Mert ve Pınar yukarı kata doğru ilerlediler Pınar misafir odasına geçti.
Odadaki güzel parfüm kokusuna dışarıda ki hafif bir esintiyle içeriye dolan toprak kokusu eşlik ediyordu. Esinti perdenin havalanmasına sebep oluyor, havalanan perdeyi fırsat bilen ay ise ışığını içeriye doldurmaya çalışıyordu. Yavaşça kendisini yatağın üzerine bırakıp, bir müddet eline yansıyan ayın ışığını izledi. Elini,parmaklarını izlerken yine düşüncelerle boğuşmaya başladı. Kararsızlıklar onu yiyip bitirirken elinden hiçbirşey gelmiyordu. Başını sağ taraftaki açık pencereye dikti. Dışarısı ne kadar da sessiz ve sakindi. Gözlerini yumdu kulağını dışarıya verdi. Böceklerin ve kuşların hafif seslerine eşlik eden rüzgarın tatlı uğultusundan başka hiç birşey yoktu. Rahatlamış hisetti bir süre, ardından üşüdüğünü farkendince pencereyi kapadı. Artık oda tamamen karanlıktı sadece koridorda ki lambadan canlı,cansız bir ışık geliyordu....~Pınar~
Ne yapacağımı bilmiyordum. Benim yerim de, başka birisi olsa o ne yapardı acaba? Kesin korkak gibi saklanmaz, savaşırdı. Aklım hala almıyor. "Ben öz babamın benim yaşlarım da bir kızı taciz ettiğine şahit oldum". Cümlenin ağırlığı kalbime bir hançer gibi saplandı. Yüzümü ekşittim, midem bulandı. Sanki midem aklım daki herşeyi çıkarsa rahatlayacakmış gibiydi.
Gözümü tavana diktim bir müddet. Susmaya susacaktım da, onun yüzüne, annemin yüzüne nasıl bakacaktım? Ha bir de şu kız var, Ahsen. Kızın yüzü gözümün önünden gitsin istercesine başımı umutsuzca koridordan süzülen cansız ışığa doğru çevirdim. Birde bunlar yetmezmiş gibi anneme de yalan söyledik. Yarın demeyecek mi" okul bitti ne dersi bu"?diye. Keşke bir güç olsaydı, bu gün olan herşeyi unutmamı sağlasaydı. Güçsüz olmak bana göre değil, hiç değil! Yarın daha güçlü bir ben olmalıyım...Bu gün olan güzel anlar geldi bir an aklıma, Mert'le olan anlar. Bu koca dünya da beni bir tek o tanıyor, o anlıyor. Bir kez bile olsun üstelemedi, sadece yanımda olmak istedi, buda bana yetti zaten. Onun yanımda olması beni güçsüzleştiriyor, bu yüzden olsa gerek biraz korku, biraz çekimserlik oluyor üzerimde. Ama onsuz da olmuyor ki;
Önümdeki kocaman surları aşan tek insan.
Belki de bu yüzden korkuyorum. Güçsüz olmak istemiyorum ama onun yanında güçlüymüş gibi yapmama gerek kalmıyor. Ona olan güvenim gücümü bir kağıt parçası gibi buruşturup atıyor. Başlarda bu beni aşırı rahatsız ediyor, kendimi çekmeme, kaçmama neden oluyordu. Ama fark ettim ki ben sadece onun yanında kendim oluyorum. Neden bilmiyorum ama o bana bakınca huzur doluyor içim...'Aklın daki son düşünceler de bir film şeridi gibi yorgun gözlerinin ve zihninin önünden geçerken, yavaşça bıraktı kendini uykunun güzel ve sıcak kollarına...
Bu sırada...
Odasına geçen Mert kendini yatağına attı. Tavanı izledi bir müddet, düşündü sessizce.
~Mert~
'Işıl ışıl olan gözleri bugün sönmüş gibiydi;
Nasıl canım yandı? Sanki yüreğimin ortasına bir kor düşü verdi. Ben hiçbir şey yapamadım, sadece izledim. Kırgınlığını, güçlü durmaya çalışmasını, sahte gülüşünü sadece izledim. (Yumruğunu sıktı sertçe)
Neydi seni böyle yıkan?
Kırıp geçen!
Ben, senin gözlerine bile bakmaya kıyamaz, sana değemezken, kim? Niye? Nasıl?
Anlam veremiyordum. Onu ilk kez herşeyden bıkmış, yorulmuş gördüm. Keşke onun için birşey yapabilsem, ama bana anlatmazken nasıl yardım edebilirim ki?
Aslında bir tahmin de bulunmak zor değil, babasıyla ilgili birşey olduğuna eminim. Ama ne?, ne?, ne?....'Sorularına bir cevap ararken göz kapakları kapanmamak için bir müddet savaş verdi. Yorgun düşen gözleri yavaş yavaş kapanırken bile hala aklında tek bir soru vardı " Pınar'ı üzen ne?" ve o da uykunun huzurlu sıcak kolların da bulu verdi kendini...
Sabah 07:30'du Mert bir t-shirt ve siyah sportif bir pantolon giydi saçlarını taradı. Aynada kendini izledikten sonra kalkıp Pınar'ın odasına doğru ilerledi. Kapıya nazikçe vurdu. içeriden ses gelmedi. Birkez daha vurdu.
İçeriden kötü bir ses tonuyla "Efendim Mert" dedi
"İçeriye geliyorum"
"İyi gel"
Üzerindeki pikeyi başına kadar çekmiş, cenin pozisyonunda yatıyordu.
"Ne oldu?"
Cevap vermedi, Mert bir hışımla üstündeki örtüyü çekti. Gözleri şişmiş yanakları kızarmıştı. Aslında beyaz tenli olduğu için yanaklarının kızarması normaldi. Ama gözleri de şişmişti. Büyük ihtimalle migreni tutmuş ve canı yanıyordu.
"Dün sana dedim değil mi!? Migrenin tutacak dikkat et biraz diye"
Pınar Mert'in gözlerine yaramazlık yapmış ama affedilmeyi bekleyen bir çocuk gibi baktı. Aslında Mert kızsa bile onunla ilgilendiği için içten içe mutlu oluyordu.
"Ya Mert ver şu örtüyü"
"Tamam ama önce de bakalım migrenin mi tuttu"
Pınar onun gözlerine baktı sanki "evet" dese onu anne terliğiyle dövecek gibi bakıyordu.
Onun cevap bekleyen gözlerini görünce, yutkundu. Çaresizce başıyla onayladı.
Mert pikeyi Pınar'ın üstüne atıp gitti. Pınar'ın buna biraz morali bozulmuş olsa da, bıraktığı için memnundu. Hem zaten başı ağrıyordu, bide Mert'in gazabını çekmemek en iyisiydi. Tekrar örtüyü başına kadar çekip cenin pozisyonunda yattı. Birkaç dakika geçti geçmedi Mert'in sesini duydu.
"Pınar kalk hadi"
Pınar üzerinde ki örtüyü Mert'i görecek kadar açtı. Elinde ağrı kesici, su, mentollü şeker, mentollü krem vs vardı. Gözünü ona devirip kısa bir süre ona "bırak beni"dercesine bakıp tekrar yatağın içine gömüldü. Mert bir hışımla üzerindeki örtüyü çekti, Pınar'a karşı çıkması için fırsat vermeden onu oturttu. Eline ağrı kesici ve suyu verdi. Ardından elinde tuttuğu mentollü masaj kreminin kapağını açı, yatağın ucuna oturdu. Pınar'a başını dizine koyması için işaret etti. Kabul etmeyecek gibi baksa da içten içe acayip heyecanlanmıştı. başına masaj yapmak için yaklaştı. Bundan ikiside bayağı utanmış olsa gerek, ikiside kıpkırmızı olmuştu. Pınar başını Mert'in dizinin üstüne koydu. Mert masaj yaparken istemsizce elleri Pınar'ın saçını buldu. Pınar'ın saçını okşadığının farkında bile değildi. Pınar utançla hızla başını kaldırdı. Durumu fark eden Mert utançdan kıpkırmızı oldu hızla yerinden kalkıp, kapıya doğru yönelirken
" hadi aşağıya inelim annem kahvaltıyı hazırlamıştır açım ben" cidden aç olduğu yüzünden bile belliydi.
Tabi bunun bir diğer anlamı "yaptığım dan utanç duydum yapmadım sayalım'dı". Pınar da utanmıştı konuyu açmayı düşünmedi bile, birlikte aşağıya Melek hanımın yanına gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERÌODOS
RomanceÖz yurduna garip düşen, yüreğinin kamburuyla bir yaprak misali savrulan bir kızın hikayesi... Aile içinde ki uyumsuzluklar ve bitmek bilmeyen çatışmalar. Benliğinden uzaklaşma korkusu çeken bir kızın sevdası ile savaşı arasında verdiği büyük mücadel...