimde duramıyordum bir şeyler yapmalıydım. Kendimi vicdanen çok rahatsız hissediyordum. Onunla en son ki görüşmemiz çok kötü bitmişti. Yanına gidip tekrar af dinlemeliyim. Bir şekilde beni duyardı o.
Aras'a ısrarlarım devam ederken çantamdaki telefonumun müzik sesi geliyordu. Arayan Hulusi amca, benim doktorumdu. Ne diyecekti ki acaba? Açıp açmama konusunda çok kararsızdım.
"Alo."
"Marina, neredesin sen? Açmıyorsun telefonu, kaçtır arıyorum?"
"Şey, telefon çantamdaydı ben duyma..."
"Her neyse, hemen yanıma geliyorsun. Çok acil."
"Neden? Ne oldu?"
Gelince konuşuruz, deyip telefonu yüzüme kapattı. İyice meraklanmıştım. Melis ile ilgili bir şey miydi acaba? Hiçbir açıklama da yapmadı gidene kadar zor sabredecektim.
"Kimmiş arayan? Yüzün bembeyaz oldu?" sorusuyla beni düşüncelerimden çekip çıkaran Aras oldu. Gitmek için hazırlanmaya çalışırken ona neler olduğunu anlatıyordum. Yine karşı çıktı gitmeme ancak bu sefer beni tutması mümkün değildi. Tam odanın kapısından çıkarken annesi kahvaltılık dolu bir tepsi ile girdi içeri.
"Aaa, nereye böyle toparlanmışsın, gidiyor musun?"
"Evet, doktorum aradı gitmem gerek. Aslında doktorum, Ertan'ın babası yani Melis ile en yakın arkadaşımızın belki kaza ile ilgili yeni bir şey vardır. Gitmem gerek." dedim aceleyle. Her geçen dakika geç kalacakmışım gibi hissediyordum.
Annesi, bu durumun uygun olmadığını anlatırcasına Aras'a bakıyordu. Aras da benim vazgeçmeyeceğimi anladığı için ben hallederim, yanında olacağım dedi.
"Kahvaltı yapıp bari öyle çıksaydınız akşamdan beri bir şey yemiyorsun. " diye ısrarla bir şeyler yedirmeye çalışıyordu annesi. Benim ise ağzıma lokma atacak halim yoktu. Bir an önce evden çıkıp hastaneye gitmek istiyordum. Bari şu sandviçleri giderken yolda yiyin diye elimize içine koyduğu kutuyu sıkıştırdı. Onu da alarak yola çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİNA
Mystery / ThrillerAmansız bir hastalığa yakalandığınızda size uzanan her eli çaresizce tutar mısınız? Peki, bu hastalığın tek bir çaresi varsa onun ne olduğunun önemi var mıdır? Marina, çok küçük yaşta annesini kanserden kaybetmiş ve babası ile iletişimi zayıf olan...