Delilik

28 7 0
                                    

     Çok nadiren de olsa yazmanın zor geldiği zamanlar oluyor hayatımda.  Şu an o dönemlerden birinden geçiyorum sanırım.  Günlerdir defterimi bir açıyor bir kapatıyorum.  Çoğunlukla rahatsız olmam ancak kendi sigaramda boğuluyorum bu aralar.  Kalemimde de bir tutukluk var, açılıp boşaltamıyorum şu kelime sarjörünü bir türlü hedefime doyasıya.  Eh, canım sıkılıyor hâliyle biriken cümleleri zihnimden temizleyemeyince;  bilirsin titiz biriyimdir ben.


     Ne fark ettim şu son zamanlarda biliyor musun?  Kimsenin, hem de hiç kimsenin vazgeçilmez olmadığını ve tahammül sınırımın git gide daha da azaldığının.  Bu ikili bir arada fazla tehlikeli oluyor gibi sanırım yalnızlığıma da alışmaya başladığımdan olsa gerek daha rahat görebiliyorum geleceğimi.  Bir de;  olduğum yerden ölesiye sıkıldım.  Esaret ve zorundalık git gide daha fazla çöküyor üzerime.  Üzülmekten ziyade daha da hissizleşiyorum gibi geliyor, her saniye daha fazlası ölüyor içimde.  Çürüyen bir bedenin ağırlığı var üzerimde.  Sanki var olmak için can attığım bir fotoğraf karesinden umarsızca siliniyor gibiyim.  Beklentilerin, isteklerin karşılanmadığı bir dönem bu sessizlik içinde yitip giden, giderken var olanı da beraberinde götüren.  Tutunacak hiç bir dal olmadan yükseklerden boşluğa düşmek gibi, boşa damarlara nüfuz eden adrenaline ve bu saf deliliğe kafa tutmak.  Onca çabanın hiçe sayıldığı, boşa gittiği bir düşüş dönemi, tek çıkarı tecrübeyken, eldekini alıp götürmesi yakıyor canı ölesiye.  Anlamın yitip gittiği, sürekli bir kaosun hakim olduğu göz alıcı bir beyaza mahkum kalmak bu.  Çıkılan hiç bir kapıdan geri girmenin mümkün olmadığı, kapıların ise hiç bir yere çıkmadığı ilelebet bohem bir belirsizlik.  Soruların, sorguların hükmünü kaybettiği, çözümün hiç bir tercihte var olmadığı, sürekli bir kaybın derinliğine gömülü saf delilik.  Ne kadar anlatsam da bir anlam ifade etmeyecek yegane anlamsızlık bu.  Ya akli dengemi korumak ya da sadece seni de benimle delirmeye davet etmek için yazıyorum, çünkü başka bir çarem yok.  Ne anlam ifade edecek yazdıklarım, neyi açığa çıkaracak inan ki bilmiyorum.  Ama ne yazarsam yazayım sanki tüm cümlelerim yarım kalıyor gibi geliyor.  Şu malum ince çizgide gidip geliyor gibiyim.  En uzun sürede yazdığım mektup oldu bu sanırım.  Günler günleri kovalıyor her bir satır dizilirken, belki sen de fark edersin satırlar arasında filizlenen emek tohumlarını.  Ah, delilik ele geçiriyor yitik satırlarımı, rızam olmadan gasp ediyor fikirlerimi.  Kalemimin mavisi de mil çekiyor gözlerime, mühürleniyor kalbim tanrıçamın adıyla.  Ben yine cehennem kuyularında cezalandırılıyorum adının söylemediğim her bir harfi için ayrı ayrı.  Üzgünüm, söylemeyeceğim hiç birini;  gerekirse aklıma karşılık sileceğim alfabeden her bir tanesini, merak etme bu sır güvende.  İster kabuslara mahkum, isterse geçmişe mecbur kalayım, haddimin sonuçlarını göğüsleyebilecek cesarete sahibim sanırım.  Ayrıca her bir zerresine aşığım deliliğimin.  En az sana olduğum kadar, bilirsin.


     Sanırım bu sefer bile bile kaybedeceğim.  Zincirlerine vurulmaya razı geleceğim deliliğin.  Çöle dönen, kan kokan zihnimde yürüyeceğim uzunca bir süre.  Bir sigara çıkaracağım paltomun cebinden, yakacağım ve dumanında silüetin;  olur da yağarsa yağmur geçeceğim bir köşeye ve yok oluşumu seyredeceğim...

Hiç Kimseye MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin