🕸️16. BÖLÜM 🕸️

47 13 82
                                    

((Hatırlatma: Bir önceki bölümün son cümleleri...

Gözlerimin önünde beyaz noktalar oluşmaya başladığı vakit kelimeler birbirine geçmiş, elimdeki kağıt yere düşmüştü. Mide kanseri 4. Evre... Bu bana çok tanıdık gelmişti. Umarım düşündüğüm şey değildir ya da halusilasyon görüyorumdur. Bunu anlamanın tek bir yolu vardı ve ben gerçeği bulana kadar rahat nefes alamayacaktım.))

...

"Sevgilim, meyve suyu da ister misin!?''

'' Mari?!''

Aras'ın sesi ile kendime gelmiştim. Biraz önce okuduklarımı idrak etmekte zorlanırken beynimin aşırı yüklenmesinden iflas etmek üzere olduğunu hissediyordum. Yere eğilip elimden düşen kağıdı alırken bir yandan da sürekli adımı tekrarlayan Aras'a artık cevap vermem gerektiğini anlamıştım.

'' Olur!''

Kağıdı çantamın ön gözüne yerleştirdim. Odanın pencerelerini sonuna kadar açtım, temiz havaya ihtiyacım vardı. Ne düşüneceğimi bilemiyordum artık. Mantığım gerçekleri ortaya dökerken kalbim buna şiddetle karşı çıkıyordu. Hulusi amcaya kızarken belki de büyük darbeyi en güvendiklerimden yemiştim. Aras'ın böyle bir şeye izin vermeyecek kadar beni sevdiğinden neredeyse emindim. Neredeyse diyordum çünkü yaşadıklarım böyle bir şeyin olma ihtimalini yükseltiyordu. Öyle çok bilinmeyen vardı ki nereden başlayacağımı bilemiyordum. Bir tarafım şüphe içerisindeyken diğer tarafım bunu kabul etmekte güçlük çekiyordu.

Kimbilir belki de Aras'ın haberi yoktu ya da ben fazla paranoyakça davranıyordum. Sonuçta kağıdın üzerinde isimim yazmıyordu. Benimle aynı hastalığa yakalanmış milyonlarca kişi olabilirdi.

Diğer taraftan her ne yaptılarsa bana iyi gelmişti. Kanseri yenmiştim. Şuan bir kaç ay öncesine göre çok iyiydim ama ne olursa olsun yararıma ya da zararıma benim bunu bilmeye hakkım vardı. Eğer doğruysa bu yazılanlar yani ben bir deneksem bu aşının işe yaramama ihtimali olduğunu gösterirdi. Bu riske girip girmeme kararı bana ait olmalıydı onlara değil. Bunu nasıl anlayabilirim ki? Sorsam elbette gerçeği gizlerlerdi ki bu zaman kadar yaptıkları da buydu. Bu sorularımın cevabını biran önce bulmam gerekiyordu. Kendimi güvende hissetmiyor, kime güveneceğimi bilmiyordum. Aras beni en çok ikileme sokan kişiydi. Herkesten beklesem de bana ihanet etmesini ondan asla beklemezdim.

Ne kadar sürdüğünü bilmediğim bir zaman dilimi sonrasında Aras elinde yapmış olduğu tost ve meyve suyu ile içeri girdi.

"Uvv çok soğumuş oda neden tüm pencereleri açtın? Hasta olacaksın."

"İçerisi havasız geldi. Bende tam kapatacaktım."

"Sen bunları yerken bende kapatayım pencereleri."

İstemsizce Aras'ın suratına bir müddet baktım. Bir şeyler arıyordum bakışlarında. Bir cevap. Gözleri bana öyle şefkatle bakıyordu ki bu bakışların sahibinin bana zarar verecek bir şey yapma ihtimali eriyip yok oluyordu gözlerimin önünde.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Hiç öylesine. " biran duraksadıktan sonra devam ettim konuşmaya.

"Sana her şekilde güvenebilirim değil mi?"

Tek kaşını kaldırarak hiç beklemediği bu soru karşısında düşünmeden hızlıca cevap verdi.

"Elbette. Güvenmiyor musun zaten? Seni şüpheye düşüren bir şey mi oldu yoksa?"

"Yo, hayır. Sadece sormak istedim."

"Anladım. Son zamanlarda sana karşı tavır alarak ve senden uzaklaşarak böyle düşünmene sebep oldum değil mi?"

MARİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin