Tuz Kadar

28 7 0
                                    

     Tatsız, tuzsuz bir günden selam olsun sana sürgününe vardığım yasaklı diyarım.  Bir tutam aşkına muhtacım bugün.  Her bir günümde sevecen bir edayla karşılamaktaydım oysa hasretini, her ne kadar acıtsa da.  Senden eser, sevgiden bir medet diye, bilirsin.  Her ne kadar yorsa da başım üstüne, zarar da veremem senden bir hatıra bana diye.  Ah bir de gölge bulabilsem sevgi ağacının altında dinlenecek, daha kolay olacak her şey.  Pek mümkün değil gibi ama olsun, daha fikirlerime, hayallerime pranga vuramadı hiç kimse.


     Hiç söyledim mi sana hatırlamıyorum ama tuz kadar seviyorum sen.  Nasıl anlatılır ki bu, bir deneyeyim.  Demiş ya Nazım Hikmet;  "Ben sensiz de yaşarım elbet ama seninle bir başka yaşarım" diye, en yakını bu sanırım hislerimin, düşüncelerimin.  Sanmıyorum tabi bir küçük meleğim bir de sensiz yaşayabileceğimi.  Çünkü tuz kadar seviyorum seni.  Hani her cümleyi sona bağlayan bir nokta, kışa son veren o sıcak bahar meltemi gibi.  Öyle bir anlam ki; her cümlenin içinde barınan, gecemin derinlerinde yüzyıllarca uzak da olsa bir yıldız misali parlayan.  Bir kadehi diğerine bağlayan o son yudum gibi tadı varlığının, her birinde farklı bir geçmişe, yeni bir geleceğe hasıl olan.  Dengi yokken tüm kainatta, her bir olguyu içinde barındıran, hayatı yaşanılır kılan.  Tuz kadar seviyorum seni.  Her bir tutamında kana kana su misali aşka sarılırcasına.  Bir şekilde geçen zamanın her anında var olan sonsuz olasılıklara kafa yorarcasına.  Ki çok yaparım bunu bilirsin.  Hani her sesli harf sende birikir ya, kaybolan her bir his de bana sığınır bu evrende, işte her birine kucak açarcasına.  Diyorum ya; tuz kadar seviyorum seni.


     Umutların yok olduğu, her çabaya dair sonucun gizlendiği zamanlar olur ya insanın hayatında, hani kara bulutların arkasında güneşin kaybolduğu.  Tatsız gölgeleri kovalayan sert bir rüzgarı sever gibi seviyorum seni, dağıtıp bulutları yüce güneşi esaretten kurtaran.  Her bir tada anlam katan tuzu sever gibi seviyorum seni.  Kışın kahvene tat katan o ilk kar tanesinin toprakla buluşmasını izlemek gibi, belki bir çocuğun sahilde yüzüne sıçrattığı yazın ilk deniz damlasının yarattığı serinlik gibi seviyorum seni.  Her vedanın içinde yeşerttiği o kavuşma beklentisi gibi hissettiklerim, her yolculuğun varacağı ayrı sona duyulan o kıpır kıpır minnettarlık gibi.  Her bir nefes sigaranın o eşsiz dağılan dumanındaki rahatlığı hissetmek, bir gün öleceğini bile bile minnetle onunla bir ömür geçirmek, en uç hayallerin bile peşinden umutla, istekle koşmak gibi seviyorum seni.  Tuz gibi.


     Hayatın her anına değer katan, her bir tadı anlamlandıran tuz kadar seviyorum seni.  Vazgeçilmesi en mümkün olmayan, yokluğu anlamsızlığı bile anlamsız kılan, belki bu kadarı bana bile zararlı olan tuz kadar seviyorum seni.  Tekrar tekrar düşün bence bendeki değerini.  Vazgeçmek demek yeterince anlamsız bu hayatı kâbusa çevirmek demek, biliyorsun.  Biliyorum ben de.  Bu kadar önemliyken pek de mümkün değil elbet, ne de olsa tuz kadar seviyorum seni...

Hiç Kimseye MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin