Sana değer bir selam bulmakta zorlanıyorum artık yazarken. Sanırım her kelimem katlıyor yukarı, sana doğru yol alan aşk merdivenimi. Buralarda bir gün soğuk ve ayaz vururken suratıma, sonraki güne sıcacık güneşle uyanıyorum. Sanırım bunun mevsimler ile alakası yok. Umuduma karşı saf tutan olasılıklar ile büyük bir savaş alanında mahsur kalmış gibiyim ve ben sadece sana sığınıyorum.
Bazen sözlerin bittiği o son durağa uğruyorum. Yanlış anlaşılmasın, sözlerim bittiği için değil. Sadece hislerimi, düşüncelerimi kağıda dökecek bir lisan bulamıyorum. Kusurlu insan icatları işte. Nasıl sana ve yolundaki hislerime, yaşadıklarıma şahit olsunlar ki? Denememi isteyebileceğin için bugün bu duraktan yazıyorum sana. Anlamanı ve belki bir gün; içindeki anaforda kaybolurken zamanın, eşlik etmeni umuyorum sadece.
Üst üste diziliyor insanlığın başlangıcından beri kayıp olan sesler, sonsuzluğun takındığı o umursamaz hâli tavır edinerek dengenin adından bile yoksun ayakta kalmaya çalışıyorum. Zorundalık denen diktatörün esaretindeki bir yağmur damlasının izlerini taşıyorum üstelik ceketimin omuzlarında. Ellerim cebimde yürüyorum yağan ateşte ıslanmasın diye, sana olan aşkımı saklamışım avucuma. Elimde olsaydı eğer; yaşamazdım bu kaosu kesinlikle bu şekilde ama elden gelmiyor hiçbir şey. Bir elime sana verdiğim sözleri, diğerine aşkımızı emanet edip gittin ya zamanında, bu kutsal emanetlere muhafızlık yapmak amacı oldu değersiz hayatımın. Ellerim bu kadar doluyken, ne başka bir şey oluyor elimde ne de bir şey geliyor elimden. Sen alana kadar emanetlerini ellerimden, söz, ne olursa olsun çıkmayacak ellerim savaştan yıpranmış şu pejmürde pantolonumun ceplerinden.
Sonsuzluğa mahkum kalmış bir ruhum arafın derinliklerinde, savaş alanında bir yanda umut kaybederken diğer yanda nefret yenilgide, ben ise baş kaldırdım tüm gerçekliğime tek dal sen iken tutunacağım, aldığım yaralara rağmen yokluğuna kafa tutacağım. Karanlığın kalbi bana ait, taşıyorum ya solumda; imkânsızlık sandığın her kavganın, kavramın özüne zihnimin merkezi saydığım nokta artık yuva... Sadece bir umut yolunda ve sen... Sadece sen, o yolun sonunda.
Bir başlığım, bir anlatışım yok bugün. Günlerden sıfır. Neyi, nasıl anlatacağımı da bilmiyorum inan. Kendime bile ait olmadığım bir gün bugün. Salınıyorum karanlıkta ayaklarım yerden kesilmiş, parça parça dökülüyor küllerim etrafa. Her dökülen parçadan yeniden doğuyor aşkının ankaları, uçuşuyorlar sağa sola. Senden başka kimseye ait olmadığım bir gün, her gün gibi lâkin tek farkla. Bugün bana bile kapalı zihnimin, kalbimin kapıları. İnan umurumda değil ne olursa, nasıl olursa olsun. Yeter ki sen ol; olan da sana hasıl olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Kimseye Mektuplar
RomanceHiç gönderilmemek üzere mektup yazdığınız oldu mu? Hiç ulaşmasını istemediğiniz o içinizdeki karanlığı kağıtlara hapsetmek istediğiniz? Hiç susmaktan yorulduğunuz oldu mu? Benim oldu. Uzunca bir zaman dört duvara bakarak, özgürlüğümden bir nebze ols...