Bu günlerde çoğu zaman geçmişimle yüzleşmek zorunda kalıyorum yastığa başımı koyduğumda. Olduğum yerin bir çeşit yan etkisi işte. Şöyle bir hatırlıyorum da, aldatılırken bile rahat uykulara dalıp gidebiliyordum. Gerçi şu an bile rahatsız etmiyor beni bunları düşünmek. Hiç kimse bir sen değil benim için çünkü. Kırmak, kırılmak bile güzel seninle. İnan laf olsun diye söylemiyorum. Hem sen de söylerdin hep benimle kavga etmeyi bile sevdiğini.
Sevdiğim ne çok şey varmış geçmişimle ilgili, yeni fark ediyorum doğrusu. "En başta sen geliyorsun." demek geçiyor içimden ancak klişelerden hoşlanmıyoruz. Bir-iki kız çocuğu geliyor aklıma, kimsenin tanışmaya fırsat bulamadığı, özellikle de senin. Biri tam bir entelektüeldi. Tam bir hanımefendi; bu kralın prensesi. İnanılmaz zeki, maharetli ve olabileceğinin en zarifi. Diğeri ise cesur, ellerini kirletmekten korkmayan asi bir kız çocuğu; bu serserinin suç ortağı. Akıllı, çevik zekâya sahip ve korkusuz. Öğrencilerim derdim onlara hep, çok sever lakin bana bile güvenmemeleri için bilerek zarar verirdim onlara. Psikolojik elbet. Nasıl zarar verdiğimi az çok bilirsin. Her şey yolunda gitseydi eğer, hâlâ onlar sayesinde tahtımda oturuyor olacaktım. Muhtemelen onlar da okuyacak bu mektupları, umarım yani. Hayatımda senin kadar büyük yer kapladıklarını söylemeliyim sanırım, aksi hâlde hem anılarına hem kendilerine büyük haksızlık olur yaptığım. Kim bilir, belki bir gün birbirinizi tanıma fırsatı da bulursunuz.
Çok garip bir geçmişim varmış. Hala o kadar süre nasıl ayakta kalabildiğime şaşırıyorum artık. İşin komik yanı eskiden ise nasıl düştüğüme şaşırırdım. Uzun bile dayanmışım, fark ediyorum her geçmişimle yüzleştiğimde. Özellikle farkına vardım hayatımda yer alan o önemli insanların değerlerini. Benim yüzümden kaybolan, dayanamayıp parçalanmış onca insan arasından sıyrılabilmiş, şu an güçlü ve cesur kadınlara dönüşen o insanları. Sen başta geliyorsun, yerin biraz daha ayrı. Seni onlardan ayıran çok önemli bir özelliğin olduğundan elbette. Geçmişten bu güne kadar hâlâ sana karşı böyle kalabilecek kadar büyük bir aşk. Ah, pardon... Aramızda olan, aşktan daha büyük, daha kutsaldı bizim. Değil mi?
Teker teker safımı terk etmeleriyle başlamıştı kurduğum krallığın çöküşü. Aslında baş meleklerime bu kadar kendimi emanet etmeseydim, farklı olabilirdi tüm sonuç. Gerçi yıkılışım da bir tecrübe oldu aslında. Onu da geçtim, hiç kimseyi suçlamıyorum, bilerek ve isteyerek yaptım bunu. Yıllarca çabalayarak elde ettiğim insanları tek imza ile terk ettim. Sanıyorum hiç kimse eskisi gibi olmayacaktır artık, haksız da sayılmazlar üstelik. Pireye kızıp yorgan yakmak gibiydi benimki. Kendime kızdım, hayatımı yaktım, içindeki o muhteşem insanlarla birlikte.
Her biri geçmişimden yeni hayatıma başımın üstünde taşıyacağım tatlı yükler aslında. Ancak umut etmek tehlikeli. Her birini ben olabilmeleri, benden daha ileriye gitmeleri için eğittim. Formdan düşmeme yetecek kadar da zaman geçti üstelik. Hepsi ile başa çıkabileceğimi sanmıyorum, eğer intikam almak isterlerse. Kendime güvenmediğimden değil aslında güçlenmemi sağlayan onca süreden sonra, sadece bunca zarar verdikten sonra tekrar savaşmayacağım onlarla. Ayrıca tekrar düşmeyi de henüz düşünmüyorum. Hâlâ tam olarak, tam anlamıyla doğrulamamış iken üstelik. Bir de, bilirsin... Ortalıkta görünmeye başladığıma çok çekici bir hedef hâline geleceğimi.
Şimdilik gölgelerde saklanmak, hiç kimseye mektuplar yazmak, savaş sonrası yaralarımı sarmak istiyorum. Sana dair umutlar beslemek, iyileşmek istiyorum. Geçmişim, hatalarım ile yüzleşmek, yanlışlarımı telafi edebilecek yollar aramak istiyorum. En güçlü duyguma bağlanmak, seninle böyle platonik konuşmak istiyorum yıllarca senin yaptığın gibi... Şimdilik böyle olsun. Sadece şimdilik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Kimseye Mektuplar
RomanceHiç gönderilmemek üzere mektup yazdığınız oldu mu? Hiç ulaşmasını istemediğiniz o içinizdeki karanlığı kağıtlara hapsetmek istediğiniz? Hiç susmaktan yorulduğunuz oldu mu? Benim oldu. Uzunca bir zaman dört duvara bakarak, özgürlüğümden bir nebze ols...