((Hatırlatma: Bir önceki bölümün son cümleleri
Ne demekti şimdi bu? Benimle tekrar görüşmek mi istiyordu
yani. Yaşadıklarımızın etkisinde kalmış olabilirdi. Üzerinde çok
düşünemedim o an. Kafamı hafifçe sallayıp eve doğru yürüdüm.
Sonunda evimdeydim.))...
Üstümdeki fazlalıkları çıkarıp kendimi yatağa attım. Klimayı en yüksek derecesine getirdim. Dün gece aklıma geldikçe içim titriyordu. Duş alamayacak kadar kendimi yorgun hissediyordum. Kafamın içinde onlarca düşünce dolanırken uyuyabileceğimi sanmıyordum ama daha kafam yastığa düşmeden uyuyakalmıştım.
Zilin çalması ile derin uykumdan uyanmak zorunda kaldım. Kimseyi beklemiyordum bu yüzden uyumaya devam etme niyetindeyim fakat kapıdaki bir hayli ısrarlıydı. Kaç saattir uyuyorum, hiçbir fikrim yoktu. Tek gözüm kapalı isteksizce çıktım yataktan. Eğer yanlış gelmişse kapıdaki, iyi bir haşlayacaktım onu.
Kapıyı açmam ile kendime gelmem bir oldu. O gelmişti: Ertan. Şaşırmış gözlerle yüzüme bakarken ayak parmaklarımdan saçlarıma kadar uzun uzun süzdü beni.
"Sana ne oldu? Berbat görünüyorsun."
Her zaman bu kadar kaba mıydı yoksa şuan uykumu alamamamın
verdiği ya da onun yüzünden yaşadıklarımın hırsından dolayı mı öyle geldi bilmiyorum. Videodan bahsetmiyorum bile. O toz konduramadığım her şeyi ile mükemmel olan yakışıklı Ertan'ın aslında sandığım kadar yakışıklı olmadığını fark ettim. Burnu büyüktü, saçları da yanlardan dökülmeye başlamıştı. Kaşlarını mı alıyordu? Yok artık bunu daha önce fark etmemiş olamazdım. Ne de körmüşüm.Uzun bir süre bakıştıktan sonra konuşmaya o başladı.
"Hey, burada mısın? Öğlen oldu. Bu saate kadar uyumazsın normalde. Hasta mısın yoksa?"
Ne istediğini sordum sinirli bir ses tonuyla.
"Ne mi istiyorum? Neyin var senin? Dün gece seni kaç defa aradım
sana ihtiyacım vardı. Geleceğini söyledin ve gelmedin. Buna
rağmen seni merak ettim, kontrol etmek için geldim ve sen bana ne
istiyorsun diye mi soruyorsun?""Evet duydun ne dediğimi. "
"Ne oldu sana, ne bu tavırlar?"
"Bana bir şey olduğu yok asıl sana neler oldu?"
"Marina, neyin var yavrum?"
Beni kendine çekerek sarılmaya çalıştı. Bu yılışık tavırlarından hiç hoşlanmıyordum. Tüm gücümle onu ittim.
Dengesini kaybedip masanın kenarına çarptı. Kolumu sıkıca tutup beni kendine çekerek,
"Delirdin mi sen! Anlat ne oldu!" diye kükredi yüzüme.
"Öncelikle kolumu bırakır mısın canım acıyor."
Kolumu bırakıp darmadağın olmuş yatağımın üstüne oturdu. Elini
sallayarak devam etmemi ima etti."Buraya ne yüzle geldin bilmiyorum. Şuan sana bu açıklamayı yaptığıma
bile inanamıyorum. Dün gece içkiyi fazla kaçırıp yaşadıklarını
hatırlamadığını ve o yüzden buraya gelmeye cesaret ettiğine inanmak
istiyorum.""Sen dün gece içtiğimi nereden biliyorsun yoksa geldin de bana
görünmeden gittin mi? Bu çok kahpe bir hareket. Sana hiç yakışmadı.""Bu odada bir kahpe varsa o da sensin."
Bana doğru hızlı adımlar ile gelerek beni duvara itekledi. Sol dirseğini boğazıma dayayarak nefes almamı baskılıyordu.
Kendisi söylerken sorun yoktu ama ben söylediğimde içinden bir canavar çıkmıştı. İşaret parmağını bana doğru sallayarak beni tehdit ediyordu. İlk defa böyle şeyler yapmıyordu ancak bu kadar ileriye hiç gitmemişti. Çok korkmuştum onu bu kadar sinirlendirmemem gerektiğini anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİNA
Mystery / ThrillerAmansız bir hastalığa yakalandığınızda size uzanan her eli çaresizce tutar mısınız? Peki, bu hastalığın tek bir çaresi varsa onun ne olduğunun önemi var mıdır? Marina, çok küçük yaşta annesini kanserden kaybetmiş ve babası ile iletişimi zayıf olan...