Selam yeniden aşk ateşinin ilk kıvılcımı, zifiri gecelerimin parıldayan minik yıldızı. Yine uzunca bir süre uzak kaldım senden farkındayım, henüz kaybetmeyi başaramadığım hayatımla meşgul kalmak zorunda bıraktı bedenim beni yine. Sık sık kendine karşı savaşan ve sonunda zarar veren bir vücudum var, taşıdığım bir lanet daha işte. Her neyse; bezendiğim, tarafından kuşatıldığım lanetlerden kurtulmuş, karşındayım yine. Gör diye yakamoz yakamoz vuruyorum kalbimden damlattığım kan gölüne elimde yine kalemim. Üstelik ne çok özlemişim kelimelerimi.
Şu sıralar yerle gök arası bir yerdeyim, umutsuz bir hiçliğe süzülen yalnız kırlangıç misali insanlığa duyduğum solgun bir sevgiyle. Tabi varlığa dön diyen de yok kalbimi muhatap alıp, gelip geçen bir şefkatle bile. Beni benliğimle bir anda tutan da yok şu kavruluştan kurtulayım diye. Her yanışımda da parça parça dağılıp dökülüyorum kalbine. Tabi ne sen haberdarsın bundan ne de kendini dost sanan alem-i devran. Zaten kim, neden hatırlar ki benim gibi birini? Gelecek günlerin yollarına dalıp gitmek bu aralar sık sık yaptığım, özlem çeken bir aşığın tünemesi gibi cam kenarına. Hayatımın düzelik, yoluna gireceğine dair umutlar da besliyorum o cam kenarında her ne kadar umutsuz vaka olsam bile. Bazen dolsun istiyorum ardından o imkânsız kadehler, dolsun ki boşaltabileyim senden uzaktaki yalnızlık pınarıma. Eşi benzeri olmayan duygularda boğuluyorum çırpınmadığım hâlde; gün geçiyor, geçtikçe adım adım ölüyorum, hayata kadehini kaldıran tüm o yorgun ve aşkın mağlubu savaşçılar adına. Şarkılarla teslim ediyorum ruhumu utana sıkıla, farkındayım çünkü bir türlü ulaşamadım kalbindeki cennet kapısına. Bu gidişle de dokunamayacağım sanırım hayatına, saklanan bir sır misali erişeceğim sonsuzluğa. Tabulara takılmış yasak bir istek gibi içimdeki aşk sana dair, benim için tıpkı Dante'nin Beatrice'i gibisin tüm o hayali güzelliğinle. Uzak yolların arkadaşlığına hüküm gitmiş bir gezgin gibi her ne kadar arasam da kurulacağım şehrin eteklerinde seni; bir yanda hevesli genç, diğer yanda tecrübeli lâkin umursamaz bir kadim, kurulacak bu hayatın altında imza. Sonu hayalet bir kent olacak gibi geliyor ya hadi hayırlısı. Kelimeler de çıkmıyor ağzımdan; eski bir şarkı gibi tüm kurulan ümitlerim. Kaybettiklerimin ufkunda mırıldanıyorum, sanırım sadece öylesine. Daha çok sevmenin yokluğunda, her adımda biraz daha yanıyor canım, kiminle paylaşsın bu berduş umutlarını umutsuzluk deryasının ortasında? Biliyorum, diyorum ya ne anlamı var hayatın yaşamadıktan sonra? Zincire vurulmuş gibi hissediyorum kendimi, birileri çalıyor sanki tüm ilhamımı her biriktirdiğimi sandığım anda.
Üzgün bir çocuğun zıvanadan çıkması sanırım şu an yaptığım affet, dolmuşum hayli. Ne hayatıma ne de sana yok kötü bir niyetim. Sebebi de var bu sitemin; acı dolu hükümranlığından kurtulmam gerekirken bu aşkın, nefretimden olsa gerek kendime, acıya acıya ram oluyorum bu gidişatın toz pembe kâbuslarına. Düşünüyorum da bir hayat daha yaşasam, yine bakarım en yüksek tepelere, yine göz dikerim sana, yine arzularım hayatım hasıl olsun aşkına. Yüreğim var buna cesaret etmeye. Bu sefer ölmeyi başarırım güzelliğinle buna eminim. Hiç olmazsa zehirler beni bir bu kadar daha sevmek, yudum yudum da içmeye devam ederim elinden üstelik boş şişe misali devrilene dek.
Tekrar bir merhaba oldu bu uzun zaman sonra. Özlemişim seninle dertleşmeyi, yine hayalimdeki dizlerinde dinlenmeyi. Acı bir melodi oldu yine yakarışım farkındayım. Memnunum ama hâlâ yaşayıp karşında olduğuma. Uzun bir zaman sonra ama olsun, yine, uzun zaman sonra olsa da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Kimseye Mektuplar
RomanceHiç gönderilmemek üzere mektup yazdığınız oldu mu? Hiç ulaşmasını istemediğiniz o içinizdeki karanlığı kağıtlara hapsetmek istediğiniz? Hiç susmaktan yorulduğunuz oldu mu? Benim oldu. Uzunca bir zaman dört duvara bakarak, özgürlüğümden bir nebze ols...