Şirkette bir gün

46 44 2
                                    

Aslında binanın mimarisinin ihtişamı bile insanı hem büyüleyip, hem tedirgin etmeye yetiyordu. Binanın neredeyse tamamı elmas gibi parıldayan camlarla kaplıydı. Pınar'ın içinde anlam veremediği bir endişe ve heyecan kapladı. Büyük dönen kenarları siyah mat kaplamalı, cam bir kapıdan içeriye geçtiler. İçerisi dışarısından da ihtişamlıydı. Bir dolu insan, bir oraya, bir buraya koşuşturup duruyordu. İçeri girdikleri anda klimanın yarattığı esintiyle güzel bir yasemin kokusu yüzlerine çarptı. Bu hoş koku Pınar'ı azda olsa rahatlatmış gözüküyordu. Yüzündeki tedirginlik izleri yavaş yavaş yerini heyecan ve mutluluk karışımı bir duyguya bırakıyordu.

Çelebi Bey asansörün olduğu yönü işaret ederek, o tarafa doğru ilerlemelerini istedi. Mert sakin gözükse bile o da  babasının şirketine ilk kez bir fikir sunmak, gözlem yapmak ve toplantıya katılmak için gelmiş olmanın heyecanı ile hareket ediyor, babasının mimiklerini ezberlercesine takip ediyordu. Yanlış bir söz söylemek, yada kendisini ve dolaylı yoldan babasını küçük düşürmek istemiyordu.

Yine de kendi dertlerini bir kenara bırakıp, Pınar'da takılı kalmıştı. Mert'in aksine o heyecanını, tedirginliğini, korkusunu gizleyemiyordu.

Çelebi bey asansöre bindikleri zaman, çıkacakları katın düşmesine bastı. Yanlarında onlarla birlikte asansöre geçen iki çalışan, Çelebi beye selam verip ciddi bir ses tonuyla, oldukça resmi ve kelimeleri özenle seçerek bir iki dakika sohbet edip, önlerine dönmüşlerdi. Tabi buna ne kadar sohbet denilebilirse...

Adeta evde canın sıkılmış ve eğlencesine, siri yada google asistan ile konuşma yapıyormuşsun gibi bir izlenim veriyordu.

'Nefesimi tuttum ineceğimiz kata gelip bu kapalı alandan bir an önce çıkmak istedim.
Nedenini bende bilmiyorum ama küçük bir kutuda nefesim kesiliyor gibi hissediyorum.

Mert'in gözlerinin içine baktığım an o da bana döndü. Kelimelere ihtiyacımız olmadığı bir an daha yaşıyorduk. Gülümseyip "merak etme" dercesine gözlerini bana dikti.

Asansörden çıktığımız anda gözlerim Çelebi amcayı buldu. Karşıda ki bir odayı işaret etti. Mert ile birlikte geçmemizi istediği odaya ilerledik. Mert rahat bir tavırla gördüğü ilk koltuğa kendini atıp cebinden telefonunu çıkarıp, oyalanmaya başladı.

Canım sıkılmıştı, Mert de niyeyse benimle konuşmak yerine telefonuyla uğraşmayı tercih ediyordu. Pencereye ilerledim birkaç saniyeliğine gözlerim koltuktaki Mert'i buldu. Ardından önüme dönüp dışarıya baktım.

Görkemli bir ortamdı. Dünya ayaklarımın altındaydı adeta. Yine de burada ne işimiz olduğunu, ya da niçin geldiğimizle ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu.

Tekrar Mert'e baktım. Birşey dese iyi hissedecek gibiydim. Ama gözlerinde gördüğüm şey, onunda tedirgin olduğunu anlatıyordu.

En sonunda telefonundan başını kaldırıp bana baktı.'

"İyi misin?" diye sordum merakla.

Kafası karışmış bir şekilde baktı.
"Hayır neden böyle bir soru sorma ihtiyacı duydun?"

Pınar onu gözleriyle baştan aşağı süzerken
"Heyecanlı gibisin, biraz da tedirginsin sanki?" dedi

Başta inkar etmeyi düşünsede hemen sonrasında bunun saçma olduğu kanısına vardı. Sonuçta yalan söyleyecekti ve bunu Pınar mimiklerinden kolaylıkla anlayabilirdi.

PERÌODOSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin