((Hatırlatma: Bir önceki bölümün son cümleleriTek başıma bu sürecin üstesinden gelemeyeceğime de adım gibi emindim. Hayatımın en zor kararlarından biri olacaktı. Umarım verdiğim kararlardan bir gün pişman olmazdım.))
...
Telefonumun defalarca çalmasına aldırmadım. Çünkü kimin aradığını biliyordum. Aras, kardeşini bırakıp beni evden almaya geleli uzun zaman olmuştur. Karar veremiyordum. Gitmeli mi yoksa kalmalı mıydım?
Kafenin kapanma zamanı da gelmişti. Gitmek istemesem de mecburen hesabı ödeyerek oradan ayrıldım. Nereye gideceğimi bilmeden yarım saat kadar yürüdükten sonra sırılsıklam olmuş ayaklarım beni rahatsız etmeye başladı. İleride üstü kapalı çardak gibi bir yer gördüm. Hızını arttıran yağmurdan kaçarak başım önde oraya doğru koşmaya başladım.
Maalesef altında bir zemin yoktu, tamamen otlarla kaplıydı. Onlarda yağmurdan nasibini almış, su içerisinde kalmışlardı. Ayakkabılarımı çıkarıp tersine çevirerek içerisinde birikmiş olan suları boşalttım. Çok fazla ıslanmıştım. Acı soğuk iliklerime kadar işlemiş, kan akışım yavaşlamıştı. Midem de çalkalanmaya başlamıştı. Bir süre geçmesi için bekledim ancak geçmek şöyle dursun mideme giren kramplar nefes almamı engelliyordu. Tüm vücudum sızlıyordu, saç diplerimden ayak parmaklarıma kadar.
Aras'ı aramak için çantamdan telefonumu çıkardım. Yapabileceğim başka bir şey yoktu, bu halde burada duramazdım. Saçlarımdan ve yüzümden dökülen damlalar yüzünden bir türlü telefonun ekranını açamadım. Ben açmak için uğraşırken telefon elimden kayıp çimlerin arasındaki su birikintisine düştü. Hani bir şeyin ters gitme olasılığı varsa mutlaka ters gidecektir ya, işte Murphy kanunları burada kusursuz işliyordu. Çalışmasını umarak hemen telefonu çimlerin arasından aldım. Sallayarak üzerindeki su tanelerini uzaklaştırdım. Kuru bir yerim kalmadığı için sıcak nefesimle biraz olsun kurutmayı başardığım parmağımı kullanarak telefonu açmayı tekrar denedim. Yine açılmadı. Kahretsin. Bazı zamanlar teknolojiden nefret ediyordum. Tam o sırada kayıtlı olmayan bir numara beni arıyordu. Yine açma denemelerine giriştim, sonunda bin bir zorlukla da olsa açmayı başarmıştım.
"Alo, Marina?"
"Benim, siz kimsiniz?" tıkırdayan dişlerim ile konuşmak bir hayli zor olmuştu. Çenem kilitleniyor, açmak için çok çaba sarf etmem gerekiyordu.
"Burak ben, numarayı personel müdürü verdi. Bugün geleceğini söylemişsin ama gelmedin yine. Cenazen olduğu için üstüne gelmek istemiyormuş, seni aramayı bana devretti bu yüzden. Yarın gelecek misin öğreneyim diye. Neden bana söylemedin? İdare ederdim seni."
"Iı, şey, her şey öyle hızlı gelişti ki ben söyleye... hapşu!"
"Çok yaşa, iyi misin sen? "
"Ben, öhö, öhö..." bu seferde öksürük krizim tutmuş, konuşmama engel oluyordu.
"Hasta mısın sen?"
"B-ben dışarıda kaldım. Yağmur çok şiddetli gidemiyorum. Islandım da. "
"Neredesin? Yalnız mısın, gelmemi ister misin?"
Olduğum yeri tarif edip çaresizce gelmesini bekledim. Daha fazla ayakta duracak gücüm kalmadığından çardağı ayakta tutan demir çubuğa sırtımı dayadım.
Rüzgar, dalga ve yağmur sesi birbirine karışmış, sonunda bir ahenk yaratmayı başarmışlardı. Dakikalar geçiyor, vücut ısım gittikçe düşüyordu. Görünürde kimse yoktu, umarım Burak burayı kolay bulur, gecikmezdi.
Ansızın arkamdan ritmik şekilde cıp cıp diye ses gelmeye başladı. Yanılmıyorsam bu ses, suya basılan ayak sesiydi. Arkamı dönüp baktım, kimse yoktu. Biraz sonra yine aynı ses... Tekrar dönüp baktığımda sanki arkamdan bir karartı hızlıca geçip gitti. Halusilasyon mu görüyorum acaba diye düşünmeye başladım. Önüme döndüğümde az kalsın korkudan küçük dilimi yutacaktım. Karşımda baştan aşağıya siyah giyinen bir adam. Kaçsam mı kalsam mı karar veremediğim için olduğum yerde çakılı kaldım. Hiç bir şey söylemeden yüzüme bakıyordu ancak karanlık olduğu için yüzünü seçemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARİNA
Mystery / ThrillerAmansız bir hastalığa yakalandığınızda size uzanan her eli çaresizce tutar mısınız? Peki, bu hastalığın tek bir çaresi varsa onun ne olduğunun önemi var mıdır? Marina, çok küçük yaşta annesini kanserden kaybetmiş ve babası ile iletişimi zayıf olan...