Kübra,Melek ve Gülsüm...Tam karşımda,şaşkınlıkla bana bakıyorlardı.Kübra koşarak yanıma geldi ve "Enişte az daha evde kalıyodu sağol valla" dedi büyük bir alfalıkla.Bense utançla baktım.Yeşil gözlerse gülüp geçti.Az sonra Melek Kübra'nın ağzını kapayarak "Efsun kusura bakma yaa,biz burdan geçiyoduk.Bu çok bilmişte atladı hemen,siz devam edin." dedi ve özür diledi.Ben bütün bunları nasıl telafi ederim diye düşünürken Caner "Aaa adın Efsun mu?" sorusuyla konuya bodoslama atladı.Sonuç olarak o gün hayatım boyunca unutamayacağım günlerdendi,saçmalıklarla dolu.Bir düşünsenize,yeni tanıştığınız iş ortağınız ukala çıkıyor ve kuzeniniz onu sevgiliniz zannediyor.Utancımı gizlemek için tek bildiğim yol kaçmaktı ve bende en olmayacak yere lavaboya kaçtım,kızları orada bırakarak.Elimi yüzümü yıkamama rağmen bir türlü yüzümdeki kahrolası kızarıklık def olmuyordu.Melek'in gelmesiyle toparlamak çok daha zor oldu.Acıyarak baktı yine bana,üzüldü halime.Onun bakışları içimi yaktı,beni,çektiklerimi tek bilen oydu ve beni hep destekliyordu.Gözyaşlarımı tutamadım,zaten her zaman hazır bekliyorlardı,akmayı...Acıtmayı...
Paralel şekilde akan gözyaşlarıma sessiz hıçkırıklar eklendi.Hemen boynuma sarılıp beni tesselli eden tek bir kişi vardı,Melek.O teselli etti ben ağladım,gözyaşlarımın sebebiyse kızların Caner'le beni sevgili zannetmesi değil 'Sevgili' kelimesinin içimi parçalamasıydı.
Sevgili iki kişinin birbirine aşık olmasıyla oluşan sevgi bağıydı,aşksa benden çok uzaktı,sevgi tek ilacımdı ve bende ilaçsız kalan bir hastaydım.O park geldi gözümün önüne,rüyamda alev alev yanarken aynı böyle ağlamıştım,Berk'in beni aldattığını gördüğümde böyle ağlamıştım içten...Hıçkırıklarımın beni boğmasına izin vererek...On dakika kadar orada öylece kaldık,Melek'le sarılıp ağlayışım pek kısa sürmedi.Ben gözyaşlarımı silerken Gülsüm geldi,onun gelmesiyle kendimi lavabolardan birine soktum.Çünkü korkuyordum,gözyaşlarımı görmesinden,beni çaresiz zannetmesinden ve onu üzmekten.Onları gönderdikten sonra kendimi zor da olsa toparladım ve bende arkalarından çıktım.Masadaki ruloları toparlayıp çıkacaktım ki gözlerim yeşil gözlere takılı kaldı,ne oluyor dememe kalmadan yeşil gözler kalktı elimdeki ruloları aldı.Yeşim Hoca hastaneye kaldırılan kızıyla ilgilenmek zorunda olduğu için proje sorumlusu olarak Caner'i görevlendirmişti,beni de yardımcısı yapmıştı.Sırf Caner bir sınıf üstte diye onun kölesi olacaktım anlaşılan.Elinde rulolar,kafenin bahçesinden"Gözyaşı akıtmak sana çok yakışıyormuş asistan" dedi sırıtarak.Beynimdeki kelimeyi dilime dökmek çok kolay oldu ve "Ukala" döküldü dudaklarımdan.Eve vardığımızda odama gidip iyice düşündüm,sevgi denen şeyi,sevmey ve sevilmeyi.İstemsizce gözyaşlarım aktı,hiç umursamadım sevilmeyi unuttuğumdan beri gözyaşlarımı silemiyordum bile.Sevgi benim için bir bedeldi,hem de en ağırından.Öyleki 'Sevgi' kelimesi kulaklarımda yankılanınca gözlerim doluyor,acım yenileniyordu.Ben bir bedel ödüyordum,en ağırından...Dört senedir,gülmeyi,sevmeyi unutmuş,susmuş ve unutulmuştum...Hayallerime hapsolmuştum...Taştan bir yürek olmuştum...Ruhsuz...Umutsuz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNIŞIĞI🌌🌅
ChickLitSÖZYAŞLARI kitabımın devamıdır!!! Gün ışığı karanlığı gizler,ihanete uğrayanlarsa kanayan yaralarını...Aradaki tek farksa hiç bir suçu yokken ihanetten geri kalanların yara alması...Peki ya gün ışığı o ihanetin yaralarına gönderirse ışınlarını,o yar...