yirmi üç

24K 1.3K 395
                                    

-Esma-

Ayağa kalktım korkuyla."Kalk dolaba gir. Dolap olmaz! Masaya gir! Yok masaya giremezsin. Kalk kalk hadi. Bir şey yap."
İlhan'ın kolundan tutup onu çekip ayağa kaldırdım.
"İlhan mal mal bakma bir şey yap."

Benim bu telaşım içinde zil hala çalıyordu. "Ne yapayım? Sakin olsan mı acaba azcık? Kolumu kopartcaksın. Hem bir şey yok ki bunda. İki normal insan gibi oturup pizza yiyoruz."

"Koş benim odama gir. Çabuk."
Kapıya doğru koştum. İlhan da göz devirerek benim odama girdi ve kapıyı kapattı. Bende tam kapıyı açacakken kapı açıldı ve annemgil içeri girdi. Annem kapının üstünden anahtarını geri alıp bana sinirli sinirli bakmaya başladı.

"Kız niye açmıyorsun kapıyı?! Ağaç olduk meyve veriyorduk."
Ellerinde poşetler içeri girerken bende babamın elindeki poşetleri aldım.
"Valla annen çantasındaki anahtarı buldu yani. Düşün o kadar saat gelmedin."

"Ya müzik dinliyordum. Duymamışım kapıyı." mutfağa poşetleri koyup geri salona döndüm. Annem ise çoktan kendini koltuğa atmıştı.

"Yemek yapacağım dedim niye pizza sipariş ediyorsun." diyip pizzadan bir dilim aldı.

"Acıktım ne yapayım?" tedirgince yanına oturdu.
Babam koridora yönelince bir anda korkuyla ayağa fırladım. "Nereye baba?!"

"Çişe." dedi şaşırarak.

"Ha tamam." geri oturdum. Bir anda odama girse işte şimdi makaraydı.

Annem pizzayı yanımda gömerken soğuk terler döküyordum. Babam bir on dakika sonra salona geri döndü. "Kızım benim şarjım bitti. Şarj aletim senin odandaydı. Bir alayım."

Telefonun koltuğun üstüne atıp tekrar koridora yönelecekken hızla ayağa kalkıp koşarak kapının önüne geçtim. "DUR!"

"Ne oldu?" dedi babam.

"Ben veririm babacım. Sen yorulma." kapıyı düşman girmesin diye kalesini koruyan bir asker gibi koruyordum.

"Geldim kapıya kadar. Ne olacak çekip gireyim."

"HAYIR!!"

"Bağırma bana Esma! Kaldıramam bak böyle şeyleri." diyip alınmış bir şekilde kollarını göğsünde topladı babam.

Kapının önünden çekilip ona sarıldım. "Ya babacım sana bağırmak istemedim ben. Odam biraz müsait değil. Eşyalarım ortada."

Babamda dayanamayıp bana sarılırken çenesini saç diplerime bastırdı. "Öyle desene güzelim."

Geri çekilip içeri girerken rahat bir nefes vererek odama girdim. Ben dışarı da ecel terleri dökerken Çikolata bey yatağıma uzanmış, tek elini kafasının altına koymuş, diğer eliyle de telefonla oynuyordu.

"Oh rahata bak!" diye sessizce fısıldadım. Omuz silkti. "Senin suçun. Biz bir şey yapmıyorduk ki. Asıl şimdi daha kötü oldu."

"Şhhh ses çıkarma."

Ben onu nasıl odamdan çıkaracağım diye düşünüyorum beyefendinin umru değil. Camı açıp aşağı baktım. Beşinci kattaydık. Atlayamaz mıydı ki?

Ölür müydü? Ölmez canım. Spiderman da atlıyor.
"Gerizekalı onun ağları var."

"Neyin ağları var?" İlhan bana tuhaf bir canlıymışım gibi bakıyordu.

"Yok bir şey. Bak ses falan duyarsan direk dolaba saklan. Tamam mı?" dedim sessiz olduğumdan emin olarak.

Göz devirdi. "Tamam."

Babamın şarj aletini çalışma masasından alıp odadan çıktım. Derin bir nefes aldım. Kendi kendime iki üç  nefes egzersizide yaptıktan sonda salona adımladım.

"Şarj aletini yeniden yaptın, yeniden buldun herhalde." dedi babam.

Ona uzattım. Elimden alıp telefonunu koltuğun yanındaki prize taktı.

Annem mutfaktan çıkıp koridora yürüyünce arkasından koştum."Nereye anne?!"

"Odana." dedi anlamaz bir şekilde bana bakarken.

"Allah Allah herkes odama girmeye bir meraklı şimdi. Sen ne istiyorsun?" sınanıyordum resmen.

"Kırmızı tişörtüm senin odanda. Onu giyeceğim." diyip tekrar yöneliyordu ki babamı engellediğim gibi odamın kapısının önüne geçtim.

"Olmaz!"

Tek kaşını kaldırdı. "Nedemiş o?"

"Odam müsait değil."

"Ben senin annenim Esma. Etrafa attığın odanın müsait olmamasına sebep olan çamaşırlarını ben yıkıyorum, asıyorum sonra da katlayıp dolabına yerleştiriyorum."

"Vay be." o kadar uzun cümle kurmuştu ki ve o kadar mantıklıydı ağzım açık kalmıştı.

Babam da yanımıza gelince geri eski telaşıma bürünmüştüm. "Kızım ne bu tuhaf tuhaf hareketler. Ben neyse ama anneni ne diye almıyorsun odana?"

"Şeyden...."

Babamın sözünü annem devam ettirdi. "Aynen öyle. Ne bu hallerin. Anlat çabuk. Yüzün kızardı. Hasta mısın?"
Ellerini yanaklarıma koydu. "Ateşi yok ama kıpkırmızı yanakları."

"Ben merak ettim gideceğim şu odaya." babam beni kolumdan tutup çekmeye çalışırken en sonunda dayanamayıp ağlamaya başladım.

Babam bana sarılıp kafamı göğsüne gömerken anneme ithafen konuştu. "Kübra yeter artık. Çok uzadı bu şaka. Bak çok kötü ağlamaya başladı. Dayanamam ben meleğime."

Dediklerini anlayamıyordum. Başımı kaldırıp yaşlı gözlerle babama sonra da anneme baktım. "Ne diyorsunuz siz?"

Annem göz devirdi. "Kızım, salak kızım biz de genç olduk. Söyle o çocuğa da içeri gelsin konuşalım. "

Annem salona giderken babam bana sarılıyordu. Tek eliyle odamın kapısı açıp "Hadi salona delikanlı." diyip beni daha sıkı sardı.

İşte şimdi sıçtığımızın göstergesiydi.
***
Minnoş Erez'im aynı zamanda minnoş bir baba

PİZZACI -TEXTİNG-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin