TEBESSÜMLERİN ARDINDA...

7 2 3
                                    

Okulların kapanmasına son bir hafta kalmış,çoğu kişide bundan sebeptirki derslere girmeye başlamıştı.Normalde elli olan derslik mevcudu,not koparma kuyruğundaki öğrencilerden dolayı, artık yetmişi görüyordu.Not ortalamalarının ve faturalarının hesabını karıştıran ben tüm haftasonu evde hesap kitapla uğraşmıştım.

"Hocam bir dahaki dersi geriye almışsınız,kaçta olacak acaba?" diye fısıldadım çıkmak üzere olan öğretim görevlisi Müjde Hanım'a.
Düşmek üzere olan kırmızı çerçeveli gözlüğünü parmağıyla hafifçe yukarı kaldırdı,gözleriyle beni süzdü.İçimde az da olsa bir ürperti belirmişti,"Sen..." dedi beni süzerken, "Caner'le çalışan kız mısın?" diye devam etti.Kafamla onayladım sorusunu, "Bir daha ki dersim iptal edilmiştir." diye bağırdı son bir kaç öğrenci kalan sınıfa doğru ve beni umursamadan yanımdan geçip gitti.Ne demiştim ki ben,acaba Caner'den mi kaynaklanıyordu bu konuşma.

Kafeteryada oturan gruba doğru yöneldim,herkese göz gezdirdim.Caner bir fıkra anlatıyor herkeste ona gülüyordu,gelmemle beraber gülen gözler yerini merağa bıraktı.Herkes benim bir şey söylememi beklerken Caner araya girdi. "Bizde seni çekiştiriyorduk." dedi gülerek,bir sandalye çekip aralarına oturdum.Herkes beni süzdü, "Ne oluyor?" dedim merak kokan havayı dağıtmaya çalışarak.Caner benim dağıtmaya yeltendiğim havayı koklayarak "Biraz merak,biraz melankoli ve biraz da sosis kokuyor" dedi.Söylediği şeye elimde olmadan kıkırdadım.Benim kıkırdamamla gözler bir kez daha bana çevrildi,herkes çok şaşırmıştı.Emir,Caner'in havadaki eline eliyle bir şaplak attı,"Helal olsun kardeşim.Başardın" dedi bakışlarını bana çevirerek.Kübra'yla Gülsüm'ün "Şükürler olsun" demesiyle herkes kahkahayı patlattı.Caner herkesi susturdu ve "Sonunda seni güldürebildik,tarih 25 Mayıs ve saat 13.42" dedi gülümsememi işaret ederek.

Ellerimi ağzıma götürdüm,dudaklarım yukarı kıvrılmış,elmacık kemiklerim sahneye çıkmış,içimi tatlı bir huzur kaplamıştı.Bir kaç saniye 'mutluluk' denen mucizenin kapımı çalışını ve hayatıma tekrardan girişini seyrettim.İçimdeki kelebeklerin kanat sesleriyle irkildim ve yüzümdeki tebessümü yanlış yazılan bir kelime gibi silip attım,yanlış bir kelime değildi belki ama yanlış kişiye gelmişti...ben yanlış kişiydim...Ben o gülümsemeyi hak etmedim...Elimi yavaşça aşağı indirdim,tatlı 'mutluluk'tan bana kalan 'hüzün'dü.Ben ne gülmeyi ne de eğlenmeyi hakediyordum,ablamın katili,Berk'le Sahra'nın ilişkisindeki üçüncü kişiydim.Herkes hareketlerimi dikkatle izliyordu,Caner'se öfkeli bakışlarıyla beni korkutuyordu. "Gülmek ne kadar zor değil mi?" dedi ünlü bir düşünür edasıyla,sen birde bana sor...Masadakilerin meraklı bakışlarına aldırış etmeden ayağa kalktım ve o masadan uzaklaştım,istemesemde...Giderken masaya vurulan yumruk sesi içimdeki acı çığlığı bastırmış,alev alev yanan yüreğimin ateşine kömür atmıştı.Caner'in öfkesi benim acıma acı katmıştı.

Zordu tebessümler,
Beni hüzüne boğdu eski günler,
Yüreğimdeki yangını,
Gözyaşlarım söndüremediler.

Kalıcı sandıklarım,
Hayatımdan çekip gittiler,
Hani gerçektiler?
neredeler?

Umarsızca kırdıklarını,
Benden çaldıklarını,
Düşüncesizce söylenen yalanlarını,
Yakıyorum aşk ve anılarını...

Yaşadım hayatı yalanlarla,
Eklendim 'inananlar'a,
Acı anılar,
Tebessümlerin ardında...

Görüşmek üzere...

GÜNIŞIĞI🌌🌅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin