Selamlar yine içinde boğulduğum karanlıklardan. Hiç aydınlanmayan ufuklarda gezinmek gibi sığ fikirlerle savaşmaya çalışmak bugün. Düze çıkamayan tırmanışlara mahkum edilmiş hissediyorum. Her geçen gün daha fazla sıkılan boğazımdaki zincirlere karşı artık ne kadar zamanım kaldı inan bilmiyorum. Zamanla fark ederken her bir hatayı, telafisi için farklı hatalara dalıyormuşum gibi geliyor, birikiyor sanki üst üste şu eğreti duran sorunlarım. Çok övülen ilaç olan zamana bırakmış iken her şeyi, nedense yıllarla bile düzelmiyor hiç bir şey, iyileşmiyor yaralarım.
Bazı şeyler artıyor tabi. Değiştin mi bilmesem bile kabarıyor, taşıyor sevgim, özlemim artıyor dağ gibi. Artık biliyorsun nasıl özlerim ben. Geçmişteki duygularıma olan sıkı bağlarıma rağmen, değişmiş olan hayat gözümün önüne geldikçe bulanıyor, siliniyor hayalimdeki görselin, karakterin. Sorgularım artıyor bir de; hala aynı sen misin aşık olduğum, hâlâ sen misin uğruna değişmeyi göze aldığım? Melankolinin hükümdarlığına biat etmiş gibiyim artık, yoruldum karanlığa karşı yapmış olduğum sevimsiz mutluluk rolünden sanırım.
Şu satır aralarındaki gizemden de sıkılmaya başladım. Adını haykırmak, sır sisini artık dağıtmak istiyorum kilitli kapılarımın eşiğinden. Zamanı gelecektir elbet bunun da, inanıyorum. Şimdilik susmam gerektiğini de biliyorum ancak sonsuza kadar değil. Aklımı kaçırmaya ramak kaldı. Hissediyorum. "O hâlde açılsın tüm yasak kapılar!" diyecek gibi oluyorum, vazgeçiyorum sonra. Bilirsin; deliliğime hazır değil ne bu satırlar ne de bu evren. Düşünüyorum acaba değer mi suskunluğa tüm bu yaşadıklarım? Ne bir cevap bulabiliyorum ne de sönüyor sustuklarımın ateşi. Eziliyorum taşıdığım bu yükün altında, mecbur. Vazgeçip gidemiyorum kendimden, sahip olamadıklarımdan. Verilmiş sözler ve sürekli bunu takip eden gözler varken üstelik. En ufak hatayı arayan, kılıçlarını kuşanmış bekleyenlerle sarılı etrafım. Ben ise aptal, gözardı edip tüm bunları senin arayışında zifiri karanlıkta. Dağılmış tüm fikirler yerlere köşeyi dönüp çarpıştıktan sonra aşkınla, bakışıyoruz umarsızca. İşte; susuyorum, göğüs geriyorum gelen tüm darbelere ya, bekliyorum belki değer de döner her şey iyiye diye. Oluyor mu? Gülümsüyorum diyeyim acı acı, anla sen. Bekliyorum işte.
Ne gecenin şerrinde ne de gündüzün hayrında, hiç bir yerde var olamıyorum. Yitip gidiyor zihnim, düşündüklerim. Gözlerinin büyüsünde bulanıyor tüm hayatım, seçemiyorum zamanı. Yaşıyor muyum bunun bile farkında değilim sanırım. Acıyor ama bundan eminim. Seviyorum bir de. Utanmıyorum; ne söylemekten ne de içinde olduğum durumdan. Elimden gelen her şeyi deniyorum değişmek ve erişmek için sana.
Sonu gelmese de sorunların, sanırım yakın sonum. En azından bir şeyler iyiye gitmediği sürece. Sondan kastım ölüm değil tabi daha kötüsü. Sancılı sanrılar anaforunda baş döndüren bir kayboluşa maruz kalmak sonum. Dedim ya; hissediyorum. Yavaş yavaş, emin adımlarla yaklaşıyorum. O kadar sessiz ki burası, sanırım hayata karşı verdiğim savaşı bile özlüyor olacağım.
Tek bildiğim şu; yok oluyorum. Karanlığın içinde, acı çekercesine. Diyorum ya, adım adım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Kimseye Mektuplar
RomanceHiç gönderilmemek üzere mektup yazdığınız oldu mu? Hiç ulaşmasını istemediğiniz o içinizdeki karanlığı kağıtlara hapsetmek istediğiniz? Hiç susmaktan yorulduğunuz oldu mu? Benim oldu. Uzunca bir zaman dört duvara bakarak, özgürlüğümden bir nebze ols...