Sonunda gelmişti o gün...
Bunca zaman sabırla beklediği o gün gelmişti. Beş senenin ardından tekrar kavuşacaklardı, belki kalbinin en derinin de sakladığı hisler su yüzüne çıkacaktı. Lügat daki bütün sözcükler manasını yitirmiş, onu bekliyordu sadece...İşte geliyordu;
Rüzgarın etkisiyle savrulan saçlarını toplamaya çalışırken nede güzel gözüküyordu. Her adım da o yaklaştıkça göğsü yerinden çıkacakmış gibi hissediyor, daha da çok heyecana kapılıyordu. Zaman onu ne kadar da güzelleştirmişti diğer kızların aksine...Ya da ona olan hisleri diğer kızların sıradan olmasına neden oluyordu sadece. Bunun pekte bir önemi yoktu. Onun su gibi berrak ve duru oluşu, zamanın kirliliğine rağmen saf ve sade olmayı başarmış olması büyülüyordu insanı.
'Ah güzel sevdiceğim' dedi içinden.
Yüzüne söyleyecek cesareti vardı var olmasına da karşılaşacağı tepkinin büyük bir bilinmezlik oluşu engelliyordu kalbini açmasına....
Gözünün önüne gelen saçları savurdu tekrar elleriyle, karşısında onu bekleyen Mert'e baktı. O kadar güzel bakıyordu ki Mert'in heyecanı iki katına çıkmıştı. Hatta öyle ki dizlerinin bağı çözülmüş, boğazı kurumuş, ağzından çıkan sözcükler anlamsız bir hal almıştı. Kalbi o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki öldüğünü düşünmüştü bir ara;
Ama hayır! Ölmek değildi bu. Can suyunu verecek bir el olmamıştı onca zaman, ve ona sadece iki seçenek sunulmuştu.
Ya can suyunu verecek yağmur tanelerini getirecek o görkemli bulutları bekleyecekti.
Yada vazgeçip köklerinin acıyla çürümelerine izin verecekti...O sabırla yağmur tanelerini getirecek bulutları beklemişti ve o gün gelmişti.
Heyecanlı bekleyişleri son bulmuştu ve şuan hiç olmadığı kadar mutluydu.İşin aslı bu kadar zaman beklediği kız gecikmeseydi onu bir yerlere götürüp onunla sohbet etmek birşeyler içimek istiyordu. Bu yüzden olsa gerek sitemkâr bir ses tonuyla
"Bakıyorum da hiç değişmemişsin hâlâ her yere geç kalıyorsun"dedi.
Pınar rahat bir tavırla gülümseyerek " Immm, evet hâlâ her yere geç kalıyorum. Sanırım bazı şeyler hiç değişmiyor,senin sormak yerine yargılmaya başlaman gibi. Değil mi?"
Mert böyle bir cevap almayı beklemiyordu. Şaşırmıştı birkaç saniye duraksadı ve istemsizce gülmeye kahkaha atmaya başladı.
"Hâlâ hem bu kadar naif hem bu kadar küstah olmayı nasıl başarıyorsun bilmiyorum. Ama bu durum hiç hoşuma gitmiyor bunu bilmelisin."Pınar utangaç bir tavırla gülümsedi "ah evet biliyorum".
Mert gözlerini kırparak onayladı. Aslında çocukluklarından beri değişmemiş olması Mert'i daha da fazla büyülüyordu olduğundan ne bir eksik ne bir fazla oluşu sade ve basit görünürken bir yandan da zor ve karmaşık olması. Tüm bunları düşünürken bi an durdu Pınar'ı takip etti gözleriyle o buradaydı ve başka hiç bir şeyin önemi yoktu...
~Pınar~
Gözlerimin önüne düşen saçlarımı bir hışımla savururken onun bana bakan gözlerini gördüm. Sonunda buradaydım evim de, halbuki giderken bir daha dönmem sanıyordum. Ama olmadı yapamadım, kalbim ismini zikrederken değil başka bir ülke, başka bir sokakta kalmak, artık isteyeceğim en son şey bile değil. Çocukluğum, en güzel yıllarım onun yanında geçti, kötü olan herşeyi, negatif bütün düşünceleri ardımda bıraktım.Gözlerinin içine baktım, yıllardır özlemini çektiğim o güzel gözlerinin içine...
Doya doya baktım güzel gözlerine.
Rüzgarın ayazından kızarmış burnu pek bir sevimli geldi gözüme. Acaba ne kadar süre burada beklemişti beni? Etrafa bakındım hiçte oturup beklenecek bir mekan yoktu.
Arabasını da etrafta görmedim."Kalabalıkta park edecek bir yer bulamamış olsa gerek" dedim kendi kendime...Onu izlerken heyecanım gitgide bütün vücudumu sarıyordu. Bütün hücrelerim onun ismini zikrederken, mantığım onları susturmak için büyük bir savaş vermeye başladı. Gözlerimi ondan kaçırmakta oldukça zorlandım. Onun beni gözleriyle takip ettiğini bilmek işleri daha da zorlaştırıyordu. Yüzündeki kocaman gülümsemesiyle ruhumu canlandırıp,içimi ısıtırken ona bakıp gülümsedim.
Sonunda yine beraberiz...
İki gün önce...
Sabahları bu şehir bir hayli sessiz ve sakin oluyor. Beş senem burada geçince ister istemez sokaklarını,insanlarını,hatta havasını bile ezberledim. Kent soylusundan,işçi sınıfına kadar birçok insanla iç içe oldum. Eyfel kulesinden Louvre müzesine hatta Rue de Rosiers'e kadar Paris'in tüm sokaklarını, caddelerini,müzelerini gezip gördüm. Buz gibi soğuğundan, çöl sıcağına kadar bütün hava şartlarına tanık oldum. Evet, burada çok vakit geçirdim. Lakin içimdeki karmaşık duygular bir an olsun dinmedi. İçimde kavrulup duran özlem duygusu zamanla kasvete, kasvet acıya, acı kedere, keder ise öfkeye bıraktı yerini birer birer...
Ocak ayının son zamanlarıydı derslerim bitmiş, üniversitenin bahçesinde annemi bekliyordum. O an da telefonuma bir bildirim düştü.
Annem den bir mesaj gelmişti;
'İşler biraz yoğun beni bekleme eve geç sen'Klasik durumlar işte, bu tür durumlara o kadar alışmıştım ki, ne anneme tamam deme ihtiyacı duydum,nede oflayıp pufladım. 'Her zaman ki gibi' demekle yetindim.
Bileğimde duran spor, siyah beyaz kaplamalı kol saatine baktım saat çoktan 04:00 olmuştu. Aceleyle eve doğru ilerledim. Neredeyse her gün burada saat 05:00'i gösterdiğinde Mert'le konuşuyorum. Onunla konuşurken, zaman hiç geçmemiş, ben hiç gitmemişim gibi hissediyorum. Bütün can kırıklarını bir kenara atıyorum. Çocukluğumun en güzel yanıyla konuşmanın keyfine varıyorum. Bugün benim için çok özel bir gün...
Ona bugün Türkiye'ye geleceğimin haberini vereceğim. Mutlu olacağına eminim. Her gurbetçi gibi 'insanın memleketi başka' sözüyle büyümüş olmanın ağırlığından sonunda kurtulacağım.
İnsanın memleketi bir başka evet, hele de o memleket bir insanın içerisinde bir yer deyse
Yüreğine olan özlemimi bir o dindirebilir. Belki de ondandır, ona gidemiyişlerim. Ve ondan gelemiyişlerim.
Evet, onun yanına gidecektim. Onunla eskileri yad edecek, en önemlisi de ona olan özlemim son bulacaktı...'
O kadar süre çekilen acılar ve bekleyen iki aşık. Sonunda kavuşmuşlardı. Zaman ve kader artık onlardan yanaydı hatta belki de Mert kalbini sonun da ona açacak ve mutlu olacaklardı. Aslında bir ara aşkını ilan etmek için herşeyi hazırlamış, yine de işler bir nedenden ötürü istediği gibi ilerlememişti. O günü daha dün gibi hatırında saklıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERÌODOS
Любовные романыÖz yurduna garip düşen, yüreğinin kamburuyla bir yaprak misali savrulan bir kızın hikayesi... Aile içinde ki uyumsuzluklar ve bitmek bilmeyen çatışmalar. Benliğinden uzaklaşma korkusu çeken bir kızın sevdası ile savaşı arasında verdiği büyük mücadel...