Kaçış

21 7 1
                                    

'Güçlü olmak niye bu kadar zor diye sorduk durduk kendimize
Ama belki de güçlü olmanın nişanıydı göz yaşlarımız...

Her bir damla gözyaşı, savaşta akan kan kadar asildi ve biz farkında olamayacak kadar meşguldük.

Ya da göz yaşlarımızın , asaletini fark edemeyecek kadar bıkmıştık belki de...

Kaç kez pes etmeyi düşündüğümüzden, yok olmak istediğimizden bahsetmiyorum bile....

Ama çekilen çile ne kadar büyük, ödenen bedel ne kadar ağırsa mükafatı da bir o kadar güzelleşir.

Yağmurlu hava diner, güneş tekrar doğar.
Doğanın kanunudur bu. Güzel şeylerin olması için illaki zor zamanların geçirilmesi gerekir.'

Havanın serinliği yüzüme bir bıçak gibi çarparken, gözyaşlarım yanaklarımı donduruyordu.

Evden çıkalı çok olmamıştı. Annem sadece bir kez aramakla yetinmiş, umursamazca geri çekilmişti. Böyle bir tavrı tahmin ediyor hatta bekliyordum. Ama yine de canımı yakmayı başarıyordu.

Çelebi Amca'mın neden aramadığına dair fikirlerim vardı. Yalnız kalmak istediğimin farkındaydı ve ona kızgın değildim. Zaten istediği an beni bulabilecek kadar geniş bir çevreye sahipti. Bulmak istemiyordu, ve bu benim içindi. Mert için ise hiçbir yorumum yoktu. En yakın arkadaşım bana düşman kesilmişti. Peki ne için?...

Evden çekip giderken yine de, bir yanım yalvarıyordu. 'Merak etseler keşke' diyen mızmız bir çocuktu bu yanım.

Art arda telefonuma bildirim sesi düşerken heyecanla telefonun ekranına baktım. Umut hissi yavaş yavaş tüm vücuduma yayılırken, telefonun ekranına baktım. Biri Çelebi Amcam'a diğerlerinin hepsi Kahraman'a aitti. İstemsizce yüzüm düşmüştü. Bu arada Kahraman ardı arkası kesilmeden arıyor ve mesaj atıyordu. Beklediğim kişi Kahraman değildi evet. Ama yine de şuan biriyle konuşmaya o kadar çok ihtiyacım vardı ki...

İstemsizce gülümser halde, aramaya cevap verdim.

"Efendim" dedim. Titreyen sesime rağmen.

"Evden kaçmak için o kadar da iyi bir hava değil sanırım."

Sustum. Bir cevap vermem gerektiğini düşünmedim.

"Tamam nerede olduğunu söyleyecek misin? Yoksa özel yeteneklerimle bulmaya mı çalışayım?"

"Nasıl bulabilirsin ben bile nerede olduğumu bilmiyorum."

Gülme sesleri geldi. 'Evet kesinlikle gülünç bir durumdaydım kabul ediyorum. Ama bunu bana duyurmasına ne gerek vardı ki!?'

"Hadi ama söyle artık. Neredesin?" dedi. Sempatik bir ses tonuyla.

"Bir restoranta gidiyorum."

"Restorantı boşver gel ben seni kokoreç yemeye götüreyim."

Gözlerimi avuştururken,
"O ne ya öyle?" dedim. Yüzümü ekşiterek. "Cidden beni kokoreç yemeye mi davet ediyorsun?"

PERÌODOSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin